HAYRETLER İÇİNDEYİZ

Abone Ol
Hep ‘ben’ anlayışı, dahası bağnazlığı yavaş yavaş yok edilişini görmeye mani oluyor.
Diyelim ki teknolojide dünyaya ayak uyduramadık, başaramadık peki sanat hayatında niçin yoğuz. Musıkîde, mimaride, edebiyatta, tiyatroda neden başarılı olamıyoruz.
Günah, para getirmiyor, makam, mevki de yok. Anlayış bu.
Peki, bu memlekette bunlar olmuyor mu? Bu konularda başarılı olanlar yok mu?
Var elbette ama onlar yabancı oyun yazarları, besteci, romancı, hikâyeci, şair vesaire. Yani yabancı ise ve ya milli değerleri aşağılayanlar oldu mu mesele yok.
Taassup içinde, bu konularda taviz vermeyen kimselerin çocukları ister istemez o yabancı eserleri okumaktan, seyretmekten geri kalmıyor.
Bu arada şunu ifade etmeliyim ki ‘biz yabancı eserleri okumayalım seyretmeyelim anlayışı içinde değiliz.’ Onları da okuyup seyredelim dinleyelim ama kendimiz bir şeyler üretelim istiyoruz.
Ve bizim insanımızın kabiliyetinin onlardan asla geri olmadığına, daha başarılı eserler verebileceğine olan inancımız bizi ısrarlı olmaya icbar etmektedir.
Üstelikte önümüzde pek çok örnekte mevcuttur.
Refik Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin, Peyami Safa, Ömer Seyfettin diğer taraftan Buhurizade Mustafa Itri, Dede Efendi.  Şevki Bey,  Tamburi Cemil, Ve daha niceleri şairleri, oyun yazarlarını saymıyorum.
Daha dün devasa eserler vermiş bu değerli sanat erbabına yenilerini eklemek varken ne yazık ki arkası gelmedi.
Kanaatimizce parti taassubu, cemaatçilik, ‘bizden değil’ anlayışını hakim kıldı herkes kendinden olmayana kapıları kapattı.
Birde dil birliğini kaybettik, selli sallı takılarla garip bir yapmacıklık içine giriverdik
Günümüzde o kadar çok şiir yazan var ki, karşılaştığımız sayıları gururlandırıyor insanı. Fakat o kadar da az şiir çıkıyor ki üzülmemek mümkün değil. Sebep şiirler partizan, şiirler yazılmış olmak için yazılmış.
Hikâyede, romanda da öyle. Önce hedef okuyucu kitlesi tesbit ediliyor, onlara göre yazılıyor. Eser ötekilere hitabetmiyor. Bu önemli de değil. Dünya edebiyatına bakın pek çok romanında şiirinde be kendimi buluyorum. Çünkü insanlığın ortak değerleri var. 
Ama bizim ülkemiz insanlarının ortak değeri yok sanki. Hep ayrılıkçı, hep bencil, hep dediğim dedikçi.
Mesela, isim zikretmek istemiyorum baba da musıkîşinas, oğlu da. Baba çoktan göçtü ama hala gönüllerde yaşıyor. Oğul hayatta kaç kişi hatırlar bilmem. Baba daha geniş, daha çoğulcu baktı meseleye.
Pek çok örnek mevcut, iyi eserler zaman geçtikçe daha da güzelleşerek devam ederken, inat, iddia, ayrıştırıcı çalışmalar yaşarken yok oluverir.
Evet, bütün olumsuz davranışları bertaraf ederek kendimiz olup iyi eserler verme imkânımızı heba etmeyelim. Solcu olun, sağcı olun bir şeylere inanın veya inanmayın varılacak nihai nokta aynıdır.
İnsanların, özellikle gençlerin iradesine kimse gem vurmasın. Varsa elinizde değerli bilgiler onu ortaya koyun, isteyen istediğini alsın.
Bununla beraber devlet bu işleri giderek zorlaştırırken idarecileri iyi düşünmelidir. Bu zorlaştırmalar kimleri lehine işliyor kimlerin aleyhine oluyor. Bırakın, insanlar küçük imkânlarla bir şeyler yapmak istiyorsa yapabilsin.
Düşünmekten, söylemekten alıkonulan bir cemiyetin sonu felaket olur.