Bugün 13 ŞUBAT 2015 CUMA Ay Yay burcunda hareket ediyor.

Ay Yay burcundayken, hayat felsefemiz daha çok gündeme gelecek. Olayları pozitif yönden ele alıp; yabancı yerler yabancı kültürler den zevk alarak bu iki günü yaşayabiliriz. Seyahatler ve yüksek eğitim ile ilgili konularımız gündeme gelebilir. Hayata bakışımızı etkileyecek olaylar yaşayabiliriz.

Merkür S durağan seyrine devam ediyor. İleri hareketine geçmek üzere yavaş yavaş hız alamaya çalışıyor. Fakat hala durağan halde olduğundan iletişimle ilgili sorunlar, yanlış anlaşılmalar ve teknolojik kazalara hala açık bir gündeyiz…

Güne başlaraken AY_ URANÜS ve URANÜS_ JÜPİTER uyumlu enerjileri ilk dikkati çeken  enerjiler oluyor. Bu açı ile güne ani beklenemedik, sürpriz gelişmelerin hakim olacağı ve olayların büyüme potansiyelinin olacağı ve sıra dışı duygulara kapılacağımızı anlayabiliriz bu açı ile. Ayrıca saat 10:00 dan sonra bu açı büyük su üçgenine dönüşüyor. Ve bu enerjiler arasında ki akışı kolayca sağlayan büyük su üçgeni açısı  14. Şub. saat 08:00 kadar bu durumunu koruyacak.

Dolayısı ile gün boyu ani beklenemedik sürpriz gelişebilecek olaylara açığız.

AYIN AÇILARINA BAKARSAK:

Saat 02:32  itibari ile  Ay Satürn kavuşumu; ders çalışmak için ideal saatler olup, öğrenmekte zorlandığımız her konuyu bu saate denk getirirsek kalıcı olarak öğrenmemizi sağlayacak enerjiler altında bunu gerçekleştirebiliriz. İhtiyacımız olan disiplin bu açı altında kolayca sağlanır. Bu açı akşam üzeri çözülmeye başlıyor.

Saat 07:15 itibari ile  Ay Neptün karesi ile; hafıza da bulanıklığa ve net düşünememeye neden olan bu açı sabah saatlerinde etkin olmaya başlıyor. Dolayısı ile Ay Satürn için çalışma açısı derken Neptün’ün etkisi ile biraz da hafızada net olmayan olaylar gündemde olabilir.

Aslında ilham ilham verebilir bu enerji kişiye. İbadet olarak veya meditasyon çalışmaları için uygundur. Tüm gün geçerli bu enerji.

Ancak akşamüzeri zekamızın netleşmesini sağlayan destek Merkürden geliyor.  Saat 17:25 itibari ile Ay Merkür paralel açısı ile ; kalıcı olarak ezberlememiz gereken konuları tekstleri okuyabilir ve kolayca hafızamızda yer etmesini sağlayabiliriz.

Saat 19:54 itibari ile Ay Uranüs üçgeni ile: ani bilinç altı aydınlanmalarına neden olan bu açı ile bazı geçmişte yaşamış olduğınuz anılar canlanabilir. Beklenmedik şok veya sürpriz sayılabilecek gelişmeler yaşayabilirsiniz bu ani beklenmedik hatırlamalarla. Yani orijinal olan gelişmeler yaşanabilir. Akşam saatlerinde alışılmışın dışında bazı organizasyonlar yaşanabilir.

Gecenin ilerleyen saatlerinde Ay-Jüpiter üçgeni de etkinleşiyor. Eğlenceli ve saatler geçirebileceğimiz saatler ancak yine de abartmamaya dikkat etmeliyiz.

Saat 23:44 itibari ile Ay'la Chiron'un sert acı çekeriz. Duygusal olarak yaralandığımız saatlerdir. Kendimizi haksızlığa uğramış duygusuna kapılabiliriz gece yarısı dikkat.

