Bugün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü. Hakları öğretilmeyen, gözetilmeyen sadece bugün ile hatırlanmaya çalışılan çocuklarımız.

Dünyanın dört bir yanında çocuklar öldürülürken, Afrika'da açlıktan ölürken ve Türkiye'de binlerce çocuk çalışmak zorundayken, tecavüze uğrayıp öldürülürken ne kadar kutlu olacaksa, o kadar olsun!

Çocuklara barınma, beslenme, koruma, gelişme kısaca yaşam hakkını çok gören bir devran bu. 

Ne diyebilirim ki başka? Yalansa, yalan deyin lütfen. 

Giderek "Kötü'leşiyoruz" Kaçırılan, istismar edildikten sonra öldürülen, işkenceyle hayatları karartılan çocukların ülkesi Türkiye, tarihe adını bu şekilde yazdırmaya niyetli gibi görünüyor.

Her gün aldığımız kötü haberlere daha kötüleri ekleniyor ve özellikle çocuk istismarı konusunda her seferinde biraz daha insanlıktan çıktığımızı gösteriyor, maalesef. 

Ve biz, her çocuk haberinde bir iki gün veryansın edip susuyoruz, sonra da tamamen unutuyoruz.

İsterseniz bugün o çocuklardan kimlere ağlamışız, ve kimleri alalacele unutmuşuz bir hatırlayalım.

L.A: 4 Yaşında.  Ağrı'da dedesiyle bayramlaşmak üzere ailesiyle birlikte köye giden 4 yaşındaki L. kaybolmuştu. 18 günlük arama çalışmalarının ardından cansız bedenine ulaşılmıştı. Ölüm raporuna açlıktan öldüğü yazılmıştı. Yani kaçıran kişiler tarafından aç bırakılarak ölümüne sebep olmuşlardır.

E. Y. : 8 Yaşında.  Yaz tatili için ailesiyle birlikte memleketi olan Ankara Polatlı'ya giden 8 yaşındaki E. arkadaşlarıyla birlikte oynamaya çıktıktan sonra kayboldu. Yapılan arama çalışmalarının ardından cansız bedenine ulaşılan E. bir elektrik direğinin dibinde gömülü olarak bulundu. Vücudunda kesici alet izlerine rastlanırken, cinsel istismar sonrası boğularak öldürüldüğü belirlendi. 

I. K.: 4 Yaşında. Manisa Alaşehir'de evlerinin önünde oynarken kayboldu. Anne ve baba özel bir televizyonda yayınlanan ve programda çocuğunu aramaya başladı. Şüpheli komşu H. A. tüm Türkiye'nin gözü önünde suçunu itiraf etti ve evine iki kilometre uzaklıkta minik I.’nın cansız bedenine ulaşıldı. Otopsi raporunda ters ilişkiye girmeye kalkışan H. A., I.’nın bedenine zarar verdiği ve boyun bölgesine baskı yaptığı yazıyordu. 

E. U: 6 yaşında. Yalova'nın Çınarcık İlçesinde sokakta oynarken kaybolan 6 yaşındaki E.,  tecavüz edildikten sonra boğularak öldürüldüğü açıklandı. Arama çalışmalarına da katılan M. Ş. tarafından katledilen minik E. cansız bedeni terk edilmiş bir inşaatta bir bavulun içinde bulundu. 

G. A.: 6 Yaşında.  Adana'daki evinin önünde kaybolan G. ablasının sevgilisi ve babasının kuzeni tarafından diri diri yakıldı. 6 yaşındaki G. ablasıyla ilişkisi bulunan ancak aile üyeleri tarafından izin verilmeyen S. A., planlı bir şekilde evinin önünden kaçırdığı küçük kızı koli bandı ile bağladı, bıçakladı ve yaralı halde üzerine benzin döktükten sonra yakarak öldürdü. 

A. C. K.: 3 Yaşında. Kocaeli'nin Çayırova ilçesinde düştü denilerek hastaneye kaldırılan 3 yaşındaki A.’nın bağırsağında hasar bulundu ve 16 günlük savaşın ardından hayatın kaybetti. 

Cinsel istismara maruz kaldığı ve sert bir cisimle vurularak yaralanan A. kafasında yanık tespit edildi. Üvey babası ve annesi tutuklandı. 

Van'da daha 4 kilogram ağırlığındaki yeni doğan bebek istismara uğradı. Hastaneye getirilmesiyle, uğradığı istismar sonucu yaşamını yitirdiği ortaya çıktı. 

Tüm bu çocukların dünyasının ne kadar olduğunu ben size söyleyeyim. Oradan oraya koşmak, oyuncaklarla oynamak, parka gitmeye can atmak, yemek ya da uyumak istememek. 

