Geçen günlerin, ayların, senelerin derin izleri yüzümüzde işaretlerini taşırken, her çizgimize bir anımızı yerleştirir, ‘ah şimdiki aklımla, o günlerde olsaydım’ demekten de kendimizi alamayız.
Bizler kışa girerken kış için kendimizi, ruh halimizi ne kadar hazırlarız?
Böyle zamanlar da içimizdeki hüzünlerle vedalaşıp, güçlü ve dirençli olmak adına kendimizle konuşuruz.
Ruh halimizi kışa hazırlamaya çalışırız ki; bazen bunu yapmak bizlere çok iyi gelir.
Birçoğumuz da yalnızlığımızla, hayatla sohbete dalarız.
Bakışlarımız gri bulut yüklü, kırılganlıklarımız yürek dolusu, sağanak yağışları hiç dinmeyen. Sitemimiz sana hayat, sitemimiz yalnızlığımıza.
Biz seni, bir ananın evladını sevdiği gibi sevdik, biz seni karlı bir kış gecesi sokakta uyuyan sahipsiz, kimsesiz, savunmasız küçücük bir yavrunun düşleri gibi sevdik.
Sen; bize bir kez bile gülümsemeyen yüzünü ayaklarımıza serdin.
Ey hayat, sen bizi yargısız infaz ettin.
Sen bizi mahkûm ettin suçumuzu bilmeden, tek suçumuz sana inanmak mıydı? Hayata sımsıkı ellerle sarılıp var gücümüzle ayakta kalmak uğruna sahnende rol almam mıydı?
Kalbimiz lif lif parçalara ayrılıyor, acıyor, kanıyor. Hayat denen mahkemede infazımız veriliyor.
Suçlu bizler miyiz? Yoksa hayat mı bizleri suçlu ilan eden, insan gibi yaşamaya çalışmaksa bütün suçumuz, kır kalemini ona bile razıyız.
Bunca elem, keder, acı neden?
Kırın diyorsun yüreğinizin kabuklarını, yıkın gitsin aradaki buz kalıplarını, inandığımız değerleri yok mu sayalım.
Onca kaybı göze aldığımız yıllarımız.
Hepsi kocaman bir yalan ve bu yalan girdabının ortasında kaybolan, gecelerin sabahı hiç doğmayan, hep yalnız kalan, insanca yaşamak için gün be gün solan, her yalnızlığa eş olan ve koynumuzda perdesini yırtamadığımız bir kalp sızısıdır bizlere kalan.
Üzgünüz. Hem de çok üzgünüz ey hayat.
Pes etmedik, her nefes alışımızda, içimizde bitmek tükenmek bilmeyen mücadelemizle, her solukta yaşadığımız sürece, istersen gül yüzümüze, istersen hiç gülme, nasıl gelirsen gel, biz sana kucağımızı sonsuza kadar açtık, yüreğimizdeki kocaman ümitlerle.
Yüreğimiz üşüyor, kalbimiz titriyor.
Yaşamak uğruna önümüze serdiğin engellerle.
Kara gecelerimizin kızıl şafağını göreceğiz günü geldiğinde, her yeni doğan güne umutla gülümseyeceğiz yaşadığımız müddetçe, o gün belki yarın, belki de yarından yakın.
Sana söz veriyoruz hayat ister gül istersen hiç gülme, biz sana hep sevgi ile bakacağız nefes aldığımız sürece.
Yalnızlığımızın içinde yükselen seslere kulak asar, bütün gücümüzle kışa gebe olan yüreğimizi, nice baharlarla kucaklaşmak üzere hayatın kollarına kendimizi teslim ederiz.
Ruh halimiz kışa hazır mıdır, yoksa yüreğimizin en derinlerinde kışı mı yaşarız?
Sevgi ve selamlarımla.