GEZEGENSEL HAREKETLERE BAKARSAK:

Saat 09:53 itibari ile Venüs Uranüs uyumsuz açısı ile kollektif alanda ikili ilişkilerde sorun olarak yaşanabilir bu açı altında. Sıradışı marjinal ilişkiler  gündeme gelebilir bu açı ile.

Ani beklenemedik ilişkilerde değişimler, sürpiz bozulan ilişkiler yaşanabilir.

Birden partnerlerden biri özgürleşme isteğine tutulabilir. Ani beklenmedik ayrılıklar yaşanabilir.

Özellikle sevgililer günü öncesi bu potansiyelin olduğunu bilin ve buna göre hareketlerinizi dengelemeye çalışın.

Bu açı finans piyasalrında ani iniş çıkışların olacağını gösteriyor. Beklenmedik ani bir haber ile piyasalarda dalgalanma olması mümkün olabilir. 

Teknolojik sorunların neden olduğu para kayıpları da olabilir.

Saat  15:05 itibari ile Ayın Aydüğümleri ile kuracağı kontakta  geleceğe yönelik kararlarınızda hislerinize güvenerek attığınız adımların olumlu neticelerini görebilirsiniz.   

Böyle bir Cuma günü geçireceğiz.  Evrenden gelen enerjilerin farkına varmamız çoğu zaman o enerjileri algılayacak durumda kendi frekansımızı da arttırmaktan geçer…

Astroloji gezegenlerin açılar üzerinden konuştuğu bir dildir.

Bir de için de yaşadığımız kanatın farklı, farklı disiplinleri vardır.  Aslında her şey enerjidir ve Titreşimlerin Sırrını Çözen Kainatın Sırrını Çözer...

Bundan yirmi yıl önce size evrenin aslında kocaman bir titreşim olduğu söylenseydi, küçük evren insanın da etrafındaki her şeyle birlikte her an titreşmekte olduğunu ve hayatın sırrının titreşimlerde saklı olduğu söylenseydi ne düşünürdünüz?

Nikola Tesla titreşimlerin sırrını kısmen de olsa çözmüştü...

Muhtemelen bu söylenilenlere çok fazla anlam veremez ve üzerinde de fazla durmazdınız. Çünkü o zamanlar titreşimlerin bu derece önemli olduğu insanlık tarafından bilinmiyordu. Gerçi hala da tam olarak bilindiği söylenemez… Hâlbuki bundan 100 yıl önce Nikola Tesla kendi icadı olan deprem makinesini anlatırken şu sözleri söylemişti: “Birkaç saniyede binanın titremeye başladığını hissettim. On dakika daha devam etseydim binayı ve sokağı yıkabilirdi. Aynı cihazla Brooklyn Köprüsünü 1 saatten kısa bir süre içinde East River’a indirebilirdim.” Tesla frekansların yani titreşimlerin sırrını kısmen de olsa çözmüştü. Tesla’ya göre evren kocaman bir titreşimdi ve hepimiz bu titreşimin küçük birer yansımasıydık. Ya da başka bir deyişle evren bir gitar, bizler de onun telleriyiz ve diğer tüm tellerle birlikte her an titreşiyoruz. Bilim adamları yüzyıllardır bu şarkıyı anlamlandırmaya çalışıyorlar ve sonunda notaları keşfettiler. Şimdi de gitarın tellerini koparmadan melodiyi çözmeye çalışıyorlar… Bu yazıda melodiye ait birkaç sol anahtarı vermeye çalışacağız.

Saniyede 10 bin kez hızla titreşen canlıları göremiyoruz...

