Yeni bir sabah; yolculuğumuz, bol domuzlu yollardan, kaplanların vahşi yaşam alanlarının yakınlarından Chaurasi Kutia’ya doğru ilerliyordu. İçimde biraz heyecan biraz da tereddüt vardı, 1990’ların sonunda terkedilen bu yer, uzun süre kapalı kalmış, ziyaretçileri oradan buradan atlayıp içeriye girmişlerdi. Bir ara yeniden açılacağına dair söylentiler olmuştu ancak sürücümüz konuya hakim değildi, yol için bile telefonumuzun haritasına güveniyorduk. Başka ülkelerde, böyle uzun yollar kat edip kapıdan döndüğüm yerler olmuştu, bir hukukçu olarak en son yapacağım şey, haneye tecavüzdü. Ulaştığımızda ziyarete açık ve ücrete tabi olduğunu öğrenip pek sevindik. Ormanın içinde terkedilmiş bir harabede, in cin top oynarken, Hindistan’da artan cesaretime şaşmakta ve şükretmekteydim.
Burası 1961’de 7.5 hektar ormanın içine kurulmuş, Ganj manzaralı, bir inziva eviymiş. Adı, Uluslararası Yoga Akademisi ve kurucusu Hintli Guru Maharishi Mahesh Yogi imiş. Mahesh Yogi, antik vedik Transandantal Meditasyona (aklı en sessiz, farkında ve katıksız bilinçlilik haline getiren meditasyon şekli) ve yogaya bilimsel açıklamalar getirerek dünyaca tanınmasına katkı sağlayan kişi olarak bilinirmiş. Burayı herkes için daha ilgi çekici kılan ise Beatles İnziva evi olarak bilinmesi. 1968’de Beatles iki ay burada inzivaya çekilmiş ve birçok şarkı yazıp White Album ve Abbey Road’da bunlara yer vermiş. Grup üyelerinin hepsi aynı süre kalmamış ashramda ve guru ile ilişkilerinin kopuşuna dair de ilginç hikayeler var (bildiğim kadarıyla grup üyelerinden direk ve detaylı bir açıklama yok) ben bu magazinsel kısmı ilgilenenlerin ayrıca araştırması için geride bırakıyor, önemli olan şu noktaya değinmek istiyorum ki spirituelliğin batıya geçişinin, Beatles’ın bu ziyaretine dayandığı söyleniyor.
Gerçekten burada inzivada olmak, eğitimin yapıldığı alanda eğitim almak, yoga salonunda yoga yapmak nasıl olurdu diye geçirdim içimden gezerken… Odalar minik taşlarla süslenmiş sadece iki göz ve iki kat, tamamen ayağa kalkabilmek ve bir şilteden başka bir şey sığdırabilmek mümkün değil, kanımca iki kişi paylaşsın ve sadece uyusun diye yapılmış, bu minik taş evlerin küçük terasları var ormana bakan… Birinde biraz oturdum sessizce, gözlerimi kapadım, nehrin sesini dinledim, ormanı ve inekleri…
Siz de tesadüflere inanmayanlardan mısınız? Ya da bazen işaretlerin gözünüzün önüne seriliverdiğine ve onları takip etmeniz, dinlemeniz gerektiğine inanır mısınız?
Zamanla gelen giden ziyaretçiler duvarlara grafittiler, resimler, şarkı sözleri gibi sanat parçaları bırakmışlar, çoğu tabi ki Beatles’dan ya da Beatles’a dair. Her yer sanatla doluyken ve her ikimizin de gözüne başka şeyler çarparken beni sırasıyla, başka başka bina ve köşelerde şunlar karşıladı (sadece yazıları aktaracağım);
“Başlangıç,
Son yok.”,
“Hayat devam eder, senin içinde ve sensiz.”
“Başka birini sevmeye karar vermeden önce, kendini kocaman sev, hisset ve tanı.”
“İçindeki kötülüklerden kaçamazsın, onları sadece yok edebilirsin.”
“Aradığın şey, seni arıyor.”
“Gözleri açık yaşamak da kolaydır.”
“Sadece bir yüzü görüyordum.”
“Yalnız olduğunda ama gerçekten yalnız olduğunda,
Mutluluğun kaynağını bulacaksın,
Ve hakkettiğin huzuru.”
“Bırak, öyle olsun”
Ve işte, sen de bugün yapabileceğin birçok olasılığın içinde bu satırları okumayı seçtiğine göre, kim bilir Rishikesh’deki bu anıları olan harabe, inziva evi, yoga akademisinden, yukarıdaki cümlelerden biri de sana işaret olarak gelmiştir.
İşaret ne midir? Yolculuğunda ruhuna dokunan, içini titreten, seni amacına doğru, çırpınan bir kuşun kalbi gibi heyecanlandıran herhangi bir şeydir, gökyüzüne bakıp ya da gözlerini kapatıp ellerin kalbinde seni gülümsetendir.
-devam edecek-