İzmir'in Foça ilçesindeki Amfibi Deniz Piyade Tugay Komutanlığı yolunda bölücü teröristlerin uzaktan kumandalı tuzakla yaptıkları patlamalarla bir askerin şehit olması, 11 askerin yaralanması sonucu kan ihtiyacı anonsundan sonra İzmir Halkı kan vermek üzere hastanelere akın etti. Yirmi dakika içinde 6.000 kişinin kan vermek için izdiham yaratması nedeniyle yetkililer ihtiyacın karşılanması nedeniyle gelenleri başka hastanelere gitmeleri için ikna etmişler.Devreye Kızılay girmek zorunda kalmış. Taksiciler ve otobüsler kan vermeye gidenleri ücretsiz taşıyıp özel seferler yapmışlar. Televizyonlar ve gazeteler bu haberi geniş bir şekilde yansıttılar, hepimizin umudu ve milletimize olan sarsılmaz güvenimiz bir kat daha arttı. Teşekkürler İzmirli kardeşlerim, örnek oldunuz herkese.
İzmir'e ait ilk hatıram çok küçükken ailemle yaptığımız bir seyahatte çok sıcak nedeniyle uyuyamadığım bir geceydi. Daha sonra öğrenciyken gittiğim İzmir'in asıl sıcaklığının insanlarından kaynaklandığını yakınen tanıma fırsatı bulmuştum. O tarihten sonra bu, samimi ve dost ruhlu insanlara karşı içimde farklı bir sempati ve sevgi oluşmuştu.
Em. Gn. Hikmet YAVAŞın deyişiyle "bölücülerin, 2. Cumhuriyetçilerin, din tüccarlarının, bir kısım liberal takımının ve bazı sözde aydınların; televizyon ekranlarında 365 gün 24 saat bıkmadan usanmadan Cumhuriyete, Cumhuriyetin kuruluş felsefesine, Atatürk’e ve Türk Ordusuna saldırışlarını" anımsıyacak olursak İzmirliler'in Atatürkçülüğe gönülden bağlı, aydın, medeni, vatansever kişiliklerine sempati duymamak elde değildir. Onların yanında kendinizi 40 yıllık mahallenizde ve akrabalarınızla berabermişiniz gibi hissedersiniz. Bu da size huzur ve güven verir. Cumhuriyet, Kemalizm, Ordu karşıtlığı ve bölücülükleriyle sahnede yer alanlara karşı en iyi cevaptır İzmirli vatandaşlarımızın bu tutumları.
Ulus birliğini ve düzenini bozarak, ekonomik, siyasi ve askeri açıdan güçlenmemizi önlemek amacıyla üzerimizde kurgulanan bölücü kürt terörü, Türkiye'nin son otuz yılına çok zarar vermiştir. Terörle mücadele için harcanan ekonomik kaynakların ülke kalkınmasına ve refahına harcansa ne kadar büyük bir gelişme kaydederdik düşünebiliyormusunuz. Emperyal güçlerin ve bazı komşuların çıkarı için bölünerek zayıflatılmamız ve küçültülmemiz mi gerekiyor. Felsefe hep aynı; 1919'larda İstanbul’daki İngiliz İşgal Kuvvetleri’nin casusu A. Ryan: "Amacımız bölmek ve hükmetmek olmalıdır." diyordu.. Aradan geçen bunca zamana rağmen aktörlerin isimleri dışında değişen bir şey yok. Küresel güçler ulusal bütünlüklerini korurken, her türlü nükleer ve kimyasal silahları mevcutken, değişik coğrafyalarda bu bahanelerle elalemin ülkesini işgal edip, ortadoğuda mezhep ve etnik eksenli kışkırtma ve çatışma yaratmaları hangi vicdana sığmaktadır.
Küresel güçlerin egemen olduğu bir dünyada onların yönlendirmesiyle Bölücüler tarafından hazırlanan ve işbirlikçileriyle beraber uygulamaya sokulan Türkiye’yi bölüp parçalama stratejisine karşı sığınacağımız en güçlü liman Atatürkçülüğün "Tam bağımsızlık, Misak-ı Milli sınırları içinde bölünmez bütünlük, emperyalizme karşı olmak" fikirleridir. Çünkü küresel güçler ve işbirlikçileri ulusal kavramları yok ediyorlar, din, inanç ve etnik kimlik ayırımı yapıyorlar. Biz ise her vatandaşımızı, Türk Milletinin olmazsa olmaz bir parçası olarak görüyoruz.
Bu nedenlerle yeni Anayasa’dan “Türk” sözcüğünü kaldırmasına, okul kitaplarından “Atatürk’ün” çıkarılmasına, ulusal bayramların kutlamamasına anlam veremiyoruz.