YAZAR & ŞAİR BEYHAN UYGUR


Kadın kardeşlerimi benim röportajlarımda çok görürsünüz. Yanlış anlaşılmasın erkek düşmanı değilim! Ama kadınların başarması, her platformda verdikleri mücadele beni onurlandırıyor ve gururlandırıyor. Özellikle “kadın kardeşlerim” ifadesini kullanıyorum çünkü kadın kadının gücüdür. Kadınların bu denli azimli ve başarılı olması başka bir kadın kardeşimi rahatsız etmemeli. Böyle röportajlara yer verdiğimde, elimi yüreğime koyduğum vicdan yolunda daha çok içimi rahatlatıyor. Bu hafta röportaj konuğum değerli kalem, sosyal sorumluluk bilincini yüreğinin en derinlerinde hisseden, Hem Az Hem Çok şiir kitabı ile yazar şair Beyhan Uygur.
Beyhan Hanım, Havza/ Samsun doğumlu. “Üniversite okumadım ama hayat üniversitesini okumaya devam ediyorum." diyor ve ekliyor;
“2014 yılından bu yana şiire adadım yüreğimi Aslı Hanım. Yazdıkça mutluluğu buldum. Hayallerimin yolunu açan bir antolojiye katılma fikriyle cesaretlendim. “40 şair 40 şiir” antolojisine katıldım. Bu ilk kitap denememdi. Şiirin yanında öykü denemeleri de yaptım. “Hayatımın Dönüm Noktası” proje kitabındaki öyküm ile bir cesaret daha gösterdim. Sosyal sorumluluk projesi olan “#adımıunutma İmza: Kadın” projesi ile hemcinslerimin sesi olmayı umut edip yazdım. Ardından “30 Şubat Şiirleri” proje kitabıyla hayallerimin peşinden adım adım ilerlemekteyim. Proje kitaplar, amatör yazarlar için gerçekten güzel bir çıkış kapısı. Her türü deneme şansımız oldu. Şiir ve öykü yazdıktan sonra bir de masal yazmak istedim. Masallar Ülkesi  seri  kitaplarından “Masallar  Ülkesi  2” kitabında yerimi  aldım. Son  olarak  hayalimi kaleme  aldığım "Bir  Hayalim Var" projesinde de deneme yazarak başka bir türü daha yazmış oldum. Dergi ve  gazetelerde  şiirlerim ve  öykülerim  ile  yazamaya  ve üretmeye devam ediyorum.
Çok küçük yaşta babamı kaybettim. Baba hasreti içimde hiç tükenmeden yanan bir volkan gibi... İlk şiirimi 34 yaşımda  iken babama  yazdım.  Ne zaman şiir  kitabımı  elime alacak  olsam babama  yazdığım şiirimin sayfası çıkar karşıma.” İfadelerini kullanan sevgili Beyhan Uygur ile röportajımız sizlerle.


Beyhan Hanım merhaba; öncelikle sizi tanımak isteriz. Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz kimdir Beyhan Uygur?

Merhaba Aslı Hanım. Öncelikle  bu röportaj için çok teşekkür ederim.

30 Ocak 1980 Havza/ Samsun doğumluyum. Havza Kız Meslek Lisesi dikiş bölümünden mezunum. 6 kardeşin en küçüğüyüm. “Üniversite okumadım ama hayat üniversitesini okumaya devam ediyorum."

2014 yılından bu yana şiire adadım  yüreğimi. Yazdıkça mutluluğu buldum. Şiirlerim yüreğimin yansımasıdır. Okuyarak kendimi  geliştirmeye, bu sayede şiirlerime açılacak yolu sağlamlaştırmaya çalışıyorum. Kâh tebessüm kâh hüzünlerle şiirleri yazmaya, duygu dünyamı anlatmaya devam ediyorum.

Şiir dinletisini çok severim... “Nerede, ne zaman ilham geleceği belli olmaz. Yolda, otobüste, vapurda, nerede aklıma eserse yazarım…” 

Hayallerimin yolunu açan bir antolojiye katılma fikriyle cesaretlendim. “40 şair 40 şiir” antolojisine katıldım. Bu ilk kitap denememdi. Onlarca şiir yazmıştım ama aslında yeterli değilmişim. Ayşegül hocam; “yazmak isteyen önce çok okuyacak ve sürekli okuyarak kendini besleyecek” demişti. O günden sonra sürekli okumaya gayret ediyorum.

