Batı resmiyeti (Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri) haksızlığı hak olarak iddia ediyor!

Batı resmiyeti, haksızlığı hak diye savunuyor!

Batı resmiyeti, haksızlığı hak biliyor!

Batı resmiyeti, haksızlığı hak zannediyor!

Batı resmiyeti; haklı Türkiye’yi, dünya resmiyetine haksız olduğu şeklinde teşhir ediyor!

Batı resmiyeti; AB konusunda, Kıbrıs hususunda Yunanistan’la olan mes’elelerde ve terör sorunlarında; gerçekten haklı olan Türkiye Cumhuriyeti’ni; dünya kamuoyuna menfî ve olumsuz bir şekilde, yani haksız diye sergiliyor.

Batı resmiyeti, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı takındığı peşin tavır ve haksızlığı hak olarak ilân ediyor. Nitekim -her zaman yaptıkları gibi- “AB İlerleme Raporu”nda yer alan Türkiye’yi yersiz suçlamaları, birçok ithamları; bunun somut göstergeleridir.

Böylelerinden hak talep etmek; hakka hürmetsizliktir.

Böylelerinden hakkı savunmalarını istemek; hakka lâyık olmazlıktır.

Böylelerinden hakka sahip çıkmalarını beklemek; hakka zulümdür.

Böylelerinden hakkı bilmelerini ummak; hakkı bilmemektir.

Böylelerinden hak dâva etmek; hakka bir çeşit haksızlıktır.

Böylelerinden haklı olduğumuzu ilan etmelerini duymak; hakka karşı duyarsızlıktır.

Böylelerinden haklı olduğumuza inanmalarını beklemek; Hak namına boş bir hayâldir be dostlar!

Kısaca: “Haksızlığı hak iddia edenlere karşı, hak dâva etmek ve onlara müracaat etmek (onlara başvurmak) bir haksızlıktır; hakka karşı bir hürmetsizliktir.”

x

AB İlerleme Raporu’nda -AB’nin Türkiye aleyhinde bulduğu eksiklikler yetmezmiş gibi- bir de Türk resmiyeti eksiklik buluyor. Bazı iç-dış problemlerimiz konusunda -KKTC gibi- AB’nin Türkiye’ye baskı uygulaması isteniyor.

Mes’elelerimizi elbette halletmeliyiz. Hem de müspet olarak. Ama başkalarının araya girmeleriyle değil, başkalarının baskılarıyla hiç değil.

Velhasıl hangi konu olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti’ni dışarıya şikayet etme anlayışı terkedilmeli.

Unutmayalım ki kol kırılır yen içinde.

x

Sayın Onur Öymen’in: “AB çevrelerinde Türk hükümeti ile ilgili şu iddia yer alıyor: Kıbrıs konusunu raporunuza yazın ki biz de taviz (ve ödün) verelim. Bunu hiçbir Türk hükümetinin yapacağını zannetmiyorum.” (Cumhuriyet, 13 Kasım 2003) diye dikkatimizi çekmesi, tüylerimizi diken diken edecek bir durum, kanımızı donduracak bir vaziyettir be dostlar!

x

AB’ye alınacağımız yazık ki şüphelidir.

Eğer AB’de yer alacaksak; keşke lütfen alınmış olmasak derim. Önce Türkiye’ye duyulan ihtiyaç kendini göstermeli.

Türkiye Cumhuriyeti, AB tarafından resmen davet edilip; Avrupa Birliği’nde yer alması ondan istenmeli.

İşte ancak o zaman Türkiye Cumhuriyeti, vakarlı ve ağırbaşlı bir devlet olarak davete icabet etmeli, çağrıya uymalı. AB’de şerefli, onurlu yerini ancak bu şekilde almalı.

Yoksa -Türk Basın sezgisine ve AB çevrelerinde dolaşan iddia ve savlara göre- AB’ye alınmak için kimi sorumlu -aslında resmî sorumsuz- siyasetçilerin AB’den bazı hususlarda Türkiye’ye baskı yapmasını, zımnen yani dolaylı yoldan istemeleri çok yanlıştır. Yanlıştan da öte çok vahim ve çok tehlikeli bir gelişmedir. Türkiye Cumhuriyeti resmiyetine yani siyasetçilerine hiç yakışmayan talihsiz bir davranıştır.