Her şeyin özü enerjidir. Kütle, enerjinin yoğunlaşmış halidir. Düşünce enerjidir. Enerji sürekli titreşerek bir salınım oluşturur. Bizler de insanoğlu olarak sürekli titreşen enerjileriz. Titreşim seviyemiz düşük olduğu için yeryüzünde çökeltilmiş şekilde yani kütle-beden olarak hayatlarımızı devam ettiriyoruz. Bizim titreşimimize uygun şekilde titreşen enerjileri de kendi titreşim dünyamızda kütle olarak görebiliyoruz (diğer insanlar, hayvanlar, masa, sandalye vs.) İnsan bedeninin doğal titreşim düzeyi saniyede ortalama 300 titreşimdir. Dünya işleriyle fazlaca ilgili olan insanlar bu titreşimin altındadırlar. Frekans yani titreşim düzeyi arttıkça kişilerin doğaüstü güçleri de artmaktadır. Şifa verme gücüne sahip olan kişilerin titreşim düzeyleri saniyede ortalama 500 titreşimdir. 800 titreşim seviyesine gelindiğindeyse medyumik güçler ortaya çıkar. 1000 titreşimin üzerinde telepati kanalı gayet akıcı şekilde açıktır. Saniyede 10 bin titreşim seviyesindeki insan astral seyahat yapabilir konuma gelir. Bu tıpkı bir gitarın tellerinin titreşmesi gibidir. Gitarın telini oynattığınızda önce hızla titreşir, teli göremezsiniz. Sonra titreşim azalmaya başlar ve tel görünür hale gelir. Bizler de şu anda saniyede 300 titreşimle birbirimizi görebiliyoruz ama saniyede 10 bin kez hızla titreşen canlıları göremiyoruz. Onları boyut üstü varlıklar olarak adlandırıyoruz. İçimizden pek azımız yani medyum diye tabir ettiğimiz kişiler onlarla temasa geçebiliyor. Bazen kanal olarak da onlardan gelen bilgileri aldıklarını iddia edebiliyorlar. Bu kişilerin bir kısmı şizofren hastası, bir kısmı dolandırıcı olabilir ama titreşim seviyesini saniyede 10 binin çok üzerine çıkartıp zaman mekân mefhumunu aşan insanların da var olduğu biliniyor. Çok büyük kâhinler bu frekans seviyesinde oldukları için söyledikleri pek çok şey doğru çıkmaktadır. Duru görü yapan medyumlar kaybolan eşyaları bu şekilde bulabilmektedir. Şifacılar tek bir dokunuşla hastanın hasarlı olan organına en uygun frekansı vererek onu iyileştirebilmektedir. Şifacı ya da bioenerji uzmanı olarak tabir ettiğimiz kişilerin yaptıkları şey özünde kendileri vasıtalarıyla hastaya doğru frekansları vermektir.

Frekanslarla (titreşimlerle) hastalıkları iyileştirmek mümkün!..

Her organın kendine özgü titreşimi vardır. Bedenin titreşiminin dışında organlar da kendi aralarında farklı hızlarda titreşirler. Örneğin kalbin titreşim hızıyla böbreğinki aynı değildir. Böbrek arıza yaptığında bu aynı zamanda onun titreşiminde bir sorun olduğu anlamına gelir. Bir insanı kalbine iyi gelmeyecek titreşimlere maruz bırakırsanız o kişi kalp krizi geçirip ölebilir. Bu şekilde uzaktan suikastların yapılması bile teoride mümkündür. Doğru titreşim hayat kurtardığı gibi yanlış titreşim de can alır. Dozer kullanıcıları, asfalt delici vibrasyon cihazlarını kullanan kişilerin kalp krizi geçirip ölmeleri ya da uzun vadede çeşitli hastalıklara yakalanmaları olasıdır. Çünkü bu cihazlar çok güçlü titreşimlere sahip oldukları için vücudun titreşimini bozmaktadır. Frekanslarla (titreşimlerle) hastalıkları da iyileştirmek mümkündür.