Şiirin yanında öykü denemeleri de yaptım. “Hayatımın Dönüm Noktası” proje kitabındaki öyküm ile bir cesaret daha gösterdim. Sosyal sorumluluk projesi olan “#adımıunutma İmza: Kadın” projesi ile hemcinslerimin sesi olmayı umut edip yazdım. Ardından “30 Şubat Şiirleri” proje kitabıyla hayallerimin peşinden adım adım ilerlemekteyim. Proje kitaplar, amatör yazarlar için gerçekten güzel bir çıkış kapısı. Her türü deneme şansımız oldu. Şiir ve öykü yazdıktan sonra bir de masal yazmak istedim. Masallar Ülkesi  seri  kitaplarından “Masallar  Ülkesi  2” kitabında yerimi  aldım. Son  olarak  hayalimi kaleme  aldığım "Bir  Hayalim Var" projesinde de deneme yazarak başka bir türü daha yazmış oldum. Dergi  ve  gazetelerde  şiirlerim ve  öykülerim  ile  yazamaya  ve üretmeye devam ediyorum.

13 yıllık  evliyim ve bir kız çocuğu annesiyim.

Sevgili Uygur, şiir ve edebiyat tutkunuz nasıl başladı? Okuyucularımıza biraz bahsedebilir misiniz?

Kızımın  anaokuluna   başlaması  ile birlikte benim de şiir  tutkum  başladı  diyebilirim. Kim bilir belki  de  şiirler  beni tuttu.

Edebiyat  tutkusu ise; 2 yıl önce  sevgili  editörüm  "Ayşegül  Poyrazoğlu"  ile  yollarımızıın   kesişmesi  ile  daha  da bağlandım   edebiyata. Bir gün  sevgili  hocam ve editörüm  radyo programına  konuk olmuştu. Ben  de dışarıda  işim  olduğu  için  kulaklıktan  dinlemiştim. Hocamın  bir  cümlesi  hâlâ  kulaklarımda yankılanır. "Edebiyat,  edep kelimesinden   yola  çıkarak  edebiyat"  olmuş  demişti. Sonrası  çorap söküğü  gibi geldi. Edebiyat sevgim de  engin  denizlere  ulaştı.

Sizce sonradan şair olunabilir mi yoksa doğuştan gelen bir yetenek midir şiir yazmak?

Bence olunabilir, neden olmasın? Şairlik  gizli özne  gibidir. Ay  gibi  geceyi  aydınlatır  yıldızlar gibi  gökyüzünü  ışıldatır.

Yazmak  tutkulu aşk  gibi  bir şey. Öyle  an  gelir  yazarsın  sayfalar  dolusu, öyle  an gelir ki  iki harfi  yan yana  getiremezsin. Belki   de  okuyucularım  tebessüm  ile okuyacaklar ama bazen bulaşığı  makineye  yerleştirirken  içimdeki  sese kulak  verir  şiir  yazarım.

Benim  için  mekânın adı  yoktur. Kuşun  kanat  çırpışından bir   şiir çıkar. Bazen  de konuşmaya  yeni başlayan  çocuk  gibi  dilim tutulur, kalemim  yazmaz, kala  kalırım  ıssız  çölde  virane  aşık  gibi. Babasına  hasret  küçük  kız  çocuğu   misali çıkmazlarda  bulurum  kendimi de şiirlerle  tutunur  yolumu  bulurum.

Şiire ve şiir yazmaya merakınız nasıl ve ne zaman başladı? İlk şiirinizi ne zaman yazdınız?

Şiir yazma merakım 6 yıl  önce  başladı. Kızımın  anaokuluna  başlaması   ile  birlikte  ben  de  yazmaya  başladım diyebilirim.

Şiir  okumayı  sevdiğim   için  şiirler  okurdum. Şiir  dinletilerini dinlerken “ben de yazabilsem” diye hayal kurardım. İlk  şiirimi  2014  yılında yazdım.  

Şiirlerde alışık olduğunuz bir tarz var mı mesela âşık tarzı, serbest ölçüde şiir ya da kafiye olmazsa olmaz gibi. Ya da hiç yazmam dediğiniz bir şiir tarzı var mı?

Benim alışık   olduğum  tarz; serbest ölçü.  Kafiyeli yazmaya da gayret ediyorum bazen.  Ağıt,  lirik, aruz kalıbıyla yazamam.

Bütün şiirlerinizi ezbere biliyor musunuz? Ya da bunu gerekli buluyor musunuz?

Bütün  şiirlerimi  ezbere  bilmiyorum ama nerede görsem  tanırım  şiirlerimi. Bence  gerekli  diye  düşünüyorum. Toplum  içinde  “hadi  şiirlerinizden  bir dörtlük  okuyun”  denildiğinde  okuyamaz isem  okuyucularıma  karşı  mahcup  olmak  istemem.

