Bugün 5 Şubat Perşembe gününe AY boşlukta olarak giriyoruz.
Dolayısı ile güne başladığımız enerji bizi oluruna bırakmaya zorlayan, olayların çok üzerine gitmeyeceğimiz bir enerji olduğunu hatırlatırım.
Ay sabah saat 07:45 gibi Başak burcuna geçiş yapacak. Bu saatten sonra ayrıntıları gözden kaçırmayacağımız, deyatlara önem vereceğimiz bir döneme giriş yapmış oluyoruz.
Artık kendine hizmet zamanı. Çalışma, titizlik, temizlik ve detay önplandadır. Ayrıntılarda kendinizi kaybetmemeye ve başkalarını eleştirilerinizle yıpratmamaya dikkat edin.
Ay Başak’ta iken evi veya bahçeyi temizlemek ve düzenlemek uygundur.
Yalnız bitki ve meyve toplamamaya özen gösterin çünkü lezzetsiz olurlar.
Fakat Dolunay’da toplanan bitkilerde dayanma gücü en uzun olan bitkilerdeir. Yani dün Ay Aslan’da iken toplanmış olan bitkilerin lezzeti bugün Ay Başak burcundayken toplananlara göre farklı olacaktır.
Deneyimlerinizin arasına bunları da eklerseniz yerinde olacaktır.
Aslında günümüzde ne kadar kaldı bağ bahçe ile uğraşan diyoruz değil mi?
Hiç öyle bakmayın. Gün gelir.Ya bir emeklilik hayatınızda ya da değişen hayatlarda bulursunuz kendinizi doğanın ortasında.
Aslında olması gereken de budur.
Doğadan o kadar yabancılaştık ki, yediğimiz elmanın bile, bir fabrika ürünü olduğunu sanıyoruz. Veya bir kalıp beyaz peynirin atasının “bir çift inek” olduğunu unutuyoruz )
Neyse dönelim günü gökyüzü konumunda Ay’ın Başak burcunda ilerleyişine.
Başak burcu rutinlerin de burcu olduğundan, alışkanlık tehlikesi yaratacak hiç bir şeyi bu dönemde denememelisiniz bile.
Bu nedenle farkında olmak ve astrolojiyi her zaman farkında kullanmanın bir faydasını daha görüyoruz.
Başak aslında “fayda” demektir. Kelime anlamı ile. Faydalı olmak hem kendimize, hem etrafımıza aslında tabii ki tüm evrene.
Evrensel sisteme hizmettir asıl olan.
İşinize yarar hale getirinceye kadar bir şeyi çok fazla didikleyebilirsiniz şu günlerde.
İşe yarayıp yaramadığına bakmadan biraz da zevk almayı önplana almalısınız.
Hayat sadece “işe yarayan aletletlerden” ibaret değil sonuçta.
Ay Başak’tayken bu yanınızı abartmamanızda fayda var derim ben.
İşe yaramaz diye attıklarınız veya gereksiz şeyleri evden, işten temizlerken ileride gerekli olacak veya önceden estetik bulduğunuz şeyleri atmamaya dikkat edin, sonradan pişman olabilirsiniz.
Bir konuya bir kaç yönden bakarken konunun özüne inmekte zorluk çekebilirsiniz. Ayrıntılar içinde boğulduğunuzdan resmin büyüğünü gözünüzden kaçıracağınız bir gün olacak bu sizin için.
Başak burcu bitkileri temsil eder.
Şifalı bitkilerin dilinden de aslında en çok Başak burçları anlar. Fakat Ay Başak’tayken hepimize bir parça Başak olmayı öğretir Evren.
Bu yüzden alternatif tedavilere, bitkilerle şifaya değer verebileceğimiz, bunun üzerinde çalışılabilecek günlerdeyiz.
Doğayı yeniden keşfetme turlarına çıkabiliriz.
Hayatı doğanın bize sunduğu gözlükten inceleyebiliriz.
