ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Arap Baharı olarak nitelenen, Libya’da, Tunus’ta ve Mısır’da yeni yönetimlerin kurulmasına yol açan halk ayaklanması, Mısır’da yeniden ortaya çıkarken Suriye’de iki yılını dolduruyor. Suriye’de Esat yönetiminin isyancıları dize getirme gayretlerinin bir sonuca ulaşması ihtimalinin hayli uzak olduğunun anlaşıldığı son günlerde, çatışmalara katılmayan Suriye Kürtlerinin de silahlanarak teşkilatlanmaya başladığı ve bu kapsamda Türkiye hududuna yakın yerlerde, Kürt birliklerinin kurulduğu gazetelerde yer aldı.
Bilindiği gibi Irak’dta da, ABD’den sonra her ne kadar müstakil bir Kürt devleti kurulmasa da, Kürtler Kuzey Irak’ta Barzani başkanlığında ordusu dahil bütün kurum ve kuruluşları ile kendi devletlerinin temellerini atmıştı. Barzani artık Irak’ta, Bağdat yönetiminden müstakil anlaşmalar yapıyor, silahlanıyor, bölgedeki Kürtleri teşkilatlandırıyor ve etki alanını genişletmeye çalışıyor. Tabii bu faaliyetleri nedeni ile de Bağdat yönetimi ile Kerkük’te karşı karşıya geldi. Her bakımdan güçlü olan Barzani karşısında Bağdat yönetiminin ne yapabileceğini, önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Ülkemizde de PKK, 30 yıllık silahlı mücadele sonunda taraftarlarını memnun ve mutlu edecek önemde hiç bir talebini gerçekleştiremedi. Tabir caiz ise boşa kürek çekmeye devam ediyor. Kürtler sadece İran’da İkinci Cihan Savaşında Rusların desteği ile bir devlet kurabilmişlerdi. Bu devlet de İkinci Cihan Savaşının hemen sonunda İran tarafından ortadan kaldırılmıştı.
Ortadoğu’da önceleri Osmanlı ve İran yönetimi, daha sonra da Türkiye, İran, Irak ve Suriye yönetimleri karşısında Kürtlerin bir başarı sağlayamadığı ortadadır. Buna rağmen Ortadoğu’nun kaygan zemininde, son yıllarda Kürtlerle Şiilerin ve Barzani ile İran ve Suriye Kürtlerinin zorlama ile de olsa bir araya gelme gayretleri Barzani ile Bağdat yönetimini Kerkük’te karşı karşıya getirmiş, bölgede hassasiyeti artırmıştır. Bu gelişmeler ülkemiz açısından Güneydoğu’da Irak sınırlarındaki PKK yı etkisiz hale getirme gayretlerinin süratle Suriye sınırına da kaydırılmasını zorunlu hale getirmekle birlikte cepheyi de alabildiğine genişletmektedir.
Ayrıca 2000’li yılların ülkemizi öne çıkaran gelişmeleri arasında gittikçe yayılan bu Kürt meselesi ile halk ayaklanmaları ve Arap-İsrail anlaşmazlığı, ilgi alanımızın derinliğini de artırmaktadır.

Not: 3 Aralık 2012 tarihinde yayınlanan Balkan Harbi yazısının sondan bir önceki paragrafında, kaybettiğimiz Rumeli toprakları yanlışlıkla 130 km2 olarak çıkmıştır. 130 bin km2 olarak düzeltir, okuyucularımdan özür dilerim.