Toplumumuzda şair olmanın getirdiği bir sorumluluk var mıdır?

Bence var diye  düşünüyorum. Aslına  bakarsanız  kendimi  şair  olarak  da görmüyorum   çünkü artılarım olduğu  kadar  eksilerim  de  var.

BEN ŞAİRİM DERSEM BÜYÜK  ÜSTATLARA  SAYGISIZLIK ETMİŞ OLURUM

Şöyle  diyeyim; ben şairim dersem büyük  üstatlara  saygısızlık etmiş  olurum.  Ben Cemal  Süreya  ya da  Ahmet  Haşim, Nazım  Hikmet veya  Can Yücel   gibi   olamam. Kendimce  karalıyorum işte acılarımı,  hüzünlerimi, mutluluklarımı, hayatın  güzelliklerini anlatımımla yazarak tazeliyorum.

İnandığımız, sevdiğimiz bir sanat ile ilgileniyorsak ona sonuna kadar sahip çıkmalıyız. Gelecek nesillere sağlam ulaştırmalıyız. Gelişen çağa ayak uydurarak, yenilenerek sanatımızı taşımalıyız. Mesela, Âşık tarzı şiirimiz yok olmak üzere. Birkaç temsilcisi kaldı. Yüzyıllardır geleneğimizde olan bu tarzı yaşatmak hem toplumun hem de sanatçının görevi.

Şiirde gerçekçilik mi? İdeal dünyamı yoksa hüzün mü?

Ben hüzünden  yanayım. Tabii  gerçekçilik  de  olmalı. İdeal olan herkese göre değişir. Ortak paydada buluşabilmek önemli olan.
Hüzün de ise  şiirle konuşur  gibi  dertleşirsin. Sanki  en yakın dost  ile  konuşur  gibi  dökersin yüreğinin yansımasını.

İlk şiirinizi kaç yaşında iken yazdınız, kime yazdınız. Sizi yazmaya iten önemli bir etken: "kişi, olay veya fikir" var mıydı?

Çok küçük yaşta babamı kaybettim. Baba hasreti içimde hiç tükenmeden yanan bir volkan gibi... İlk  şiirimi 34  yaşımda  iken babama  yazdım.  Ne zaman  şiir  kitabımı  elime alacak  olsam babama  yazdığım şiirimin sayfası çıkar karşıma.

Beni  yazmaya   iten  sebep duygu dünyamın şiirlerde karşılık bulmasıydı. Okuduğum  şiirler özellikle hüzünlü olanlar beni rahatlatıyor.  

Bir gün  sosyal  medyada   gezinirken   benim  için değerli, abim gibi  sevdiğim  bir şairle tanıştım. Yazdığı  şiirleri okurken  "Nasıl  yazıyorsun?"  diye sorunca, "Bence  denemelisin,  sen de  yazarsın,"  dedi.

Ben  de o söz üzerine bir iki  denedim ve "Yok  olmuyor" dedim.  "Olacak,  pes  mi  ediyorsun yoksa?" deyince de o gün  bugündür  yazmaya  adadım yüreğimi.

Şiirlerinizde yaşanmışlıktan mı yola çıkarsınız yoksa diğer şiirlerin size verdiği bir ilhamdan mı? Hangisi doğru şairlik örneğidir?

Elbette   şiirlerimde yaşanmışlık  var. İham  aldığım  şiirler, şairler, hatta okuduğum  kitaplardan da  şiir  yazdığım olmuştur.

Sabahattin  Ali 'nin  "İçimizdeki  Şeytan"  kitabını  okuduktan  sonra  şiir  yazmıştım.

Günümüz  yazarlarından  Ramazan  Olgun   hocamın  "Bozkırın Gelini" kitabını  ve Genç  yazar  kardeşim  Nurçin Arlı 'nın   kitabı  "Tahta  Salıncak"  kitabından  da ilham  almışımdır.

Bence   yaşanmışlık    daha  güzel  yazdırıyor.

Kurgulamak  da güzel  ama  ben yaşanmışlıkları   daha  severek  okuduğum  için  şiirlerime  de   yemeğin  tadı  tuzu   misali  günün  güzelliklerinden  katarak yazarım. Mesala  kızımın  her hareketinden, duruşundan, bakışından, gülüşünden şiir  yazarım. Editörümün  demesi  gibi  makine  gibiyim. Her an şiir  yazmaya meyilliyim. Güneş  doğayı  nasıl ısıtıyor  ise  ben  de günlük  yaşamdan  katar  şiir  yazarım.

Şiirleriniz arasında “gözbebeğim” diyebileceğiniz bir tanesi var mı?

