Sosyal hayatı ve sosyal şekillenmeleri koruyan intizam, düzen ve dengenin en büyük şartı; insan tabakaları arasında boşluk kalmamasıdır. Havas kısmı / Bilgi ve Yaşayışça Üstün olan Yüksek Tabaka; Avam / Fakir Halk Tabakası’ndan uzaklaşmamalı. Aralarına mesafe koymamalı. Aralarındaki köprüleri atmamalı. Zenginler fakirlerden kopmamalı. Birbirlerine yaklaştıracak her türlü maddi – manevi sosyal faaliyet ve girişimleri zinde ve ayakta tutmalı. Birbirlerini bir arada tutacak bağların zayıflamasına, asla fırsat vermemelidirler. Bu tabakalar arasındaki yakınlaşmayı sağlayacak olan ise Zekat’ın verilmesi; ayrıca yardım ve yardımlaşmadır. Fakat ne yazık ki, Zekat’ın Vacip ve Şart oluşu hafife alınıyor. Faiz’in Haram Oluşuna / Parayla Para Kazanılmasının Yasaklığına pek riayet edilmiyor. İşte bu yüzden Tabakalar arası gittikçe açılıp gerginleşiyor. Tarafların birbirlerine yaklaşma vesileleri kesiliyor. Bu da Sıla-i Rahim’in yani akrabayı ziyaret etme ve ilişkileri devam ettirme imkanlarını ortadan kaldırıyor. Böylece Aşağı Tabaka’dan Yukarı Tabaka’ya hürmet, saygı, itaat ve muhabbet / sevgi yerine; ihtilal sadaları, haset bağırtıları, kin ve nefret vaveylaları yükseliyor. Kezalik / bunun gibi Yüksek Tabaka’dan da, Aşağı Tabaka’ya merhamet, ihsan ve taltif / lütuf yerine; zulüm ateşleri, tahakküm ve baskılar şimşek gibi tahkir ve aşağılamalar yağmaya başlıyor. Oysa Havas / Üst Tabaka ve Avam / Alt Tabaka yani Zenginler ve Fakirler ancak aralarında karşılıklı olarak kurdukları dengeler sayesinde istikrarlı bir şekilde rahat yaşama imkanı bulurlar. O muvazene ve dengenin esası ise, Havas / Zengin Tabaka’dan Aşağı Tabaka’ya merhamet ve şefkatin inmesi; Aşağı Tabaka’dan da yukarıya hürmet ve itaatin yükselmesidir. Oysa, “Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse, bana ne.” Zihniyeti; Havas Tabakası olan Zengin, Patron ve İşvereni zulme, ahlaksızlığa ve merhametsizliğe sevk edip yöneltiyor. “Sen çalış, ben yiyeyim.” Menfi anlayışı ise, Avam’ı / Sıradan Halkı ve İşçileri kine, hasede, mübareze / çekişme ve çarpışmaya sevk edip; beşerin rahatını birkaç asırdır selb edip / mahvettiği gibi; şu asırda, sa’y yani emeğin; sermaye ile mübareze / çekişme neticesi, herkesçe malum olan Avrupa Hadisat-ı Azimesi / Büyük Olayları meydana geldi. İşte medeniyet, bütün hayır cemiyetleri ile ve ahlaki mektepleriyle ve şedid / şiddetli inzibat ve nizamatıyla, beşerin o İki Tabakasını barıştıramadığı gibi, insan hayatının iki müthiş yarasını da tedavi edememiştir. Kur’an; “Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse, bana ne.” Yanlış zihniyetini esastan hallediyor. Vücub-u Zekat / Zekat’ın Vacib ve Şart oluşu ile kal’ edip / koparıp atarak tedavi ediyor. Yine Kur’an; “Sen çalış, ben yiyeyim.” Menfi anlayışını da temelinden çözüyor. Hürmet-i Riba / Faiz’in Haram Oluşu ile kal’ edip / atarak iyileştiriyor. Evet, Kur’an Ayetleri, Alem kapısında durup, Riba yani Faiz’e: “Yasaktır!” diyor. “Kavga kapısını kapamak için, Riba / Faiz kapısını kapayınız!” diyerek, insanlara ferman ediyor. Mensuplarına “Aman Girmeyiniz!” diye, sıkı sıkı tembihliyor.