Ve emin olun ki daha önceden hiç fark etmediğiniz bir gözlüğün camından baktığınızı göreceksiniz.
Aslında bugüne kadar sadece “bakıyor” olduğunuz şeyleri artık “görmeye” başlayacaksınız diyebilirim.
Görmek için bazen bize evren, özel zamanlar hazırlar.
Bizim göremediklerimiz aslında çevremizde, hep cevap olarak vardır aslında. Ama biz çoğu zaman aklımızın oyununa yenik düşer ve gerçekleri göremeye biliriz.
İşte bu yüzden yaşarken evrenden gelen işaretleri okumak önemlidir. Farkında olunca bunu başabiliyor insan da, çoğu zaman akıl öne geçer.
İşte böyle zamanlar için de her ay yaşadığımız Dolunaylar vardır.
Dolunaylar bizim göremediğimiz olaylara “ışık” tutarlar. Ve olayların görünür olmasını sağlarlar.
İşte bizlerde bu zamanlarda Ay olması nedeniyle bilinçaltımızdan gelen duygularımızı aydınlatırız.
İşte en son Dolunayda da buna benzer bir aydınlanmanın yaşanmış olması lazım hayatınızda. Bunlar ancak fark etmelerinizle size ileri doğru götüren adımlarınızdır.
Onun için durup, içe dönmeniz ve kendinize dışarıdan bakmanız önemlidir.
Evet Dolunay sonrası bir çok olay zihnimizin altından çıkıp, yeryüzünde olanlara da AY’ın projekte etmesiyle netlik kazandı.
Bu şekilde Dolunay ile, geçmiş ve gelecek arasında bir çizgi çekip, geleceği şekillendireceğimiz dönem de başlamış oldu.
Hayırlı olsun….
Günün nasıl geçeceğine bakarsak:
AY VENÜS açısı
Saat 02:57 itibari ile Ay ve Venüs'ün sert açıları altında bireysel ilişkilerdeki tolerans azalır.
Duygusal ihtiyaçlarla fiziksel ihtiyaçların çeliştiği durumlar ortaya çıkabilir. Finansal konularda ayrıca dikkat etmekte fayda vardır.
AY SATÜRN kare:
Saat 15:26 Ay Satürn karesi duygusal zorlanmaları anlatır. Bu açı altında geçmişi çok fazla kurcalamaktan, suçu geçmişe atmaktan ve duygusuz davranışlardan kaçınmak önemlidir. Engellenmeler söz konusudur. Bilinçaltı, kişisel ihtiyaçlar ve geçmiş tüm toplumsal kuralları ve değer yargılarını, etiği yıkabilecek kadar hırsa dönüşebilir.. Kadın figürleriyle sürtüşmelere dikkat.
AY NEPTÜN karşıtlığı:
Saat 20:56itibari ile Ay Neptün karşıtlığı; düzensizlik ve belirsizlik artar. Dağılma ve belirsizlik demektir . Dengeyi sağlamakta zorlanabiliriz. Hafıza karışıklıkları, dejavu görülür ve umutlar tavan yapar. Bireyler bu dönemde önlerine gelen fırsatları kararsız kaldıkları için kaçırabilirler. Bu açı gün boyu geçerli olacak.
GEZEGENSEL AÇIDAN BAKARSAK:
MERKÜR SATÜRN sekstili:
Saat 13:38 itibari ile Merkür'le Satürn'ün uyumlu açıları dikkatli bir zihne ve karar alma sürecine işaret eder. Yaratacağımız değişiklikleri hayatımıza somut bir şekilde yansıtma fırsatı sunar bize.
Önemli fikirlerle beraber gerçekçi girişimler söz konusudur fakat bunlar hem uzun zaman alır hem de son derece gerçekçi ve uygulanabilir olmalıdır. Olgun kararlar alma dönemindeyiz. Sağduyulu davranırız.
İletişimde ve ticarette yavaşlama ve durgunluk görülür.
