İnsanların yolu bir yerde, bir şekilde kesişir. Ve bu tesadüfi tanışmalar belki iş beraberliğine, çoğu zaman arkadaşlığa, bazen dostluğa, çok istisnai olarak ta hayat arkadaşlığa evrilir zaman içerisinde. Kader midir bu.. Demek ki tanışmak ve bütün bu süreci yaşamak mı gerekiyormuş. Kimin kiminle yanyana gelmesi gerektiğini yöneten bir güç mü var bilmediğimiz. Belki de bildiğimiz fakat anlamlandıramadığımız.. Bir enerji, bir aura, bir bilmem ney.. En basit ifade şekli ile kader. Hayatın akışı, başımıza gelen iyi, kötü ne varsa hepsinin bahanesi kader.

Ve elbet kesiştiği gibi gün gelir yollar ayrılır. Kaderin etkisi ayrılan yollarda da aynıdır. Demek ki ayrılmak gerekiyormuş. Demek ki bitmesi gerekiyormuş.. Bu da kaderin cilvesi. Peki burada bitti mi, hayır. HAYAT DAHA YENİ BAŞLIYOR.

Kader, evrenin enerjisi veya takdiri ilahi veyahut pagan tanrıların isteği.. Boş verin izahını, gerçek olan şu ki geçmişe tutkunca bağlı kalmak sizi ilerlemekten alıkoyar. Elbette önemlidir geçmiş; acısıyla, tatlısıyla bir eğitim dönemidir. Geçmiş sizsiniz, geçmiş hayatınız. Fakat gelecek te sizin hayatınız, bunu es geçmeyiniz lütfen. Eğer ki geleceğe yürümekte zorlanıyorsanız geçmişinizi gözden geçirin derim izaheten. Her anı bir bağdır. Anılar biriktikçe bağlar çoğalır, çoğaldıkça düğüm olur çözemez hale gelirsiniz ve tam bir bağlılık, bağımlılık haline düsersiniz. Bir zaman sonra yük olur bu bağlar size, hissedersiniz ama vefa yok mu ah o vefa.. Vefa denilen şey duygusal karaktere sahip iyi niyetli sizlerin en zayıf halidir. Vefasızlık mı, katiyyen.. Artık prangalardan sarılma zamanı. Zordur elbet yıllarını verdiğin, anılar biriktirdiğin insanlardan kopmak. Hele ki anılar, sürekli canlanırlar. 

Ben kopun demiyorum, sıyrılın sadece, sıyrılıp yolunuza devam edin. Acıtmadan, incitmeden... Pek iyi niyetli bir ruh hali bu benimki elbet, çünkü uzaklaşmaya başladığınız anda kötü olacaksınız. Hatta en kötü siz olacaksınız. Eski defterler açılacak, kirli çamaşırları ortaya saçılacak. İki gündür tanıdıklarını dost edinip yıllardır tanıdığı sizi kesecekler ve kötüleyecekler. Kötülerden de " Ben onu çok iyi tanırım, siz bilmezsiniz" diyecekler. Bunları dinleyenler de "Madem onu çok iyi tanıyordun, madem ki kötü olduğunu biliyordun neden bu kadar uzun süredir berabersiniz" diye asla sormayacaklar. "Neden yıllardır sustun da şimdi konustuştun"...

Nedeni belli değil mi.. Çünkü siz artık önünüze bakıyorsunuz ve gelecek yaşantınızda onun bir yeri yok, yada olsa da eskisi kadar bir ehemmiyeti yok. O bunu biliyor ve kaybettiklerine kahrediyor, kıskanıyor, delkeniyor, hasetleniyor ve çirkefleşiyor. Siz olanlardan şaşkın, duruma bir anlam vermeye çalışırken sustukça, o haklılığını ortaya koymak bağbında vaziyeti daha da çirkinleştiriyor. Suratına bakıyorsunuz, ve sadece "Yazık" diyorsunuz içinizden. Elbette ki içinizden. Çünkü tartışmak onun alevini harlayacak, o ortalık yerde milletin içinde kendinden geçmiş bir vaziyette carlayıp dururken ve kendince sizi gömmeye çalışırken, siz çevrenize mahçup, yanlış anlaşılmaktan ve yıllardır birlikte olduğunuz insanın çarpık anlatımları ile sizi düşürdüğü bu tuhaf vaziyetten mütevelli cevap verip birseyleri izaha inyetlendikçe o daha da azgınlaşarak üzerinize gelmek için fırsat bulacak. Olgunca, sessizce defteri kapatmak en güzeli. Merak etmeyin akıllı insanlar siz iza etmeden de ortadaki konuda özellikle de konunun çirkinliğinden ve gereksizliğinden mütevelli kimin haklı, kimin haksız ve çirkef olduğunu idrak eder. Yazık, yazık ki ne yazık...

Evet üzücü bir durum en yakınından kazık yemek, en güvendiğin tarafından dumura uğramak. Ama hayat devam ediyor, hayat daha yeni başlıyor.

Yalancı mıyım?