Okulda öğrenci. Çarşıda esnaf. İşte baba. Evde anne. Herkesi bir can sıkıntısı sarmış. 

Bir vaziyet ki sarmış bir ahtapot gibi cümle alemi. 

Görüyorsunuz işte herkesin canı sıkılıyor; herkesin bir derdi var.

Peki, insanların niçin mi canları sıkılıyor?

Niçin olacak, kimisinin canı beklenmedik bir olayla bir anda yüz yüze kaldığı için sıkkın. Kimisinin yakın çevresindekilerin anlayışsızlıkları yüzünden, kimisinin başına gelen başarısızlıkları ve yıkılan hayalleri nedeniyle.

Derdini bahane edip, suç işleyen işleyene. Vuran vurana, kıran kırana. İntihar eden edene. Din iman hak getire.

Açık hava cezaevine döndü cemiyet.

Depresyondayız toplum olarak.

Küçükten büyüğe herkes'in dilinde aynı nakarat "Eyvah Depresyondayım" deyip duruyor; peki ya nedir depresyon?

Depresyon çağımız da en sık rastlanan psikiyatrik hastalıklardan bir tanesidir. Her insan yaşadığı dönem içerisin de zaman, zaman belli aralıklarla depresyona girer.

Kimileri bir kaç gün içerisin de hastalığın eşiğinden dönerken, kimileri ise bundan yıllarca çıkamamakta. Ve ortaya çok acı tablolar çıkabilmekte. 

İntihar eğilimleri, delirme ve hayattan tamamen kopma gibi birçok üzücü nedenler bu süreçte baş gösterebiliyor.

Acaba sadece üzgün müyüz yoksa gerçekten depresyonda mıyız? 

Üzüntü herkesin yaşamında sık rastladığı normal bir duygudur.

Depresyon ise duygularımızın, düşüncelerimizin bozulmasıdır ve bu bir hastalıktır. 

Duygular çökmüştür. Kişi kendini işe yaramayan değersiz bir varlık olarak görür. Hiç bir amacı, gayesi kalmamıştır. Enerdjisi tümden tükenmiştir. Dünya ile ilişiğini tamamen kopartmış, halsizlik ve yorgunluktan dolayı iş güç yapamaz hale gelmiştir.

Soruyorum kendime bazen gerçekten yalnızlık mı; çaresizlik mi depresyonun diğer adı? Bu soruya açıklayıcı bir cevap verebiecek kadar uzman değilim elbette. 

Fakat hayatım da gelişen bazı olumsuzluklar, zaman zaman yaşadığım büyük acıların bende oluşturduğu tahribatın adın koyabilecek kadar kendi çapımda uzmanlaştığımı düşünüyorum. Ve hangi aşamada, nasıl önlem alabieceğimi çok iyi biliyorum.

Her normal insan gibi bende arada küçük çaplı depresyonlar yaşarım. Çok sıkıldığım zamanlarda, beklediğim bir olay gerçekleşmediğinde vs. Bunlar küçük ve şımarıkça yaşadığım depresif anlarımdır. Bu sebepten olsa gerek birkaç günde unuturum geçer.

Birde gerçek anlamda yaşadığım büyük travmalar, altından kalkamayacağım acıların sonucunda yaşadığım geçmesi uzun süreleri bulan depresyonlarım olmuştur. 

Hayatımda yaşadığım en büyük depresyon babamı kaybettiğim andır. Üç gün hiç kıpırdamadan babamın yatağında sadece soluk alarak yattım. 

Etrafımdaki herkesi görüyordum, duyuyordum ama onlarla iletişimim yoktu. Aslında kimseyi görmek de istemiyordum. Yatalak bir hastadan farksızdım. Bir şeyler beni yatağa çekiyordu kalkamaz haldeydim. Kalkmak gibi bir niyetimde yoktu ve düşünce itibarıyla kalkmam için bir sebebimde yoktu. 

Dünyada her şeyden çok sevdiğim babam yoktu. O yoksa bende yoktum. 

İstediğim tek şey babamın yatağında babam gibi ölmekti ve kararlıydım ölene dek o yataktan çıkmayacaktım. 

Bir ara annemi yatağımın başında ağlarken gördüm. Ve taşlar yavaş yavaş yerine oturmaya başladı. Babama ağlarken, annemi acısıyla bir başına bırakmıştım. Bencilikti bu yaptığım. Hatta düpedüz şımarıklıktı. 

Hiç vakit kaybetmeden yataktan çıktım, acımı içime attım ve kendimi toplayarak annemin yanında aldım soluğu.

Demem o ki sevgili dostlarım!

Bu tür depresif anlarınızda kendinizi bırakmak yerine sevdiklerinize sarılın. İnançlarınıza bağlıysanız, dualara sarılın ve Allah'a güvenin.

Bir de olur olmaz her şeyi problem yapmak istemiyorsanız, kendinize sıkıntılarınızı unutturacak bir meşguliyet edinmeniz gerek. Mesela bir sosyal faaliyete katılabilirsiniz. Ya da kitap okuyabilirsiniz.

Yazımızı yine minik bir hikaye ile bitirelim mi ne dersiniz?

"Bektaşı Babasına canı sıkılan biri gelir; ihtiyarın dünyayı umursamadan nargile içişine hayran hayran bakarak; 

Baba erenler canım sıkılıyor" der.

"Bektaşi; "İbadet et."der.

"İbadetten de sıkılıyorum."

"Aşık ol"

"Kadınları da can sıkıcı buluyorum"

"Aylak durma çalış."

"Her sabah denedim, sıkılmaktan kurtulamıyorum."der.

"Bektaşı nargilesini bırakıp adamı uzun uzun süzdükten sonra; 

Mezar kazıcı ol, insanların ne kadar daracık yerde kalacaklarını görür, ne geniş dünyada yaşadığını düşünür anlar, her halinden memnun kalırsın." der.

Dünya sıkıntına dair Yavuz Sultan Selim'in beyti de çok manidardır.

"Gamına gamlanıp, olma mahzun.

Demine demlenip, olma mağrur.

Ne dem baki, ne gam baki! Ya Hü!.