Her titreşimin ölçüsü bir frekans değeriyle hesaplanır. Farklı titreşimlerin farklı frekansları vardır. Bir titreşimin ne tür bir titreşim olduğunu frekans değerleriyle ölçeriz. Frekans teknolojisi günümüzde kısmen de olsa tıpta kullanılıyor ancak gün gelecek pek çok hastalığın tedavisi frekanslarla yapılabilecek. Her hastalığa uygun frekans bulunacak ve hasta kişi o frekans ortamına sokularak tedavi edilecek. O gün geldiğinde modern tıp ile alternatif tıp birleşmiş olacak. Aslında bu bilinen bir şey ama hala hastalıkların çaresini ilaçlarda arayıp duruyoruz ve bu durum ilaç sektörünün çok işine yarıyor. Plasebo etkisi bile aslında frekansların değişmesiyle alakalı. İnanmak denilen şey, hastanın hastalığa karşı tutumu değişince frekansının da değişmesi ve hastalığın artık o frekansta kendine yer bulamamasından başka bir şey değil. Birinin elini tuttuğunuzda bedeniniz otomatik olarak onun frekansına ayarlanıyor. O halde kimin elinden tuttuğunuza dikkat edin çünkü eğer onun manyetik alanı sizinkinden daha kuvvetliyse sizi kendi frekansına çekebilir ve o frekans gerçekte size yaramayan bir frekans olabilir.
İlişkilerde de asıl mesele doğru frekansı bulabilmekte…

Frekans teknolojisi hızla gelişmeye devam ediyor. İleride öyle günler gelecek ki, kişiler eş seçimini yaparken sadece kan uyuşmazlığına değil frekans uyuşmazlığına da bakacaklar. Bu şekilde kimin kiminle anlaşamayacağı net bir şekilde bilinebilecek. İyi başlayıp kötü giden ilişkilerin de sebebi frekansların değişmesi aslında. On yıldır birlikte olduğunuz kişiyle artık anlaşamıyorsunuz çünkü ikiniz de on yıl önceki frekanslarınızda değilsiniz artık ve bugün apayrı iki frekansta yaşıyorsunuz hayatı. Kısmet dediğimiz şey de frekanslarla son derece ilintilidir. Dünyanın iki ayrı ucunda da olsa en doğru frekanslar her zaman birbirlerini buluyor. Tıpkı göçmen kuşların yollarını bulması gibi dünyanın manyetik haritasında hepimizin ayarlı olduğu bir frekans var ve kendimize en uygun frekansı bir göçmen kuş edasıyla buluyoruz. Bazen de bulamıyoruz. İşte o zaman hayatımızda problemler ortaya çıkıyor. Bizimkinden daha güçlü bir frekansın etkisine girdiğimizde kendi manyetik alanımızdan kopuyoruz ve kendimizi kötü giden bir evliliğin içinde ya da istemediğimiz bir işi yaparken bulabiliyoruz. İşte bütün bunların sebebi yanlış frekanslar…

İlişkilerde de asıl mesele doğru frekansı bulabilmekte...

Herkesin kendisine en uygun titreşimi bulma potansiyeli vardır. Kendimizi dinlemek diye ifade ettiğimiz kişinin bir karar vermeden önce içe dönme hadisesi de budur aslında. Kendimizi dinlediğimizde titreşimlerimizi de fark ediyoruz ve titreşimler iç ses olarak bizim için neyin iyi ve doğru olacağını bize söylüyor. Bir miktar derin düşünme ve yalnız kalmak kendimizi yani titreşimlerimizi anlamak için yeterlidir. Yeter ki kendimize bu fırsatı verelim…(alıntı)

Bu nedenledir ki, kişinin hergün kendi kendine kalıp, zihnini düşüncelerden arındırıp nefes terapisi yapması gerekir. En azından bunun önemine dikkat çekmeye çalıştım.

Kendinizi keşfettiğinizde içinizdeki mikro dünyaya yolculuğunuz ile dışınızda ki makro dünyaya yolculuğunuz başlamış demektir. Ancak önce kendinizin farkına varın…

Sağlıkla...

Danışmanlık: [email protected]