Eskiden güzeldik biz.

Öyleydik gerçekten. Güzeldik, iyiydik, masumduk en başta. 

Analarımız beslemek için yemek pişirirdi. Besmele ile başlar "Şifa olsun" diye dua ederlerdi.  Öyle günümüzde olduğu gibi Sofralar envai çeşitlerla donatılmazdı belki ama,  Çorbaya, katık edilen ekmekle doyulur kalkılırdı sofradan.  

Sofranın bile bir bereketi vardı.

Bugün, kadınlar doyurmak için yemek pişiriyorlar. Alelacele.  Bir an önce bitsin.

"Dizi kaçmasın" diye dua ediyorlar. 

Adamlar dilenmeden, hırsızlık, namussuzluk yapmadan çalışır helal para kazanırlardı. 

Kadınlar bu parayı idareli kullanır, üstüne bir de birikim yaparlardı.

Bugün bir çok erkek çalışmak istemiyor, kolay para kazanma peşinde. 

Kadınlar üşengeç, biraz da tembel. Ordan burdan kıstıkları parayı temizlik şirketlerine kaptırıyorlar. 

Dün adamlar sevdiğine bakmaya, dokunmaya kıyamaz, onun mutluluğu için canlarını ortaya koyarlardı. 

Kadınlar binbir cefa çeksede namuslarına helal getirmez, evlatlarının başını yere eğdirmezlerdi.

Bugün erkeklerde, kadınlarda günü birlik ilişkiler peşinde. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Namus kavramı yerlerde ve üzerine basılmakta.  

Dün çocukların bezden bebekleri, tahta oyuncakları vardı. Çelik-çomak, uzun eşşek, cam bilyeler ile ebe oynarlardı. Okumak için can atarlardı.  Yoksul aileler, eğitim bedelini ödeyemedikleri için ezilir. Çocuklarını okutamadıkları için yakınırlardı. 

Bugün,

Çocukların bilgisayarları, tabletleri, akıllı telefonları var.  Üç dört boyutlu dijital oyunlar oynuyorlar. Bugün okumaları için her imkan var. Ama çocuklarda o istek yok. 

Günümüzde sıkça sorulan "Ne oldu bize?" sorusu geldi dayandı kapıya yine. 

Ohooo çok şey oldu. En başta değerlerimizi ayakta tutan büyüklerımiz, o güzel insanlar, o  güzel beyaz atlara binip gittiler.

 Arkalarında sorumsuz, soğuk, bir nesil bıraktılar. Tabii sadece o kadarıyla sınırlı değil. Değişen nesile, birde değişen televizyon programları eşlik etti. 

Mesela şiddet durup dururken gelmedi Adım adım, gözümüzün önünde, gün gün içimize işlendi. 

Bizimkiler, Perihan ablalar, Yazlıkçılar, Mahallenin muhtarları gibi sevgi saygı aşılayan diziler vardı.  Önce Televole'lerle değerlerin içi boşaltıldı. Sonra Deli Yürekler, Kurtlar, mafyalar silahlarıyla mahalleyi bastılar. Çiçekler yerine kurşunlar yağmaya başladı, O namuslu gençlerin yerini silah zoruyla her şeye sahip olan zorbalar aldı. 

Yetmedi "Eşkiya'lar, Çukur'dan çıkıp kalan diğer yerleri'de ele geçirdiler.  Tabancalar, otomatik silahlar,  bıçaklar ve kamaların olmadığı tek sahne yoktu. Kelleler havada uçuştu, oluk oluk kan aktı. 

Ne kadar kan, o kadar "reyting"di. Reyting paraydı. 

Para için sınır tanımaz oldular. Ameliyathanede doktorun kafasına silah dayayıp, kafasından, karnından, göğsünden, ayağından, kurşulanmış, kevgire gönmüş adamı göstererek "Bu adam ölürse sende ölürsün!" diye bağırdılar. Azrail'in elinden bile adamı alırız" imajı oluşturuldu. 

Yaşamın gerçeklerine, Allah'ın varlığına, kazaya, kadere, ölüme kafa tutuldu. 

"Nereden bulursan nasıl kazanırsan kazan yeter ki zengin ol" düşüncesi makbul oldu.

Zenginler futursuz, fakirler onların eğlencesi oldu. 

Tecavüz sahneleri masum bir kaçamak veya gizli bir buluşma, kavuşma olarak gösterildi.

Ayrıca gayri meşru ilişkiler, alkol, evlilik öncesi ve evlilik sonrası ilişkiler, evlenmeden önce çocuk sahibi olma modern çağ adı altında normal gösterildi.

Yani özetle hem İslamın haram kabul ettiğini, hem de örf ve adetlerimizin bir hükmünün  kalmadığı beyinlere işlenmek istendi. 

Sonuç.

Silah erkeğin vazgeçilmezi, tetiğe basmak, öldürmek hobileri oldu. 

Alkol tüketimi ve uyuşturucu bağımlılığı 12-14 yaş arası çocuklarda sık rastlanmaya başlandı.

Tecavüzler, aldatmalar, ihanetler aldı başını yürüdü. 

Toplum olarak hepimiz bu tarz dizilerden rahatsız olduğumuz halde izlemeye devam ettik.

Bu dizilerdeki yaşantıların gerçeklik payının olmadığını bildiğimiz halde bu yaşantılara özendik. 

Onlar gibi yaşamaya çalıştık, onların yolundan gittik. 

Onca derdin tasanın arasında bu gidiş nereye? diye sormazlarmı insana.

Hem Fuzuli çok önceden"dem" vurmuş ya bu müşkül durumumuzdan. 

Dost bi- perva felek bi-rahm devran bi- sükun, 

Dert çok hem-derd yok düşman kavi tali zebun.

Bir de anlayacağımız dilden yazayım. 

Dost umursamaz, felek acımasız dünya karışık. 

Dert çok, dert ortağı yok, düşman güçlü, talihim ise aciz..

Fuzuli..