Bazen yakalarsın içindeki örümceği. 

Hem de hiç tahmin etmediğin bir zamanda.

Ağa dönüşen vücudunun bir yerine yuvasını yapmış, 

Beklemektedir avını. 

Hırslıdır. 

Tetiktedir. 

Gözü aç ve açıktır.

 Zekidir. Heyecanlı ve kendinden emindir.

 Sığınağı on tüm kötülüklerden korur!

 Bilmez, bilemez en büyük kötülüğün içinde kök saldığını. 

Oysa yıllar içinde bedeni yorulmuştur.

Çelimsiz, cılız ve zayıflamıştır. 

Gençliğini anımsadıkça, hamlede bulunur ama nafile! 

Titrer dizleri ve nefesi kesilir. 

Çöker yere. Çöker geçmişi. Çöker umutları.

Gölge gibi kararır geçen yıllar üzerinde. 

Usulca bekler yine umudunun gün yüzüne çıkmasını.

Oysa adı gibi bilir; 

Gölge üzerine çullanınca gitmez ve onu tutsak eder karanlığın erdemiyle. 

Gölge bir erdemdir çünkü bir armağan. 

O her şeyi olan, geceleri mum alevi gibi aydınlatan 

Mendil gibi geceleyin kendisini katlayıp 

Yatağa usulca yatan 

Sinsi bir yalnızlıktır.

İçindeki çığlık şehrin çığlığına karışır.

Tüm iyilikler sorgulanır.

Sevda kaçsın çayınıza.