GÜNÜN GÖKYÜZÜ KALİTESİ

Abone Ol

Ay Başak’ta iken; , günlük rutin yaşantının gereklerine göre hijyen, detay, titizlik konularıyla hayatımızı yeniden düzenlemek üzere çabalarız.
Bu iki günlük süreçte, ayrıntıyı gözden kaçırmayıp detaylara önem vereceğimiz bir gün yaşayacağız.
Mükemmelleşme adına kendimizi bile eleştirmekten kaçınmayız. Ancak çevremizi eleştirirken dozu aşmamaya dikkat ediniz. Kırıcı olabilirsiniz.

Gece yarısı saat 03:54’de Ay  Başak burcunda Hilal fazında incecik görünmeye başlıyor.
Yeni başlangıçlar zamanındayız. Yepyeni bir konunun adımlarını atabiliriz.

GÜNÜN ÖNEMLİ GEZEGEN AÇILARI:


Saat 02:48 itibari ile  Güneş Kontra Paralel Pluto açısı altında, kişiliğimizde değişim ve dönüşüm yaptırabilecek enerjilerin etkisi altında oluruz.
 Enerjide düşüş olur. Havada umutsuzluk ve ruhsuzluk hakimdir, ayrıca insanlar kendilerini kaderin pençesindeymiş gibi hisseder.
Karakterde istenilen değişimler daha kolay yapılabilir. Kişilikler karizmatik ve gizemli bir hale bürünür.

Gece yarısına doğru saat 22:44 Venüs Kontra Paralel Neptün  açısı altında; hayal kırıklıkları yaşanabilir.
Samimi ilişkiler kurmak zordur, aldanmalara yatkınlık vardır. Gerçek olmayan hayali beklentilerle gereksiz harcama ve yanlış yatırımlarda bulunulabilir.
Öte yandan Venüs - Neptün sert açıları sanatsal anlamda sıçrayış da yaratabilir. Bu enerjinin bu nedenle sanata aktarılması faydalı olur.

AYIN AÇILARINA BAKARSAK:


Sabah saat 07:44 itibari ile  Ay Üçgen Pluto açısı altında; duygularımızda değişim ve dönüşüm sağlayabileceğimiz güçlü hisler duyarız…
Sezgileriniz çok kuvvetli bir şekilde çalışır. Hisler ve güçlü duygular risk almaya veya şiddete neden olabileceğinden bu enerjinin ezoterik yada yaratıcı bir işle açığa çıkması faydalıdır.

Öğleden sonra saat 14:29 itibari ile  Ay Altmışlık Mars açısı altında sonu düşünülmeden kalkışılan işler nedeniyle sonradan yaşanan sorunlar olabilir.
 Agresif eğilimlerin dozunun arttığı bir açıdır. Riskli hareket etme eğilimleri artar.
Kaza açısıdır aynı zamanda. Dikkat…

Akşamüzeri saat 22:34 itibari ile  Ay Karşıt Chiron açısı altında geçmişte uğradığınız haksızlıklar olduğunu düşünüp bunlara üzülebilirsiniz…
Haksızlığa uğradığını düşünme eğilimi görülür.

