Yazar arkadaşlarımızla sohbetlerimizde bazı konular ön plana çıkıyor.

Öne çıkan bu konuların başında, önemli ülke sorunlarına toplumun yeteri kadar duyarlı olmadığı yönünde.

Olumlu ya da olumsuz yönde fikirlerini beyan eden okuyucu sayısının azlığından şikâyet ediliyor.

Ama günde ortalama 4-6 bin arasında okurun da internet sitemizi ziyaret ettiği düşünülürse, azımsanmayacak bir kitlenin gazetemizi izlediği ortaya çıkmaktadır.

Eskiye oranla okuyucu profili daha içine kapanık bir konumda. İletişim imkanlarının daha sınırlı olduğu 1982'lerde çıkarmakta olduğum bir kültür ve sanat dergisine gelen mektup sayısı, bugünkü tirajımızla kıyaslandığında daha çoktu.

Belki üstüste tüm köşelerde fazla ciddi yazı, okuyucuyu abandone ediyor.

Bu nedenledir ki hafta sonlarını biraz magazinsel ve mizahi yazılarla geçiştireyim diye düşünüyorum.

Bekir Çoşkun'un Pako'su kadar popüler olmasa da, gırgırına bile olsa bazı okurlarımızın, misafirimiz güvercin yavrusunun akıbetini sorması, beni sevindirdi.

Demek ki okuyucu o kadar duyarsız değil, aksine ince ve duygulu.

Penceremizde misafirliğini sürdüren yavru güvercin, büyüme ve serpilmesini sürdürüyor.

Annesi gibi temizliğe dikkat etmiyor, panjur ve pervazımızı kirletmesi işin çabası.

Bu konuda eşim büyük özveri göstererek, yavru güvercinin saldırgan tavrına rağmen, yuvasını temizleyerek onun güzel bir ortamda büyümesine katkıda bulunuyor, bu nedenle eşime şükran borçluyum.

Çocuklarımıza hayvan sevgisini ve tabiatın süsü kuş sevgisini aşılamalıyız.

İşte CAHİT KÜLEBİ'nin, sevgisizliği anlatan KUŞUN HİKAYESİ şiiri

KUŞUN HİKAYESİ

Evin önünde dere vardı,

Derenin üstünde alçacık köprü,

Köprünün üstündeki çocuklar

Hayalet gibi bir kuş gördü.

Eğilip baktık tahtalar arasından

Uzaklardan gelme bir garip kuş.

Kuzgun gibi, balıkçıl gibi bir şey,

Köprünün altına yorgun düşmüş.

Kutupların, denizlerin, romanların

Sihrini taşıyordu.

Biz ona bakıyorduk, o bize

Korkusuyla karanlık ormanların.

Kimimiz değnekle dürte dürte...

Kimimiz de kaynar su döktük,

İşedik bir güzelce üstüne,

Garip kuşu öldürdük.

Yaralı bir gemi gibi yüze yüze

Köprünün dışına çıktı.

Vura vura eğlendik,

Attık birbirimize.

Uzaklardan gelme garip kuş

Mürekkep rengi gözlerinle

Artık dünyamızı göremezsin!

Bağrışmamız gitmez kulaklarına,

Yaprakların arasında güneşe karşı

Çiftleşemezsin.

Dişiysen yumurtlayamazsın da!

Böyle deyip kuşun dört yanında

Akşama kadar hora teptik,

İnsan olduğumuzu iyice

Garip kuşa öğrettik.