Güney Kıbrıs’ta seçimleri kazanan Anastasiadis, içinde bulunduğu mali krizin çözümü için çaresiz AB ve IMF’nin şartlarını kabul etmek zorunda kaldı. AB’nin sağlayacağı 10 milyar euro tutarında destek karşılığında Rumlar, kemer sıkmakla, ekonomide yeni yapılanma ve yeni vergilerle 5,8 milyar euro’luk bir kaynak yaratmayı taahhüt ettiler.
Yıllardır bol keseden harcayan Rumlar, ihtiyaç duydukları bütün kaynağın AB tarafından karşılanmasını beklerken, kabul etmek zorunda kaldıkları bu çözümden önce Ruslardan da bekledikleri desteği göremediler. Günlerdir Kıbrıs’ın güneyi kızgın Rumların protesto eylemlerine sahne oluyor. Yakında özelleştirmelerin, kapanacak bankalar ve işletmelerin, yeni vergiler ve zamların, kısıtlanacak ekonomik hakların ardından Kıbrıs Rum kesiminde işsizliğin tavan yapacağı ve göçün hızlanacağı değerlendiriliyor. Bu ortamda, Kıbrıs meselesinin çözümü ile ilgili müsbet anlamda yorumlar yapılsa da, daha AB ile anlaşma sürecinde Rusya’ya Kıbrıs’ta üs tahsisini bile teklif eden Rumlar, şimdi de Akdeniz’de çıkarılacak doğalgaz gelirleri ile garanti edilen ve Rusya’dan iki milyar euro kadar katkı bekledikleri bir fon kuruyor.
Fonla ilgili yasa hazırlığı içinde olan Rumlara KKTC Cumhurbaşkanlığı “Bu durumun Kıbrıs Türk halkının haklarına tecavüz anlamına geleceğini, görüşme süreci ve bölge istikrarı açısından sakıncalı olduğunu ve fırsatçılığa müsaade edilmeyeceğini” belirterek tepki gösterdi.
Güney Kıbrıs’taki gelişmeleri yakından izleyen bazı çevrelerin GKRY’nin kaynak açısından Rusya yerine Türkiye’ye müracaatı ile ilgili teklifleri de var.
Türkiye’de ise, Güneydoğu’da çözüm süreci ve bu süreçle ilgili yoğun gündemle, Kıbrıs’la ilgili gelişmeler sanki gölgede kaldı. Böyle bile olsa Kıbrıs’ta yaşanan gelişmeler, Kıbrıs meselesinin çözümü bakımından, Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra Türkiye için belki de en uygun ortamı oluşturmakta.
Güney Kıbrıs’ta 3-5 yıl süreceğe benzeyen bu kriz, 1974’ten 40 yıl sonra acaba yeni bir fırsat olabilir mi?