*     *     *

Bugün “hoşgörü” konumuza devam ediyorum.
Ahmet Cevizci Felsefe Sözlüğünde der ki :
Başkalarının kendimizden farklı olan düşünme tarzlarını ve yaşam biçimlerini anlayışla karşılama tavrı.Karşımızdakilere paylaşmadığımız görüş, fikir ve duyguları özgürce dile getirme imkanı tanımaya dayanan anlayış. Temelde farklı inanç ve ya da değerlere sahip olan insanların birlikte ve farklılıklara saygı göstererek varolabilmeleri durumu. Hoşgörü.
İnsanlık tarihine baktığımızda sanki bir hoşgörüsüzlük tarihini de beraberinde görüyoruz. Kutsal Kitaplara göre, Adem’in ilk çocukları hoşgörüsüzlüğün ilk örneklerini sergilemişler. O günlerden beri, nasıl sağlığın kıymeti ancak hastayken anlaşılırsa, insanlıkta barış dönemlerinde toleransın korunması için çaba göstermemiş , ancak onun yokluğunda hoşgörünün eksikliğini hissetmişler.
Batı siyaset felsefesi geleneğinde hoşgörü ilk kez Katoliklerle Protestanlar arasındaki din savaşları sırasında tartışılmaya başlanmıştır.Tek bir dini empoze etme teşebbüsleri başarısızlığa uğradığı zaman politik istikrarın ortak bir dine muhtaç bulunduğu kabulü yerini hoşgörü ilkesine bırakmıştır.Hoşgörünün Batı düşüncesindeki en önemli teorisyenleri ise Spinoza,John Locke,Voltaire,John Stuart Mill’dir.
Hoşgörünün ilk kavramsal incelenişi Aydınlanma Çağının kendisi ile başladığı kabul edilen John Locke ‘dur.’’Hoşgörü üzerine bir mektup’’ ile döneminin bağnaz Katolik dinsel hoşgörüsüzlüğüne başkaldırısını dile getirirmiş kısaca Avrupa da laiklik anlayışının temellerini atmıştır.
Daha sonra John Stuart Mill ‘’Özgürlük Üstüne ‘’ adlı yapıtıyla Locke ‘un görüşünü günümüze kadar ilerleterek ve pozitif tolerans kavramını getirerek bir adım öteye taşımıştır.
Özgürlüğü sadece asıl amaç olan “Toplumsal Çeşitliliğin Sağlanabilmesi” için bir araç olarak ele alarak, hoşgörünün toplumsal ve bireysel ilişkilerdeki vazgeçilmezliğini bu bağlamda ortaya koymaktadır.
Ama bu arada ‘’Eğer bir şey, bizi hoşgörü kullanmaya mecbur edecek kadar yanlışsa, ona izin vermek nasıl doğru olabilir?’’ şeklinde sorularla oluşan paradoksa cevap veremeyen Mill’in yardımına Voltaire yetişmiş ,
“Söylediklerinizden nefret ediyorum; ancak onları söyleyebilme hakkınızı savunmak için hayatımı vermeye hazırım!” şeklindeki sözleri özgür düşünce savunusunun yanı sıra, toplumsal çeşitliliğin toplumsal uyuma kıyasla önceliğini de kaçınılmaz olarak vurgulayarak hoşgörü paradoksunun çözümüne de olanak sağlamaktadır.
Şimdilik bu tarih içindeki yorucu yolculuğu bırakarak neden Tolerans bu kadar önemli ? sorusuna cevap arayalım.
Gandhi ‘ Toleransızlık kendimize ve davamıza güvenemediğimizin bir işaretidir’’der.Gerçekten de Tolerans sosyal hayatta en faydalı erdemlerden birisidir .Gerek şahsen gerekse de toplum içinde huzurla yaşamak istiyorsak Tolerans sahibi olmalıyız.
Sözlükteki tanıma dönersek Tolerans ‘ Başka insanların hareket ve hükümlerinde serbest olmalarına müsaade edilmesi ,toplumun görüşlerine aykırı olan fikirlere karşı sabırlı ve peşin hükümsüz tahammül gösterilmesi ‘ gibi algılansa da aslında tolerans yapılan her şeyin kolayca kabul ve tasvip edilmesi değildir.Tolerans kayıtsızlık adam sendecilik değildir.Uzun çok uzun bir süreçtir ve kişilik gelişimine katkısı büyük olan bir duygudur.
Yukarıda kısaca bahsetmeye çalıştığım gibi toleransın tarihi insanlığın düşünmek hakkı uğrundaki mücadelelerinin tarihidir.Bunu incelemek aslında bir çok kavramı da incelemek olacaktır.
Tolerans için biraz daha tanımlar yapalım
Ünlü Alman sözlüğü Brockhaus ‘ta ‘ Özellikle din alanında aykırı kanılara ses çıkarmama’
İngiliz Ansiklopedisi Britannica ‘da ‘Başkalarını eylem ve yargılarında serbest bırakma ‘
Karl Marx ‘ İnsanların bilimsel anlayışta birleştiği gün, tolerans ve hoşgörü kavramlarına gerek kalmayacaktır ‘ der
Gördüğünüz gibi tarihin her kesitinde her anında yaşayan bir kişinin ,toplumun bu kavram için bir tanımı var ve bunu sayfalarca devam ettirebiliriz.
Aslında hoş görmek, bağışlamak, dayanmak, katlanmak, tahammül etmek, sıkıntı çekmek ve izin vermek anlamlarına gelen tolerans sözcüğü güçlü bir kişilikte kendini gösterebilir.
Anadolu da hoşgörü kavramına özellikle değinmedim ,Mevlana,Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli gibi büyük hoşgörü ustalarını bilgim yeterse başka bir yazı da yazabilmek isterim.
Tüm yazı boyunca bazen hoşgörü bazen tolerans diye yazdım.Aslında bu kavramların iç içe olduğu ve birbirinden ayrıldığı noktaları da yazabilirdim.Ama önemli olan tolerans budur,hoşgörü şudur yerine , tolerans tanımı ile hoşgörü tanımı şurada başlar burada biter yerine tek bir amacım var.
Bırakalım bu kelimelerin kökenlerini, karşımızdakini anlamaya ,sevmeye gayret gösterelim . Tüm bu ve benzer kelimeler tek bir çatı altında toplansın SEVGİ.Eğer sevmeye çalışırsak sahte gülümsemeleri bırakır karşımızdakini ilk fırsatta yok etmek yerine anlamaya başlarız netten…

Sağlıkla.