Yirmi birinci yüzyılı yaşarken, bilim ve teknolojide ki yeni gelişmeleri hayatımıza katıp, kolaylık ve rahatlıklarından faydalanırken, kendi algı ve bilinç düzeyimizi de yükseltmemiz gerekmez mi? Dünyanın gelişmiş ülkelerin de bilimin, tıp branşının ortaya koyduğu gerçekler ve tavsiyeler ekseriyetle uygulanırken, ülkem ve geri kalmış ülkeler de halen haram mı helal mi tek kıstas olarak görülmekte, önemli bir nüfus bu anlayışta direnmekte. İnsanların dini inanç ve itikatları gereği bu hassasiyetlerine, araştırma yapmadan, bilimsel gerçekleri anlamadan inatlaşmalarını çağ dışılık olarak değerlendiriyorum. Tıp kurumun da çalışan değerli bir arkadaşımın müdahil olduğu bir sohbeti kendi anlatım ve yazdığı şekliyle okuyalım.

<<Hastanede daha iki aylık bir bebeğin emarının çekilmesi için uğraşıyorlardı. Beyninde kist olduğu söylenmiş. Annesiyle konuşurken bir kızı daha olduğunu öğrendim. Hatta o kızın kadının ikinci çocuğu olduğunu da. Kızın kulağı duymuyormuş ve zekâ engelliymiş. Kadının ilk çocuğu ölmüş. Tabii "Akraba evliliği mi yoksa sizin ki?" diye sordum.

Aldığım yanıt:
- Akraba ama helal evlilik.
Kendimi tutamadım. "Evliliğiniz helal olsa ne olacak; çocuklar helak olmuş. Bari çevrendekilere söyle de onlar da aynı hatayı yapmasınlar," deyiverdim. >>

Ben bilmiyorum, bilmediğim gibi inançlarımızın kutsal kitaplarında da bu konuların olmadığını ve imam, hoca, tarikatların duruş ve bilgileri, yönlendirmelerini yetersiz ve saptırma hali olarak görüyorum. İnsan yaratılırken YARADAN akıl vermiş insana, hangi gerekçe ve dayanak bile bile sakatlık sonucu çok yüksek olduğu halde akraba evliliğini sadece helal kıstasının arkasına sığınarak kabul edebilirim ki! Akıl yetmeyebilir elbette, akıl tüm sorulara doğru cevap ve çözümler bulmaya yeterli ve muktedir değildir. Aklın yeterli olduğu, doğru, isabetli çözüm ve bilgilerin alınacağı yeri bulmaktır. Çağımız da bilim çalışmaları çok gelişkin olduğu gibi, güncelleme ve yenilikler çok hızlı paylaşılabilmektedir. Deve kuşu misali kafayı kuma sokup ben artık görünmüyorum sanmak ya da akraba evliliğinden oluşan nesil, akraba evliliği olmayanlara göre mislince fazla sakatlıklar oluşturur sonucu çok aleni ve açık değil mi? Allah bilir, nasip kısmet, kaderi kadar yaşar, nasibince yer, sıralı ezberlerimizden birkaçı. Yaradan dünyayı ve dünya da yaşayan, yaşayacak insanları bilmesi, bildikleri için de sadece zerre, kim aksini iddia edebilir ki? Biz sadece dünya gezegenin de olup bitenlerin dahi yüzde birine vakıf olabildik mi? Bilim ve teknolojide ki fevkalade gelişme sadece kendi yaşantımızın on yıl, yirmi yıl, elli yıl, yüz yıl, beş yüz yıl öncesiyle kıyaslandığın da, fark, fark edildiğin de muazzamdır. Teoriye bakılıp, ütopik düşünce hayallerle görüş oluşturulduğun da, binde birlik hallerdeyiz.

Helal mi?

Haram mı?

Başlığıyla, akraba evliliklerinden dünya ya gelen sakat, hastalıklı nesilden, tezatlıktan, çağ dışılıktan bahsetmeye, dem tutmaya çalıştım. İsterim ki kadınlarımızın toplumda ki yeri, cihat adı altında aynı inanca sahip insanların birbirlerine işkence etmelerini, öldürme caniliklerini de, vs vs çağdışı tutum ve uygulamaları da düşünün, irdeleyin. Körü körüne inanmak, ezberlerle hayata devam etmek, bilim ve sanattan uzak durmak, yenilik ve gelişmişliklere sırt dönme hali ve bu durumun dine bağlanması, inanç gereği böyle yapılmalı denmesi kişinin kendi aklını inkâr edip, aklı veren Tanrı ya isyan değil mi?