Gönüller Sultanı Mevlana sevgiyi tüm insanlığa sunuyor. Mevlana Celalettin Rumi'yi kısaca tanıyalım. Türkiye'de, İslâm dünyasında ve birçok dillere çevrilerek asrımızda da en fazla okunan ve üzerinde sayısız eserler yazılmış ve rivayetler aktarılmış olan Mevlâna Celâleddin'i Rûmi'nin Afganistan'ın Belh şehrinde 1200 tarihinde dünyaya gözlerini açar. Mevlana, 'Ulemaların Sultanı' olarak bilinen babası büyük İslâm mütefekkiri babası Bahaeddin Veled ve ailesi ile birlikte 1207 Tarihlerinde Belh'ten Anadolu'ya göç ederler. Bu göç yolu sırasıyla Nişabur ve Bağdat üzerinden Kabe'ye uzanır. Orada Hac görevlerini yerine getirdikten sonra Şam, Halep, Malatya üzerinden Mengüçoğlu diyârına gelirler. Mevlana, Babası Bahaeddin Veled aile efradıyla birlikte üç yıla yakın bir süre Elâzığ'ın Karakoçan İlçesinin Okçular (Bahşiş) köyünde mekân tutarlar. Anadolu'yu aydınlatanlar arasında önemli yer tutar Mevlana ve Mevlevilik. 13. asrın büyük Türk-İslâm Mütefekkiri, Gönüller Sultanı Mevlâna'nın özellikle çocukluk yıllarının geçtiği Karakoçan'ın Okçular Köyü'nde, ilk derslerini aldığı mürşidi olarak da bildiğimiz Babası 'Sultan'ûl Ulema' Bahaeddin Veled ve ailesi ile birlikte kalmaları, Elâzığ ve bölgesi için tarihi bir zenginliktir. Tarihi boyunca hiçbir işgal yüzü görmeyen Harput'un manevi iklimi üzerinde de geçen tarihi süreç içerisinde büyük tesirlerini gördüğümüz bu hadise kayda şayandır. Daha sonra Karaman gelen Mevlana'nın son durağı Konya olacaktır. Karaman'da Hz.Mevlana'nın annesi metfundur. Hazret Konya'da vefat etmiştir. Türkiye'de Topkapı Sarayından sonra ikinci yerli ve yabancıların en çok ziyaret edilen ikinci mekandır. Mevlâna ne diyor; "Sevgiden tatlıdır safileşir/ Sevgiden bakırlar altın kesilir/ Dertler sevgiyle derman olur / Ölüler sevgiyle dirilir / Şah bile sevgiye kuldur, köledir." İşte Mevlana'nın ölümsüz eseri Mesnevi'den son derece güzel ve çarpıcı hikayesini siz aziz okurlarıma takdim ederken, Mevlana Hazretlerini rahmet ve şükranla yadediyor sözü; sözün sultanına bırakıyorum: "Dost Genç adamın biri, Dermiş babasına her gün; 'Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi' Baba, itiraz eder, olmaz öyle çok dost, hakikisi Belki bir, belki iki, Fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki... Devam eder durur konuşma... Aralarında başlar bir tartışma, Karar verirler bir sınava, Dostun hakikisini anlamaya... Bir akşam bir koyun keserler, Ve koyarlar çuvala. Baba der ki oğluna, 'Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna'. Çuvaldan kanlar damlamakta, Sanki öldürmüşler de bir adamı, Koymuşlar çuvala, Dıştan böyle sanılmakta. Delikanlı sırtlar çuvalı, Gider en iyi bildiği dostuna, çalar kapıyı. O dost, bakar ki bir çuvala hem de kanlı, Kapar hızla kapıyı delikanlının suratına, Almaz içeri arkadaşını, Böylece tek tek dolaşır delikanlı, Kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını. Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır. Evlat geriye döner. Ama içten yıkılır... Babasına dönerek; haklıymışsın baba, der. Dost yokmuş bu dünyada ne sana, ne de bana. Baba 'hayır Evlat'der, benim bir dostum var bildiğim. Hadi, çuvalı alda bir kerede git ona. Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar. Alnından ter, çuvaldan kanlar damlar... Gider, baba dostuna. Kabul görür, sevinir. O dost, delikanlıyı alır hemen içeri. Geçerler arka bahçeye. Bir çukur kazarlar birlikte, Çuvaldaki koyunu gömerler adam diye, Üzerine de serpiştirirler toprak. Belli olmasın diye dikerler sarımsak... Genç adam gelir babasına; 'Baba, işte dost buymuş' diye konuşunca, Babası; 'daha erken, o belli olmaz daha. Sen yarın git O'na, çıkart bir kavga, Atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden ona, İşte o zaman anlaşılacak, dostun hakikisi. Sonra gel olanları anlat bana...' Genç adam, aynen yapar babasının dediğini, Maksadı anlamaktır dostun hakikisini, Babasının dostuna istemeden basar iki tokadı! Der ki tokadı yiyen DOST; 'Git de söyle babana, biz satmayız Sarımsak tarlasını böyle iki tokada'! Sevilecek biri olmadığın zamanlarda bile Seni Sevmeli... Sarılacak biri olmadığın zamanlarda bile Sana Sarılmalı... Dayanılmaz olduğun zamanlarda bile Sana Dayanmalı... Dost dediğin; fanatik olmalı; Bütün dünya seni üzdüğünde Sana moral vermeli. Güzel haberler aldığında seninle dans etmeli, Ve ağladığında, seninle ağlamalı... Ama hepsinden daha çok; Dost matematiksel olmalı; Sevinci çarpmalı... Üzüntüyü bölmeli... Geçmişi çıkarmalı... Yarını toplamalı... Kalbinin derinliklerindeki ihtiyacı hesaplamalı... Ve her zaman bütün parçalardan daha büyük olmalı... İşi bitince seni bir tarafa atmamalı..."