KKTC Bakanlar Kurulu, Vakıflar İdaresi’ne ait Dipkarpaz Zafer Burnu'ndaki bir araziyi askeri kullanım amacıyla 30 yıllığına Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na kiraladı. Çok da iyi etti zira etrafımız ateş çemberiyken bizim huzurla uyumamız için bu tür -güven veren- hamleler şart.

Rumların biz Kıbrıs Türklerine tam bir soykırım uyguladığı 1963-1974 yılları arasında çekmediğimiz eziyet kalmadı. Yüzlerce, binlerce şehit verdik. İnsanlarımız evlerinden alındılar, haydutça yolları kesilerek esir edildiler, dükkanlarından/çalıştıkları yerden alındıktan sonra enselerine kurşun sıkılarak şehit edildiler, ya da içi sönmemiş kireç dolu kuyulara canlı canlı atılarak, işkenceyle, kahpece şehit edildiler. 

Tüm yaptıkları yanlarına kaldı çünkü Kıbrıs Türk’üne pervasızca işkence yapan, şehit eden hiçbir Rum’un tutuklandığını, mahkemeye verildiğini ve ceza aldığını görmedim.

Biz Kıbrıs Türklerini bu soykırımdan kurtaran, canı pahasına mücadele eden Türk Mukavemet Teşkilatımız, bizlerin de aralarında olduğumuz mücahitlerimiz ve Anavatanımız Türkiye’nin, Türk Silahlı Kuvvetleri oldu. 1 Ağustos 1976 gününde Türk Mukavemet Teşkilatımız ve mücahitlerimiz Kıbrıs Türk tarihine silinmez bir şekilde adını yazarak yerini Güvenlik Kuvvetlerimize bıraktı.

Bizim jenerasyon gençliğinin en güzel dönemlerinde mücahitti. Ben,1972 yılının Eylül ayında mücahitlik görevimi tamamlayıp terhis olduktan sonra da mücahitliğim devam etti. Yunanistan’daki Albaylar Cuntasının, Kıbrıs adasını Yunanistan’a bağlamak ve Megali İdea’yı (Büyük Ülkü) gerçekleştirmek için Kıbrıs adasında 15 Temmuz 1974 günü gerçekleştirdikleri darbeye kadar, sadece haftanın 2 gecesi evimizde yatıyorduk. 3. gece de, Sancaktarlıkta gündüz görev yapan mücahitlerimiz uykularını alabilsin, ertesi gün dinç bir şekilde görev yapabilsinler diye sabaha kadar Sancaktarlıkta nöbet tutuyorduk. (Mücahitliğim döneminde Mağusa’da 20-60 yaş arasındaki toplam erkek sayısı 3 bin kadardı. Bu nedenle de terhis olsak da “mücahit kardeşlerimiz dinlensin” diye seve seve tuttuk nöbetimizi.) 

Mehmetçiğimiz ve mücahitlerimiz Mutlu Barış Harekatında el ele, Kıbrıs Türklerine yıllarca soykırım uygulayan Rumları alt edip, sınırlarımızın dışına attıktan sonra artık geceleri evimizde huzurla uyuyabilme imkanı bulduk.

Özgürleştik, kendi egemen devletimizi kurduk, kendi sınırlarımız içinde korkusuzca yaşamaya başladık. Şükür ki bugün askerimiz, polisimiz, mahkemelerimiz, meclisimiz ve devlet dairelerinin personelinin hepsi de Türk. Bunun ne denli büyük bir kazanım ve gurur olduğunu ancak Rumların bize uyguladıkları soykırımı yaşayanlar bilir. 1974’den sonra doğanlar bu özgürlüğün ve egemenliğin içinde doğdukları için bunu olağan kabul ediyor ve gerektiği gibi takdir edemiyor maalesef.

Özetle; KKTC Bakanlar Kurulunun, Dipkarpaz Zafer Burnu'nda Güvenlik Kuvvetlerimize kiraladığı topraklar Güvenlik Kuvvetlerimize de helaldir, Mehmetçiğimize de.

Güvenlik Kuvvetlerimize kiralanan arazinin “Karpaz Özel Çevre Koruma Bölgesi ile Milli Park, Doğal ve Arkeolojik Sit Alanı içerisinde olduğunu” söyleyerek “ağaç kesilemez ve ekilemez” resti çekenlerin niyetinin başka olduğunu söylememe gerek yoktur herhalde.

Ağaçlar yerlerinde alınıp uygun başka bir yere ekilebilir ama özgürlük ve egemenlik bir kere elden gitti mi geri alınamaz. Özgürlüğümüzün ve egemenliğimizin teminatı da Güvenlik Kuvvetlerimiz ve Mehmetçiğimiz olduğu için vatanımızın bütün toprakları kendilerine helal olsun…