Olmaz  mı var  elbet. "Tadım Yok"  şiirimi   çok severim. Dilerseniz  şiirimi de sizinle paylaşmak  isterim.

TADIM YOK
Bugün günlerden sensin,
Adı mutluluk, soyadı gözlerin.
Sevgi ile bana bakan gözlerin,
İçimde bir şey var gibi;
Adını koyamadığım.
Aslında ben bugün,
Mutlu mu değilim?
Hiçbir  fikrim yok.
Tek istediğim seni yanımda hissetmek,
Göz bebeklerinde kendimi görmek,
Yaşamak.
Tarifi  yok...
Bazen tuzlu kurabiye gibisin,
Dağılıyorsun dudaklarımda
Bazen de acı biber gibi,
Yakıyorsun yüreğimi...
Biraz tuzlu, biraz tatlısın...
Tek bildiğim,
Tadım yok sen yanımda olmayınca...

Şiirlerinizde ne tür konuları ele alıyorsunuz?

Şiirlerimde genelde; aşk, sevda, özlem,  hasret, anne,  baba şiirlerini  alıyorum.

Ve tabii kızım için  yazarım.

Yazın yolculuğunuzda gelecek ile ilgili projelerinizden bahseder misiniz?

Gelecekteki  projelerim; öykü  kitabı yazmayı  düşünüyorum. Şöyle  diyeyim bir öykü  yazıp  altına  bir şiir  serpiştirmeyi  düşünüyorum.  Hani deriz   yazsam  roman   olur  diye. Annemi anlatan  roman   yazamasam da öyküleştirmek  istiyorum.  Hayal  etmeye  devam,  gelecek  de kızıma   güzel bir miras  bırakmak  adına.   

“Hem Az Hem Çok” şiir Kitabınız ile sizce ilgili dönütler nasıl?

Güzel  gidiyor. Yorumlar aldıkça  haz  alıyorum ve bir kere  daha  seviyorum  şiirleri  ve edebiyatı.

Klasik sorularımdandır. Her şair ve yazar kalemdaşımıza muhakkak sorarım. Yazar ve şairlerin kanayan yarası yayınevleri. Türkiye’de kitap yayımlamak zor mudur? Bir kitabı yayımlatmak için hangi süreçlerden geçmek gerekir?

Güzel soruya değindiniz. Kitap bastırmak lüks aslında. Basılmaya değer olup olmadığına yayınei karar veriyor elbette. Bu  zamanda  doğru   insanı bulmak da süreç  isteyen  bir durum. Ben tam  6 yıl  mücadele  verdim. Yayınevi  bulamadığımdan   değil,  doğru  güvenilir ve kaliteyi  bulmak için araştırdım.  Önce  güven,  sonra  iş gelir.

Yayınevimle tanıştığımda  kendileri  de başka  yayınevinin  editörlüğünü   yapıyordu. Sonra kendi yayınevlerini kurdular. İyi ki de kurmuşlar. Yayınevimi  evim  gibi  hissediyorum.  Birlikte Kitaplar Yayınevi benim  ikinci  evim  diyebilirim.

Benim  kitabıma  çok  emek  verildi.  Hem Genel Yayın Yönetmenim hem editörüm olan değerli  hocam Ayşegül Poyrazoğlu, tüm  kalbiyle  sevgisini verdi. En güzeli olana denk  uğraştı. Kitabım ne zaman  çıkacak  diye  sordukça  "Az  daha  sabır, 6 yıl  bekledin" diye  diye  beni  motive  etti.  Sabahın  beşinde  dahi  yazdığım  ve cevap aldığım olmuştu. "Siz  hiç  uyumaz mısınız  hocam?"  dedim.  "Sizin  için  uyumuyorum," dediğinde  annem  ile  konuşuyor  gibi  hissettim.

Birlikte  Kitaplar  Yayınevi,  birlikten  kuvvet  sözünden  yola  çıkarak  kurulmuş   bir  yayınevi.

Ayşegül  Poyrazoğlu  ve   ortağı  Ömer  Çevik  de  beni  hep  desteklediler. Ben  yazamıyorum  dedikçe  sen  yazarsın  diye beni  yazmaya  teşvik ettiler. Buradan   kendilerine   teşekkür   etmeden  geçemeyeceğim.