Duygudan çok akılla hareket etmemiz gereken bir süreç.
Sözlerin ve fikirlerin somutlaşması, dönüştürülmesi. Mümkin.
GÜNEŞ MERKÜR parelel konumu:
Saat 14:04 Güneş Paralel Merkür konumu ile, popüler olmasını istediğiniz fikirleriniz varsa eğer, bu açıyı bu fikirleri başkalarına sunmaya başlamak için değerlendirebilirsiniz.
Ün getiren fikirleriniz olacaktır bu konum ile.
Astrolojinin hayatımızı nasıl şekillendirdiği ve bunun bilinen aksine bir fal olmadığını her seferinde vurgulamak istiyorum.
Eğer bu konuda bir farkındalık yaratabiliyor ve hayatınızda uygulama yapmanızda yardımcı olabiliyorsam ne mutlu bana.
Buradan bir kere daha astroloji hakkında size ne olduğu hakkında bilgi vermek istiyorum.
ASTROLOJI:
“Yukarıda ne varsa; aşağıda da o vardır!” sözünden yola çıkarak; tüm evrenin Makro’dan Mikro’ya içimize doğru yolculuk yaptığımızda, atomlarımıza kadar sürekli aynı şekilde hareket halinde olduğumuzu gözlemleriz…
Aynı semazenlerin dönüşüne de benzetebilirsiniz bu hareket hali.
İşte gökyüzünde ki gezegenlerde sürekli dönerler. Hem kendi etraflarında, hem de izledikleri yörüngeler üzerinde…
Güneş sistemimizde bulunan gezegenler, uydular, yıldızlar ve astroidler çağlar boyu insanlığın dikkatini çekmişlerdir. Dolayısı ile en eski gökyüzü ilmi olan astroloji; içinde barındırdığı felsefe , mitoloji, geometri ile günümüz bilimlerinin ilk temellerini atmıştır.
Astroloji de her insan yeryüzüne gelirken, ilk nefes aldığı an kişinin doğum saati olarak kabul edilir. İnsanoğlu o ilk nefes aldığı an gökyüzünde gezegenlerin, yıldızların ve astroidlerin konumlarına göre şekillenen bir gökyüzü haritası ortaya çıkar.
Bu harita (natal) doğum saatine ve doğdukları yer konumuna (şehir-enlem/boylam) göre; her insanda farklı çıkar.
Aynı yerde, aynı saatte doğan ikizler bile arada ki birkaç dakikalık fark ile farklı haritalara sahip olurlar. Çünkü her iki nefes alma anı arasında ki süre içinde Dünya Güneş çevresinde birkaç dakika ve kendi ekseni etrafında birkaç derece daha yol alacaktır.
Nasıl parmak izlerimiz birbirinden farklıysa; doğum haritalarımız da gezegenlerin haritalarımıza iz düşümleri de birbirinden farklı ve kişiye özel çıkacaktır…
Kısaca “Astroloji”, içinde bulunduğumuz güneş sistemine göre “yermerkezli” (dünya merkezli) doğum haritamızın okunma sanatıdır. Bir semboller disiplinidir.
Nasıl müzik; kendini ifade etmek için notaları, matematik kendini ifade etmek için sayıları kullanıyorsa; astroloji de kendini ifade etmek için “sembolleri” kullanır.
İşte haritamızda ki; bu sembollerin okunma diline “astroloji” diyoruz.
İnsan evren’in bir minyatürüdür. Macro ile micro düzen hep iç içedir ve sürekli hareket halindedir.
Hepimizin “öz burcu” doğum haritamızda güneşimizin düştüğü burçtur. Öz burcumuz, bilinçli “ben”i anlatır.
Öz burcumuz kadar, doğduğumuz gün, doğum saatimize göre şafak vaktine denk gelen güneşin ufukta yükselme anına denk gelen burç, bizim yükselen burcumuzdur. Yükselen burcumuz bizim, başkaları tarafından nasıl görüldüğümüz ve bizim dış dünyayı nasıl algıladığımızla alakalıdır.
