Yaşıyoruz işte, yaşarken hedef ve beklentilere sahip olarak. Sizleri bilmem, bilemem de, benim hayatta iken en büyük hedef ve beklentim; insan kalarak, adam olma mücadelesinden ayrılmayarak, mutlu olmak. Kim hangi konumda olursa olsun, hangi olanaklara sahip olursa olsun, sürekli bir mutluluk içinde değildir, olamaz, olmamalı, mümkünü de yoktur. Mutluluk süreçle paralel seyreden bir kazanımlar, kayıplar silsilesidir. Hayata müdahil ömrümüzün sayacı birer birer azalırken, mutluluk birilerinin klas hazırlanmış bir tepside sunacağı ikram, sunum değildir. Mutlu olmak için hedeflerimizin sağlıklı ve mantık içeriğinde olması gerekir, gerekir ki hedefimize ulaşıp mutluluğu yakalayabilmemiz de mümkün olsun, mutlu olabilelim.

Bilirsiniz, biliriz ki; insanlık âlemi de, ülkem insanı da çok defa kavramları da kelime manalarını da yanlış bilir, yerli yerinde ve tutarlı manalarınca söyleyemez, anlamlandıramaz, üzücüdür ama gerçeğimiz böyle.

Birimizin hedefi okulunu başarıyla bitirmek, birimizin hedefi heyecanla beklediği ihaleyi kazanmak, birimizin hedefi yıllarca tasarruf ettiği parasıyla hedeflediği yazlık tripleks villayı satın almak. İşçi meydanın da seçilecekler arasına girip günü gelirsiz geçirmeden akşama çocuklarına yiyecek bir şeyler götürmekte bir hedeftir. Yıllar boyu yüksek performansla ve disiplinle çalıştığı işinde terfi alıp maaşına yüzde on beş fazla ile hayata devam etmekte bir hedeftir. Kısaca ve sıradan örneklerim kişisel ve ütopik olmayanlar türdendir. Hedef ve beklentilerimiz de, etkilenenler arasın da olsak da gerçekleşmesine etken olamadıklarımız türler de vardır, üst katman. Toplumsal beklentiler, toplumsal gündem, toplumsal hedefler. En üst katman da ise hiçbir insanın, yaratılanın etkili olamayacakları vardır ki; mevsim, iklim, gece gündüz, sıcak, soğuk, deprem, sel, afet vs halleri ki; bilimsel tahminlerimiz olsa da oluşumuna ve takvimine tamamen uzağızdır.

Hedef ve beklentilerimizin tutarlı ve akılcı bir seyir halinde hayatımızda yer alması için, realist bir bakış açısında, hayali hesap ve mucizelerden sıyrılmış, tüm etkileşimde olacakları iyi öngörülmüş hali gereklidir. Haziran ayında yağmur yağışı hesaba katılmayabilir ama olmayacak keskinliğinde hesap ve plan yapmak ise irade dışı tedbirsizliktir. Nedir burada ki tedbirsizlik, birkaç kilometre ötenizde ki marketten gazete almak üzere yola çıkmışsanız, hava tahminlerin de yağmurdan bahsetmiyorsa, yağmura yakalanmış ve çokça ıslanmışsanız ne olur? Sadece su içinde kalmış olursunuz, dönersiniz evinize duşunuzu alır, yeni, kuru çamaşırlarınızı, elbiselerinizi giyersiniz, hepsi bu.

Halk olarak bir hedefe kilitlen ilmişse, yönetici ve üst idare mensuplarının tüm gerekçe ve gereklilikleri, getiri ve maliyetlerini çok iyi hesaplama mecburiyeti vardır. Hayallerle, hırsla, ne olacaksa olsun şiarıyla yola çıkılmaz.

Türkiye'nin en çok ziyaret edilen müzesi olan Ayasofya ibadete açılıyor derken Süleyman Demirel yönetiminde ki irade, erk kararı gereği ezan okunma ve kısmı ibadet zaten yapılmaktaydı. Ayasofya 2019 yılında müze iken 3.7 milyon kez ziyaret edilerek rekor kırmıştı. Gişe ücreti özel bir şirket tarafından toplanıyordu. İzinle gece turları da düzenlenebilen Ayasofya'nın yabancılar için giriş ücreti geçen aylarda 72 TL'den 100 TL'ye çıkarılmıştı.

Dünya nın ortak kültür mirası listesinde yer alan Ayasofya müzesi, işlev şekli olarak yeni bir şekle büründürülürken, tüm açılım ve etkileşimleri, Dünya da ki yansımaların öngörüsü yapılmıştır diye düşünmek istiyorum. “Ben yaptım oldu” yaklaşımı argo söylemler de tezahürata etken dahi olsa, ilkel ve iticidir. Akıl, bilim, tarihsel gerçekler ve ortak medeniyet ilkesi göz ardı edilemeyecek barış yanlısı, çözümsel yaklaşımcı tavırlarımız, örnek teşkil edip, kazanımımız olmalıdır. Dünya nın her yöresinde ki milletimize mensup insanlar ve kullandıkları camiler, ibadethaneler için negatif örnek oluşturmak, emsal adım olarak yanlışa yürümek, geri adım atmanın da itibar kaybı olabileceğini çok iyi bilmek gerek. Kişi bireysel kararlarında atak, aceleci, düşünülmemiş kararlar alabilir ki, sonuç bedellerini kendisi ödedikçe, gazete bayiinden eve sırılsıklam dönmekse, büyük risk değildir. Yedi bin yıllık yazılı tarihi olan, Dünya da ki nüfusu 300 – 500 milyon arasında olduğu düşünülen Türk milleti adına, temsilen karar almak, ciddi bilgi, ciddi derinlik, ciddi irade gerektirir.