İster istemez hayatımızı her safhasında var olan sanatın değerini bilmek borcundayız. Gençliğinde kendini ifade edebilmek için sevgiline şiir yazmak, oyalı bir mendille karşılık vermek. 
Sevgiliye bir çiçek sunmak, güzel bir roman, şiir, hikâye kitabı hediye ederek duygularını arz etmek.
Bir şarkıyı, bir türküyü bir birlerine armağan etmek, bir sinema, tiyatro eserini beraber seyretmek gibi bir sanat esrine estetik duruşa yaslanmak ihtiyacı duyulmuştur.
Bir tarihi vakayı anlatırken veya bir medeniyetten bahsederken mutlaka sanat devreye girmektedir.
Bu hususlar esas itibariyle şiirimiz de, musıkîmiz de yerini alıştır. Her yaşa ve ömrün her dönemine hitabeden eserler malumumuzdur.
Akşamın hüznü, gecenin yalnızlığı, vuslat arzusu, ayrılık acısı, ölüm, doğum, eğlencenin hemen her türlüsü…
Yahya Kemal’in İstanbul’u tasvir ettiği şiirinden Münir Nurettin Selçuk’un bestesiyle gönüllerimizi okşaması.
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer
Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer
Ve ya Mısırlı İbrahim Efendinin, şarkısında hüznüyle duygularımıza tercüman olması gibi.
Yalnız bırakıp gitme bu akşam yine erken
Öksüz sanırım kendimi ben sensiz içerken
En neş’eli demler bu gece sazla geçerken Öksüz sanırım kendimi ben sensiz içerken.
Ya da Akif’in Çanakkale şehitlerini anlattığı Tarihin bir dönüm mokasını haykırdığı bu muhteşem şiiri gibi.
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Her manada pek çok örnek verilebilir, sanatın hayatımızın her safhasında yer aldığına dair.
Sanata hak ettiği değer verilmese de, gerek sanatkârların özel gayreti, fedakârlıkları, hissiyatları dolayısıyla bu hakikat devam ede gelmiş ve devam etmektedir.
Buna sinema, tiyatro, mimari gibi diğer sanatlardan da sayısız örnekler verilebilir.
Bazı fıkralar, bercesteler var ki malumunuz birkaç satırla kitaplık çapta konular özetlenmiştir.
Sanat aynı zamanda teknolojiye de kapı aralamıştır. Sanatkârın muhayyilesi Ay’a Seyahat’ten bahsederken, böyle bir konu insanlığın gündeminde yoktu. 
En basitinden Jules Verne’in eserlerine baktığımızda pek çok örneğini görebiliriz. Kaldı ki ondan da önce yazılmış kaynaklar bize sanatın gücünü göstermektedir.
Mesela bize göre bizim gölge tiyatromuz bir manada bu günkü televizyona işaret sayılabilir.
Eski çağlardan kalma antik eserlerin cazibesi sadece taş, toprak, demir olmasından kaynaklamamaktadır. Farklı birer sanat eseri olmasıdır dikkate değer olan.
Hâsılı sanat insanlığın her döneminde var olmuş bir değer olarak canlılığını muhafaza ettirmektedir.
İnsanın fıtratında var olan güzellik membaı, ta be kıyamet hükmünü icra edecektir.