Merkez Bankası tarafından faize iki defa müdahale edilmesine rağmen… Hatta yarı yarıya düşürülmüş olmasına rağmen… Döviz kuru bundan etkilenmiyor!.. Neden?.. 

Evet, IMF yetkilileri Türkiye’de bulunan ofislerini ziyaret ederek, bu soruya cevap aradılar. 

Bu cevabı henüz arayamadan önce “IMF Türkiye’ye neden geldi?” Konusu gündem oldu. Cevap ise oldukça basit… Adamın kendi ofisi, istediği zaman gelir… Gerçi resmi bir davet ile geldiği de sonradan açıklandı.

Peki o kısmı tamam da sorunun cevabı nedir?

Bir ülkede faiz düşünce, genel olarak yabancı yatırımcı faiz geliri azaldığından parasını başka ülkelere götürür. Bu da o ülkeden döviz çıkışına sebep olur. Döviz azaldığında ise, yaptığımız ithalatın ödemesi için döviz bulmakta zorlanırız. Ayrıca sendikasyon kredileri için de bankalarımıza döviz gereklidir. Faizin müdahale sonucu düşürüldüğü bu durumlarda sanayici, tüccar, bankacı, esnaf döviz arar ama yeterince bulamaz. Çok basit bir iktisadi deyim ile “Bulunamayan para, mal kıymetlidir”…

Ve böylece kur yükselmeye başlar…

Peki kur neden yükselmemektedir?.. 

Bu da aslında yine gayet basit… Bu sayede gördük ki hane halkımızın tasarrufları kalmamış… İşsizliğin düzenli olarak arttığı şu dönemde, geliri olmayan hanelerimizin birikimleri erimiş. Yoksulluk sınırı bile 6.725 TL olmuş. Fakat işsizlerin düzenli bir gelirleri yok. Birikimleri de erimiş ki tüketim rasyoları düşmüş. 

Halk tüketemeyince, üreticilerde üretemez olmuş. 

Elbette sanayici için, talep olmayınca, alıcı olmayınca üretmenin de bir anlamı yok. Üretim, kapasite kullanımının düşmesiyle ithalatımızında düştüğünü görebiliyoruz. Maalesef biliyoruz ki üreticilerimiz, üretim yapabilmek için ithala adeta bağımlı…

Hammaddemizi yabancılardan karşılayabiliyoruz. 

İthalatımız durunca ya da azalınca haliyle dövize de ihtiyacımız kalmıyor… Dövize ihtiyaç duymadığımız için de döviz kıymete binemiyor… 

Hatta bankalarımızdaki döviz tevdiat hesaplarına, rağbet olmasa döviz daha bile aşağılara inebilir. Ama tüketim bile yapmakta zorlanan belli bir kesimin var olması, az da olsa birikimi olanları korkuya sevkediyor. Kenarda hâlen parası olan bir kesim, mağdur olan vatandaşları görünce Türk’ün Lirasına güveni kalmıyor ki dövize hücum ediyor… Birikimlerini dövizde tutmayı yeğliyor…

Finans sektörününde sendikasyon kredi geri ödemeleri var. Bunun için dövize ihtiyacı var. Ama onlar en azından şimdilik bu dış borçlarını ek faiz yükleriyle, tekrar yapılandırabiliyor. Piyasadan mümkün olduğunca döviz çekmiyor… 

Ve piyasamız dövize sıkışmıyor… Dolar kuru da mevcut koşullarda oluşabilecek yükselişini gösteremiyor… 

Tabi bunların yanı sıra FED’in faiz indirmesi de doların değer kazanmasına engel oldu… Çünkü ABD’nin üretmeye ve malını alabilecek durumdaki ülkelere satmaya ihtiyacı var. Doların yükselmesi işine gelmez…

Dolar yani ABD, küresel tüketimden beslenir… Küresel tüketime alıştırılmış, yeterince sömürülmüş ve artık tüketemeyecek hale gelmiş ülkelerde imtiyazlar gündeme gelir… Ama bu diğer taraftan halkın aydınlanmasına ve  yeni bir başlangıca da sebep olabilir…

Ekonomik olarak zor durumdaysak, zor durumda olduğumuzu önce kabul edelim… Ardından da tertemiz bir sayfa açarak, çok daha farklı koşullarda yeniden oyunun baş aktörlüğüne soyunalım…