Ve daha binlerce çocuk. Sadece rakam olarak önümüze düşen, hikayelerini, en sevdikleri yemekleri, nasıl konuştuklarını, ne hayal kurduklarını bilmediğimiz ve hiçbir zaman bilemeyeceğimiz binlerce can. 

Ne zaman çocuklarla ilgili kara bir haber duysam, hep şunu düşünürüm. Elimde sihirli bir değnek olsa! Çocuk ölümlerini kaldırırdım ortadan, çocuk istismarını yok ederdim, kaçırılmaları önlerdim, çocuk yaşta evliliklere nokta koyardım. Sokakları güvenli hale getirirdim. Oyun alanlarını genişletirdim.

İşte o zaman çocuklar, bu kadar ucuzca ölmezdi. Yaşıtları okula giderken, parkta oynarken, ekmek parası peşinde koşan simit satan, caddelerde araba camları silen, kışın ayazında elinde tartı bekleyen binlerce çocuk, ait oldukları yerde okullarında, sıcak evlerinde olurlardı. Ülkemizde el açıp dilendirilmezlerdi. Çocuk halleriyle gelin olmazlardı. 

Evet kabul ediyorum: "Lafla peynir gemisi yürümüyor"ki bir çoğumuzun yaptığı en büyük eylem bu. 

Ben dahil hepimiz kapkaççı, tinerci ve diğer olumsuzlukların içinde olan, emek istismarı altında olan ve cinsel tacize uğrayan çocuklar için sızlanmaktan öte ne yaptık, ne verebildik? 

Dahası ne hak tanıyoruz onlara: sıcak yuvalar mı, konforlu okullar mı,  donanımlı sağlık kurumları mı, ne?

Kimse kusura bakmasın ama bunu söylemek zorundayım. Biz sadece merhametimizi değil, aklımızı da kaybettik. 

Farkında mısınız? İtilip kakılan, cinsel tacize uğrayan, öldürülen, sömürülen çocuklar bizim çocuklarımız. 

Bu çocuklar bizim, bu ülkenin çocukları. Geleceğimiz. 

Onlar sevgiye, şefkate muhtaç. 

Hiç düşündünüz mü, parklardan, sokaklardan kaçırılan onca çocuk, nasıl kaçılıyor diye? 

Ben söyleyeyim. O çocuklar ne bir çikolatayla, ne de bir şekerle kandırılıyorlar. Sadece ve sadece  gülümseyen bir yüze, ellerini tutan sıcak bir ele güvenerek gidiyorlar. 

Tekrar, tekrar üstüne basa basa söylüyorum.  Çocuklar sevgisiz, ilgisiz  büyüyorlar. 

Özellikle son zamanlarda ebeveynler köpek terbiye eder gibi çocuk yetiştiriyorlar. 

Kalk, otur, yat, konuş, sus gibi verilen komutlarla disiplini sağladıklarını düşünüyorlar. 

Çocuk sesine tahammül yok, yaramazlıklarına tahammül yok. Çocuğun ufacık bir ağlamasında, eline bir cep telefonu verilerek susturuluyor. O çocuk eline verilen telefonla ne tür bir oyun oynuyor, nelere şahit oluyor bilen, merak eden yok. Ve maalesef o oyunların bir çoğu şiddet içeren oyunlar. Oyun arası verilen cinsel içerikli reklamlarda cabası. 

Bilmiyorlar. Yeni nesil ebeveynler çocuk yetiştirmeyi bilmiyorlar. Açık ve net. İşte en büyük sorun da burada başlıyor. Parasal sıkıntılar, anne ve babanın aynı anda çalışıyor olması mazeret olarak gösteriliyor. Ve çocuk tüm bu hengaminin arasında kaybolup gidiyor. 

Neyse! Yine farkında olmadan yazıyı uzatmışım. Hemen toparlayayım. 

Tüm çocuklarımızı koruyabilmemiz, vatana, millete hayırlı birer evlat olabilmesi  için neler yapmalıyız? 

Öncelikle herkes kendi çocuğuna sahip çıksın. Sevsin, saysın, ilgi göstersin, korusun, kollasın. 

Cinsel istismara karşı tek yürek olalım ve karşı çıkalım. 

Eğitim alamayan, zorla çalıştırılan, dilendirilen, uyuşturucu batağına saplanmış çocuklara el uzatarak topluma kazandırmaya çalışalım. 

Sonrasın da göğsümüzü gere gere, çocuklardan utanmadan çocuk hakları gününü kutlayalım.