Ay ya da güneşi gökyüzünde çanak gibi ne zaman yakalasam kollarımı açar kucaklarım hayatı, sevgiyi, şükürü… 

‘Ben Anadolu’ yu seyrettikten sonra ay ışığında yıkanmayı güneşle tekrar doğmayı öğrendim. 

Ne zaman gökyüzüne kollarımı açsam, karanlık bir sahnede tek bir spot eşliğinde kollarını havaya açmış, diz kapakları öne kırılırken belden yukarısı geriye kavis yapmış o kadını anımsarım. Ses tonunu etkilemeyen bu duruşuyla ve unutulmaz repliğiyle; 

"Oyuncu bir varmış, bir yokmuş. Tıpkı o söylencelerdeki kuş gibi kendi küllerinden tutuşan, ben de yüreğinizden kopacak kıvılcımlarla tutuşabilmek için yeniden eğiliyorum önünüzde"

‘Ben Anadolu’ oyunuyla özdeşleşmiş dev kadını sonsuzluğa uğurlamak epeyi koydu bana… 

Yıldız Kenter

O, 60 yıldan uzun sahne hayatında 100'den fazla oyun sergiledi 20 filmde ve birkaç televizyon dizisinde rol aldı. Yabancı ve Türk çok önemli yazar ve şairlerin oyunlarını birçok ülkede sahneledi. Shakespeare, Çehov, Brecht, Inoesco, Melih Cevdet Anday, Adalet Ağaoğlu, Necati Cumalı'nın da aralarında bulunduğu yazarların 100 den fazla oyununu sahneye taşıdı. 

Maria Callas, Çöl Faresi, Pembe Kadın gibi çok özel kadınlara sahnede yeniden hayat verdi. Sordular;

‘Bu kadınların hepsini birden yüreğinizde nasıl barındırıyorsunuz’
 
‘Ne çalarsam bu sazla çalıyorum. (bedenini kastediyor) Onun için rolleri oynadığım zaman acaip değişik tipler yaratmak istemiyorum. Ses bu, alet bu, hepsini bununla halletmek mecburiyetindeyim. Piyanist, flüt gibi çalamaz. Bunun için bazen ben diyorum ki, ben hep kendimi oynuyorum. Aslında bütün bu kadınların hepsi Pembe Kadın, Çöl Faresi hepsi benim. Bende olan bir tarafın yansımasıdır. Bendeki o azim, o Çöl Faresinde ki azim değil mi? Bende o Hürrem Sultan ihtirası yok mu? Bende Maria Callas' da ki sanatçı kumaşı yok mu? Var. Bunların hepsi benim. Bende bütün bu duygular mevcut. Bunun için her insanda da vardır. Bu duygular seyircilerde de var. Oyuna geldikleri zaman o nedenle kendilerini bu kadınlarda buluyorlar. Bazısı yalan söylemeyi kendine yediremiyor. Yalan söylemeyen insan var mıdır? Öfkelenmeyen insan var mıdır? İntikam almak istemeyen insan var mıdır? Ama insanlar oyuncudur. Herkes oyuncudur.

Ben bir oyuncuyum. Değişerek ancak ayakta kalabiliyorum. Ben oyuncuyum. Bir varmış bir yokmuş, küllerinden doğan ben oyuncu, yüreğinizden tutuşan kıvılcımlarla, yeniden doğabilmek için eğiliyoruz önünüzde.”

1981 yılında devlet sanatçısı unvanını alan Kenter’in ömrü tiyatroyla ve tiyatro sahnesinde geçti. Ben Anadolu oyununu 2007 yılında Londra'da sergilemesinin ardından BBC Türkçe' ye yaşamını, tiyatroyu ve Türkiye'nin sanata bakışını anlatmıştı. 

Ben Anadolu’yu-  yazarı mitolojik birikimleriyle ünlü Güngör Dilmen - 2007 yılında  6000 yıllık Anadolu tarihini bir kadın sanatçının anlatımıyla bir kadın olarak keyifle izlemiştim.

Seyirciler çok dikkatli ve sessizdiler. 

Hayran kalmıştım.

Tek kişilik oyunlarda bu dikkati canlı tutmak- İkibuçuk saat -gerçekten hayranlık vericidir. Hem tempoyu hem ilgiyi canlı tutmak ustalık ister. 

Bir söyleşisinde bu durumu şöyle açıklamıştı ; 

‘Bunun için oynama, o karakter ol. Hisset, o anı yaşa. Senin sözlerin olsun. O koşulları benimse. Bunlar çok önemli. Her insanın yaşadığı gibi ben de çok değişik koşullarda yaşadım ve adapte olmasını öğrendim. Eğer adapte olmasını öğrenemeseydim ben asla Anadolu'yu dolaşamazdım. 18 sene senede 2-2.5 ay Anadolu'yu dolaşıyorduk Şimdi Anadolu'yu yine dolaşıyoruz.’

Kimler gelip kimler geçti bu topraklardan? Kalıcı olan yine Anadolu, bizler ise yolcu…

İşte O Dev Kadın Türk tiyatrosuna büyük bir miras bırakarak aramızdan ayrıldı. (Oysa o 80'li yaşlarının ortalarına kadar sahneye çıkmaya devam ediyordu. Maalesef son 2 yıldır akciğer rahatsızlığı yaşıyormuş. Bodrum’da ayağına paletini geçirir, saatlerce yüzerdi. Dimdikti, imrenirdim ve enerjisi hiç bitmeyecek sanırdım.)

Mevsimleri bile şaşıran dünyamızı bir bir terkeden bu değerlerin yerine koyabiliyor muyuz? 

‘Zor’ dediğinizi duyar gibiyim.

Hazan havaya düştü.

Hazan suya düştü.

Hazan toprağa düştü.

Hüzünse yüreklere…

Güle güle güzel insan… Işıklar içinde uyu…