Shabnam HASANOVA

8 Ocak’ta, Rus gazını Karadeniz üzerinden Yunanistan sınırına taşımayı amaçlayan Güney Akımı boru hattının (TurkStream) resmi açılışı gerçekleşti. Böylece Türk Akımı projesinin ilk bölümü İstanbul, Türkiye’de başlatıldı. Eğer boru hattının ilk kısmı Türkiye pazarına gaz sağlıyorsa, ikinci kısmı Güney ve Güneydoğu Avrupa’ya ulaşım amaçlıdır. Güney Akımı projesi yalnızca Güney Avrupa’yı Rus gazıyla sağlamakla yetinmemektedir. Kuşkusuz, projenin uygulanmasıyla Rusya’nın siyasi etki mekanizmaları da göz ardı edinmemelidir. Dolayısıyla, Güney Akımının sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi amaçları da bulunmaktadır.

S-400’lerin alınması ile başlayan Türk-Rus ilişkilerine de bu projeyle yeni bir soluk gelmektedir. Bu gerçekler doğrultusunda Rus gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçişi Batı çevreleri tarafından endişeyle karşılanmaktadır. Batı yıllardır Türkiye’nin Avrupa Birliğine entegrasyonuna engeller oluşturmakta devam ediyor. Türkiye’nin ABD ve Batı ile gergin ilişkileri doğrultusunda Rusya ile yakınlaşması hem kendisinin, hem de Azerbaycan’ın siyasi amaçlarına son derece uygun gelmektedir. Bu noktada akla gelen soru şu: Türkiye ve Rusyanın bu kadar yakınlaşması Azerbaycana ne vaat ediyor? Kuşkusuz, bu yakınlaşmanın Dağlık Karabağ sorununun çözümünü olumlu etkilemesi beklenmektedir. Bu nedenle, durumun Dağlık Karabağ sorununun 2020 yılı içinde çözümlenmesinde büyük bir atılıma yol açması muhtemeldir. Dağlık Karabağ sorununun çözümünde Rus faktörünün etken olduğu da göz önünde bulundurulursa Türkiye’nin mevcut sorunun çözümüne katılımı da artmaktadır. Bu durumda, Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşması Azerbaycan tarafı için olumlu bir faktör olarak görülebilir. Öte yandan, Azerbaycan tarafı için çok önemli bir faktör olan Türkiye-Rusya-Azerbaycan işbirliği formatının oluşturulması mümkün olabilir.

Son yıllarda Türkiye ve Rusya arasında ciddi bir yakınlaşma gerçekleşmektedir. Stratejik işbirliğinin stratejik ortaklığa dönüştüğünü görmekteyiz. Putin konuşmasında bile, uluslararası aktörlerin ciddi müdahalesine rağmen, Rus-Türk işbirliğinin sadece enerji alanında değil, tüm alanlarda geliştiğini belirtmesinin şahidi olmaktayız. Bu, Rusya ile Türkiye arasındaki diğer sorunların çözülmesini de hızlandırabilir. Sadece Güney Akımının değil, TANAP projesinin de başarılı bir şekilde uygulanmasıyla, Türkiye’nin bölgedeki çatışmalar üzerindeki etkisinin daha da artması beklenmektedir. Bu durumda Türkiye-Rusya yakınlaşması, Dağlık Karabağ sorununun Türkiye’nin Moskova üzerindeki nüfuzunun artmasıyla Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü içinde çözümlenmesinde önemli bir faktördür. Türkiye ayrıca gaz ithal ederek Rusya’nın bazı avantajlarından da yararlanabilir.

Meselenin diğer tarafı, Türkiye’nin son yıllarda sadece Rusya’dan gaz ithal etmekle kalmayıp, diğer ülkelerden de gaz ithal etmesidir. Böylece Türkiye bir yandan da Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmayı başardı. Bu, Türkiye’nin enerji politikasını başarılı bir şekilde çeşitlendirmesini mümkün kılmaktadır. Azerbaycan da başarılı bir şekilde Güney Gaz Koridoru projesini tamamlamaktadır. Tüm bu siyasi gerçeklerin ortasında, Ermenistan bölgedeki ve uluslararası arenadaki etkisini kaybediyor. Ermenistan Rusya’dan uzaklaşıp Batıya yaklaştıkça, Türkiye-Rusya yakınlaşmasının Dağlık Karabağ sorununun çözümü üzerinde bir etkisi olması muhtemeli artmaktadır.

Ayrıca, bazı siyasi çevreler Güney Akımını Güney Gaz Koridoru’na rakip olarak görmekteler. Genel olarak, Güney Akımının Güney Gaz Koridoru’na rakip olarak algılanması doğru değildir. Sayın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in de konuşmalarında defalarca belirttiği gibi: “Azerbaycan’ın enerji güvenliği politikası hiçbir zaman üçüncü bir ülkeye karşı yönetilmemektedir. Azerbaycan politikasının bu alandaki başarısının temel nedeni, enerji politikasının elinde bir araç olmaması, serbest rekabet ve başarılı bir güvenlik projesi olmasıdır. ”