Yine haritamızda “Ay”ımızın denk geldiği burç ise; bizim duygusal dünyamızı, bilinç altımızı, kontrol edemediğimiz yanımızı ve duygusal olarak beslendiğimiz durumumuzu anlatır.
Işıklar olarak adlandırdığımız Güneş ve Ay kadar haritamızda önem taşıyan tüm diğer gök cisimleri (gezegenlerin, sabit yıldızların ve astroidlerin) haritamızda evlere ve burçlara denk gelirler. Ve haritamıza anlam kazandırırlar.
Dolayısı ile bu iz düşümleri haritamızda bize; kendimizi, öz benliğimizi, duygusal dünyamızı, dünyanın bizi algılayışı ve bizim onu nasıl algıladığımızı, maddiyatımızı, yakın çevre ve sosyal çevre ilişkilerimizi, ailemizi, flörtlerimizi, çocuklarımızı, hobilerimizi, yeteneklerimizi, sağlığımızı, eşimizi, eğitimimizi, kariyerimizi, umutlarımızı ve düşmanlarımı anlatırlar.
Dolayısı ile Astroloji bize, sadece güneş’imiz denk geldiği öz burcumuzdan çok daha fazlasını anlatmaktadır.
Eski antik çağlarda Dünya’dan Güneş’in hareketleri takip edilerek, gece ile gündüzün yılda 2 kere eşit olduğu bulunmuştur. Gece ile gündüzün eşit olduğu 21. Mart, baharın başlangıçı (Koç) ve 23 Eylül sonbaharın başlangıcı (Terazi) olarak kabul edilmiş ve böylelikle “Ekinoks”lar belirlenmiştir.
Dünyamızı çevreleyen Gökküremizin 360 derece olduğu düşünülürse; bu 12 eşit parçaya ve her biri 30 derece olan bu alanlara “burçlar” deriz.
On iki dilimi (burçu) temsil eden ve gökyüzünde bizi çevreleyen bu burçlar kuşağına “Zodyak” diyoruz.
Eski çağlarda bu takım yıldızlarına sembolik isimler verilmiştir. Bunlar sırasıyla: Koç, Boğa, İkizler, Yengeç, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova ve Balık olarak adlandırılmışlardır.
Bir yıl içinde dünyadan bakıldığında yaklaşık 30 günde bir, Güneş başka bir “takım yıldızının” önünde gözükür. Böylelikle 1 yılda Dünya’dan bakıldığında 12 ayrı burç; Güneş tarafından ziyaret edilmiş olur. Böylelikle 12 ayrı burcu ifade eden, zaman dilimleri yaşanmış olur.
“Ben Aslan” burcuyum demek; "Ben doğduğumda Güneş Aslan burcunun önünde gözükmekteydi." demek oluyor.
Bu nedenle “Güneş Burcumuz” aynı zamanda öz burcumuz demektir.
Yine bu gökküre 12 eşit parçaya bölünür ve her dilim 1 ev olarak alınır . 1den 12’e kadar her eve bir burç denk gelir.
Harita okurken bize yol gösteren ; evler, gezegenler ve açılar şu şekilde önümüze ışık tutarlar.
Evler: olayların geçtiği alanları,
Gezegenler: olayları harekete geçiren güçleri,
Açılar: olayların hangi yönde gelişeceğini,
Bundan başka gezegenlerin karekteri ve birbirleri ile yaptıkları açılar da önemli rol oynarlar.
İlk bakışta hiçbir şey ifade etmediğini düşündüğümüz bu “semboller dili”, içinde barındırdığı disiplin ile adeta bize konuşur.
Bu dili öğrendiğinizde; hayata karşı bambaşka bir bakış açısı kazanır, bize gidebileceğimiz yola ışık tutan” gezegenlerimizin izlerini süreriz.
Bu gizemli yolculukta buluşmak dileği ile,
Sağlıkla.