Yaklaşma bana,

Ölüm gelir sana,

Yaklaşamam sana

Ölüm gelir bana...

Koronavirüs bir anda hayatımızın orta yerine girdi. Ateş, öksürük, boğaz ağrısı derken gidiyorsun bu dünyadan.  Dünya ayağa kalktı. Bir başlangıçta mıyız? Bir sonda mı?

Yaşlı ninelerimiz çiçekli fistanlara bayılırlardı.Gençlerden daha akıllı bilgili, nüktedan ve her biri derya deniz. Anlatacak çok hikayeleri olan yaş almış insanlar, kronik hastalar namlunun ucunda adeta.

Yaşlı insan" deyip geçmeyin,  sizlerden daha hızlı yaşadılar.  Söyledikleri yaşanana kadar anlaşılmaz. Yaşamda elbette çok derin nefeslerle yol aldılar. 

Her yaş grubunun korona ile ilgili  anlatacakları var, çocuklarına, torunlarına.

Ana okulundaki minikler bile hatırlayacak bu günleri, savaş günleri gibi. En az üç nesil hatırlayacak.  "Düğünümüz ertelendi, dışarı çıkamadık, uçak seferleri iptal edildi. 1.Sınıfa gidiyordum biraz hatırlıyorum..." diye başlayan cümlelerle hep anlatılacak.

Çocuklar, orta yaş ve genç büyükler kimsecikler yok ortalarda. Caddelerde, marketlerde, AVM'ler de yoklar. Allah'ım, ortalıkta bir ölüm sessizliği. Ne zamana kadar?

Zorlu karantina günlerinde tohumu atılan çocuklar da olacak elbette.

Virüsten dolayı insanlar dışarı çıkamıyor. Yollarda trafik  kazalar azaldı. Ömür mü uzattı korona?

Korkulu günlerde yarını düşünürken, dünler geliyor aklımıza.

İçimizde Büyüttüğümüz, kocaman sevgiyi söyleyemediğimiz, utandığımız günler...

Annemin dinlediği türkünün melodisi  çınladı kulaklarımda. "Yarim İstanbul'u mesken mi tuttun?"

Komşumuz Hanife ablanın, dinlediği şarkı vardı. Kendini ruhen gurbette hisseden, ruh halini  anlatan vurucu dizeler geldi aklıma "Derdim bana arkadaş bugün de akşam oldu."

Selahattin Pınar'ın,  'Geçti Ömrüm Yine Hala Ben O Bin Derd İleyim...' dizelerini Zeki Müren'in sesinden dinlerken zamanı geriye sardım. Hangi duygularla söyledi sanat güneşimiz kim bilir?

Bir çiçeği koklar gibi aldığımız nefesimizi verirken pencereden aldığımız hava kadar değiş tokuş yapıyoruz corona korkusuyla.

Bitmeyen savaş yoktur.

Koronavirüs  de  son bulacak. Bu da geçecek elbet. Ama belli ki delip geçecek.

İş hayatımızda, sosyal hayatımızda, eğitimde, doğaya duyarlılıkta hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.

Ne büyük özgürlükmüş bankalarda oturmak, omuzlara çarparak kalabalıkta yürümek. El ele tutuşmak. Pazarda dolaşmak, sahilde yürümek...

Mikroskop görüntüsü yuvarlak.  Dünya misali. Zengin fakir ayıt etmeden zıplayarak mı, sıçrayarak mı geldi?

Gelişi felaket oldu. Gidişi muhteşem olacak.

Sağlıkla kalın...