Bir  kitabı  yayınlamak   için  sabır  gerektiğine inanıyorum. Ben dosyamı  atıyorum  ve çekiliyorum  kenara.  Bundan  sonraki  süreç  de sabır  gerektiriyor. Editten tutun sayfa  düzenine, kapak tasarımından baskısına  kadar  titizlikle çalışılıyor. Her  satırı  inceleyen  okuyucu  kitlesi   olduğu  için  titizlik  ön planda diye  düşünüyorum.  Ben dahi  okuduğum  kitapları  imla  ve yazım  kurallarına dikkat ederim. Hatalı  kitabı  kim  okumak ister  öyle  değil mi?

"Hem  Az Hem Çok" isimli ilk şiir kitabınız piyasada satışta. Genel tema ve içerikten bahsedebilir misiniz?

“Hem  Az  Hem Çok”  Şiir   kitabım tema  olarak; aşk  ağırlıklı, özlem  ve hasrete  değindim  şiirler bulunuyor.   

Meraklılarına isim neden Hem Az Hem Çok?

Çok  güzel  bir soru daha. Bir  akşamüstü,  günlerden cuma, saatler  ise 18 'i gösteriyordu. Editörum Ayşegül  Poyrazoğlu  aradı ve "Beyhan,  kitabına  isim buldum 'Hem Az Hem Çok' olsun adı" dedi. Ardından "Azlarım  Çoklarım ve Umutlarım"  diye  devam  etti. Şiir; az sözle çok şey anlatır. Ben  bir  süre sustum. "Nedir hocam" dedim.  "Hem Az Hem Çok"  dedi.  "Yoksa  beğenmedin  mi?" diye  soru  yöneltti  bana. Ben  bir  süre  daha sustum sustum  "Yok  hocam, düşündüm,"  dedim. "Geleceğimi  ve geride  bıraktığım  günlerimi, az ile  yetinen  bu günlere  geldiğim  için  azdan çoğa  doğru  geldiğim  için  tamam  beni  tamamlıyor  şiir  kitabımın adı  “Hem Az  Hem Çok  olsun" dedim oldu da.

Ne tür okuyucu kitlesine hitap ediyorsunuz?

Benim  okuyucu  kitlem aslında her yaşa hitap ediyor. Duyguyu işlemeyi severim  ve ayni fikre sahip  şiire sevdalı dostlarım,  kitapdaşlarımdır kitlem. Gönlü güzel abla gibi değer verdiğim 50-60  yaş  üzeri  takipçilerim de  şiirlerimi  severek okurlar...

Yazmanın sizin için ne ifade ettiğini öğrenebilir miyiz?

Yazmak;  hava gibi, su gibi  bir ihtiyaç  diye düşünüyorum. Nefes gibi,  her  an,  her  yerde  yazma  hissi   verir  duygularıma. Yazmak; tutkulu bir  aşk gibi. Yazamadığım anlarda  kendimi  kötü  hissediyorum. Bir nevi  terapi  gibi  diyelim biz  buna.

Kitap okur musunuz? Bulunduğumuz dönemde yayınlanan kitaplarla ilgili düşünceleriniz nelerdir?

KİTAP OKUMAK BOŞ ZAMAN İŞİ DEĞİLDİR

Elbette  okurum. Kitap okumak için zaman yaratırım. Her fırsatı değerlendiririm. “Boş zamanlarımda kitap okurum” cümlesinden hiç hoşlanmam. Kitap okumak boş zaman işi değildir.

Yazmak  için  okumak  şart  diye  düşünüyorum. Aslına  bakarsanız  bazı  kitaplar  okunacak  gibi  değil. Aynı  cümleler  dönüp    durmuş. Ama  bazı  kitaplar  vardır  ki elinizden  bırakmak istemezsiniz.

Mesela  günümüz  yazarlarından   yaşı  genç  olmasına   rağmen, yalnızca  iki  parmağını  kullanarak  harikalar  yaratan  kardeşim  gibi  sevdiğim  Nurçin Arlı’dan  söz  etmeden  geçemeyeceğim. Biz  ona  parmakları ile  dünyayı  döndüren  kız  diyoruz. Ve  günümüz   yazarlarından Ramazan  Olgun,  kalemi ile  tanışmalarını  öneririm.

Son olarak neler söylemek isterdiniz?

Mutlaka  okusunlar, en güzeli olana  dek   yazsınlar  ve  asla  pes  etmesinler.
İstemek başarının  ikizidir   ve  umudu  hep yanlarında taşısınlar.  Hayallerini   takip   etsinler.   Hayal  olmadan  gerçek  de  olmaz. Ve   Şiire Sevdalılar  "Hem Az  Hem Çok" Şiir kitabımı  okumadan  geçmesinler.

Yolunuz Açık, yürek sesiniz daim, kaleminiz kavi olsun Sevgili Beyhan Hanım.

Röportaj: Aslı M. Sarı