TBMM’de İstanbul Milletvekili olarak görev yaparken, en fazla uğraştığım konulardan birisi de, silah terörü, yani, neredeyse herkesin kolayca silah sahibi olup, belinde silahla gezmesi ve en küçük bir olayda silahını çekip, karşısındakini öldürmesi gerçeğinin önlenmesi idi. Ferdi silahlanmanın  durdurulması amacıyla, yasa teklifi hazırladım. Mülki İdare Makamlarının serbestçe silah   dağıtmasının önlenmesi konusunda, İçişleri Bakanı Sevgili İsmet  Ağabey (Sezgin) ile Plan - Bütçe Komisyonunda işbirliği yapmıştık. Ferdi silahlanmanın önlenmesi, engellenmesi konularında faaliyet  gösteren Sn. Nazire Dedeman’ın Başkanlığındaki Umut Vakfı’nı her zaman destekledim. Destek vermeye devam edeceğim. Umut Vakfı’nın üyesiyim. Dünyada, Çağdaş ülkelerde, bizdeki gibi, insanlar, kolayca silah alamıyor, taşıyamıyor. Medeni ülkelerde silah taşıyanların üzerlerine, ciddiyetle  gidiliyor, zecri, ağır yaptırımlar uygulanıyor. Bizde ise, Kamu Makamları, Mülki İdare rahatça, fertlere silah dağıtıyor. Tabii izinsiz taşıyanlar da, işin çabası… Emniyet Genel Müdürlüğü, istatistiklerine göre, Türkiye’de tam 682.000 kişi silahla aramızda geziyormuş. Şimdi bakın oğünüyorlar, ’Efendim, 2015  yılında, 99.500 kişiye silah verirlerken, bu rakam son yılda, 85.000’e inmiş. Ne büyük başarı  sağlamışlar. Ama öte yandan, son yıllarda, 200.000 fert silahlı cürüm işlemiş, yılda neredeyse, 3.000 (bir yılda) vatandaş öldürülmüş. Bu rakamlar ürkütücü, PKK terör olaylarında verdiğimiz şehitlerden fazladır. Ben, Devlet yetkilisi olsam, bu durumdan utanç duyarım. Zira, bazı vatandaşlar devlete  güvenmediğinden, kendi can güvenliğini, kendisi sağlamaya çalışıyorlar. İngiltere’de polis, silah taşımaz. İngiliz halkı, polisine güvenir, kendi can ve mal güvenliğini, polisine emanet eder. Maalesef, son yıllarda, işin çivisi çıktı. Türkiye, daha iyi yönetilmeye layık bir ülke, oturduğum semtte bir park var. Geceleri silah sesleri geliyor. Magandalar atış talimi yapıyorlar. Ayrıca bir takım kendini bilmezler, otomobillerle lastik sesleri çıkararak, dönüyorlar, sade vatandaş korku içinde, fakat mani olan yok. İşin bir garip  yanı da, parkın hemen yanında, bir polis merkezi var. Daha yeni bir olay, kendisini vatanı için feda eden, vatan uğrunda, sakat kalıp, gazi olan askerlerimize, Ankara’da bir takım, insan kılığındaki, hainler saldırmadı mı? Gene Kamu Makamları, Aile Bakanlığı açıklıyor. Yılda, 108 kadın cinayeti işleniyor, son 10  yılda, 800 kadın öldürülmüş. Kadınlar, kocasından veya erkek arkadaşından    şikayetçi, geçinemiyor, ayrılmak istiyor, kendisine yeni bir yaşam  kurmak istiyor, en tabii hakkı. İnsan  şeklindeki yaratık geliyor, kadını, çocuklarını öldürüyor. Yaratık, kadınlara zorla tecavüz ediyor. Bizim gibi gelişmesini, insani değerlerini tam olarak tamamlamamış ülkelerde, mega projeler, bölünmüş yollar, köprüler, havaalanları yapabilirsiniz, ancak fertlerinizin çağdaşlık, anlayış, davranış  özelliklerini, medeni olmak vasıflarını yüceltemiyorsanız, gelişmiş ülke olamıyorsunuz demektir. Bu durum, Amme Nizamından, Kanunlardan korkmayan, herzaman, her suçu işlemeye hazır fertlerin  varlığı hususunu doğuruyor demektir. Bazıları şöyle buyuruyor, “Efendim, Eğitim  gereklidir”. Tamam da, adam eğitimli, üniversite bitirmiş, hatta profesör olmuş, geliyor, kadını öldürüyor. Kırmızı ışıkta durdu diye, karısının, çocuklarının önünde öldürülen doktorun, katilinin eğitimli olduğunu  unutmadık. Bir de seks açlığı içinde olan bir milletiz. Kadınlarla, kızlarla karşılıklı sevgi ve  anlayışa rızaya dayalı ilişki kurmak yerine, zorla sahip olmalar, tecavüzler. Özgecan olayını, ne çabuk unuttuk? Şort giydi diye tekme atılan hemşire olayını, ne çabuk unuttuk? Hayretler içindeyim, bunları yapanlar serbest bırakılıyor. Sanki boşver, sen yoluna devam et, ırza geç, tekme at, gerekirse öldür  deniliyor. Oysa, Ceza Hukuku’nun birinci  koşulu, caydırmak, verilen cezaların başkalarına, ibret teşkil etmesi bakımından, suçluya ve topluma ders vermesidir. Bu nedenle, cezalar ağır olmalıdır. Meydanlarda, terör suçları için, idam cezası  getirilsin diye bağırıyorlar. Buna mutlaka, kadın, töre ve kan davaları da  eklenmelidir. Zira, toplumumuz, idam cezalarından vazgeçecek olgunluğa, henüz ulaşamadı. Düşünce, fikir, inanç, ifade hürriyetlerinin en geniş düzeyde uygulanmasına varız, ancak, insan, insanın  canına, ırzına kast ediyorsa, suçlu, cezasını en ağır biçimde görmelidir. Cinayetlere, adam vurmalara alet olduğu için, ferdi silahlanmanın, silah sahibi olup, silah taşımanın, kullanmanın önüne geçilmesi için  zecri, etkili, kanun ve yaptırımlara ihtiyaç vardır. Fertlere silah dağıtmak şöyle dursun, dağıtılan, vatandaşın evinde, belinde bulunan silahlar toplanmalıdır. Bu ferdi silahlanma konusu bir anda gündeme geliyor. Basın, bu konuyu yazıyor, ancak, nedense, bir süre sonra, hadise unutulup gidiyor, cinayetler sürüyor. Tekrar ifade ediyorum, hukuk nizamının cari olduğu, medeni ülkelerde, öyle her isteyen, belinde silah taşıyamaz, keyfi olarak çekip, insanları öldüremez. Çok ağır yaptırımlar  vardır. Bizde de olmalıdır. Bu konuda, TBMM’ne, Milletvekili arkadaşlarıma büyük örev düşmektedir...