Türkiye’yi Ortadoğu denkleminin dışına savurma çabasında olanların Türk dizilerine gösterilen ilgiye bile tahammülleri yok. Bölgede Türk’ü hatırlatacak ne varsa silip yokedebilmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Her nedense, Türk dizileri, Mehmetçik kadar korkutuyor birilerini..

Okumuşsunuzdur, 1 Mart’tan itibaren, Arap coğrafyasına 11 kanal üzerinden yayın yapan Arap işadamı Velid el-İbrahim’in MBC’si Türk dizilerini sessizce yayından kaldırıverdi. Oysa, MBC’yi MBC yapan Türk dizilerine olan ilgiydi.  

Ortadoğu’daki Türk varlığı, Türk dizierine gösterilen ilgi, hem Batılı dostları hem de bazı Arap ülkelerini neden rahatsız ediyor?

Türkiye’yi Ortadoğu denkleminin dışına savurma çabasında olanların Türk dizilerine gösterilen ilgiye bile tahammülleri yok. Bölgede Türk’ü hatırlatacak ne varsa silip yokedebilmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Her nedense, Türk dizileri, Mehmetçik kadar korkutuyor birilerini..

Okumuşsunuzdur, 1 Mart’tan itibaren, Arap coğrafyasına 11 kanal üzerinden yayın yapan Arap işadamı Velid el-İbrahim’in MBC’si Türk dizilerini sessizce yayından kaldırıverdi. Oysa, MBC’yi MBC yapan Türk dizilerine olan ilgiydi.  

Ortadoğu’daki Türk varlığı, Türk dizierine gösterilen ilgi, hem Batılı dostları hem de bazı Arap ülkelerini neden rahatsız ediyor?

1991’de kurulan ve pekçok Suudi Kraliyet Ailesi üyelerinin de hissedar oldukları MBC’nin Başkanı Velid el-ibrahim, Suudi Arabistan’da yolsuzluk suçlamasıyla Riyad Ritz Carlton Hotel’de “misafir edilen” prens ve işadamları arasındaydı. 83 gün gözaltında tutulan el-İbrahim’in serberst kaldıktan sonra yaptığı ilk iş Türk dizilerini yayından kaldırmak oldu. Belli ki, gözaltındayken, bu konuda kulağına birşeyler fısıldanmıştı. 

Türk dizileri 140 ülkeye ihraç ediliyor. Dizi ihracatında ABD’den sonra ikinci sıradayız. Kültür emperyalizmi konusunda Hollywood’u bir silah olarak kullanan ABD, Türkiye’nin bu konudaki başarısından son derece rahatsız olduğu biliniyordu. Türk dizileri Türk’ün ve Türk kültürünün tanıtımında Türkiye’nin “soft gücü” değerlendiriliyor, önü kesilmek için çalışmalar yapılıyordu. 

Suudi Arabistan’da bazı din adamlarının MBC Başkanı Velide i-İbrahim’i “uyuşturucu tüccarları kadar tehlikeli adam” ilan etmelerini de, ABD’nin bu konuya olan duyarlılığı çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Yoksa Arap dünyasının, din kardeşlerimizin Türk dizilerinden bir şikayetleri yok. Türkiye’ye ve Türk kültürüne olan hayranlığı körüklemesi dışında, Türk dizilerinin Araplar için bir zehirleyici etkisi de yok aslında. Arap dünyasını yörüngelerine çekme çabasında olan Batılıların hazmedemedikleri de bu.. ABD merkezli variety.com sitesi de, yayınladığı uzun bir makalede, Türk dizilerinin yalnız Arap dünyasında değil, tüm dünyada popülerliğini koruduğunu duyurmuştu.

Ortadoğu’da BOP hedefleri bağlamında demografik kültürel bir iklim oluşturma çabasında olanları I. Körfez Savaşı’ndan (1991), özellikle de Irak’ın işgalinden (2003) bu yana yapılan operasyonların, bizim açımızdan en dikkat çeken yönü, bölgedeki Türk’ü, Türk varlığını ve Türk kültürünü hedef almasıdır. Körfez Savaşı sonrasında, 36. Paralel boyunca bölünen Irak’ta hedef, tarihi Türkmeneli coğrafyasındaki Türk varlığının zayıflatılması, Türkmeneli’nin Türkiye ile olan bağlantılarının koparılmasıydı. Bunun için de, Irak’ın kuzey parselinde, Çekiç Güç’ün kanatları altında bağımsız bir birim kurma çalışmaları yürütülüyordu. Çekiç Güç’ü topraklarımızdan söküp atma cesaretini de Cennetmekan Erbakan Hoca’dan başkası da göze alamamıştı. 

Irak’ın işgali sırasında, Türkmeneli’nin en önemli kentleri olan Musul, Kerkük, Telafer gibi tarihi yerleşim birimlerinde nüfus ve tapu daireleri yağmalandı. Kerkük’teki Türkler göçe zorlandı, boşalan yerlere Kürt nüfus yerleştirildi. Irak müzelerindeki insanlık tarihinin en değerli eserleri, kütüphanelerdeki paha biçilemeyen el yazması kitaplar yağmalandı; Ortadoğu’nun en önemli tarih hafızası silindi. 

Suriyede de aynı şeyler yaşandı. Halep Vilayeti’nde, Çobanbey’de, Bayır ve Bucak’ta Türk varlığı ve Türk izleri hedef alındı. Yüzlerce yıllık Türk kenti Halep en değerli tarihi eserleriyle birlikte haritadan silindi. Bütün bu soygun, ve katliamlara rağmen, ABD’nin bağımsız bir devlet oluşturmaya çalıştığı Suriye’nin kuzey parselindeki Kürt nüfusu yüzde 20’nin üstüne çıkarılamadı. ABD’nin PKK uzantısı YPG’nin militanlarını ordulaştırarak Türkiye’yi hedef almasının nedeni, Türkiye’yi derin tarihi ve kültürel bağları olan Ortadoğu coğrafyasından soyutlamak, bölgedeki Türkiye hayranlığını törpülemektir. Suudi Arabistan’dan yayın yapan MBC kanallarından Türk dizilerinin kaldırılmasının ana nedeni de budur. 

ABD NEDEN ARAPLARI DEĞİL DE TÜRKLERİ HEDEF ALIYOR?

Bu noktada, her iki Amerika’nın da neden Arapları değil de Türkiye’yi hedef almakta olduğu çok önemli bir sorudur. Bu önemli sorunun yanıtı, Ortadoğu’nun karanlıklarında değil, yakın tarih sayfalarında saklıdır. 

I.Dünya Savaşı’nda Arap dünyası, din kardeşliğine rağmen, İslam’ın Batı’daki sancaktarı Türkiye’nin değil, emperyalist İngiliz’in yanında durmayı tercih etmiştir. O nedenle ABD, Arapları değil de, Türkiye’yi hedef alıyor. Ayrıca Arap dünyası, İran’ın geniş bir Şii kuşak oluşturma çalışmalarını bahane ederek, hem “Büyük İsrail” peşinde koşan ABD ile hem de İsrail ile işbirliği yapabiliyor. 

Ortadoğu coğrafyasında emperyalizme savaş açmış ve bu savaşını zaferle taçlandırabilmiş tek ülke Türkiye. 

Bugün de, Ortadoğu’da İsrail merkezli bir enerji imparatorluğu oluşturmak için yola çıkanların önündeki en büyük engel Türkiye.. 

Yağmalanan petrollerin, Türkiye’nin güney sınırları boyunca uzanacak olan terör koridoru içinde Akdeniz’e akıtılması planının önündeki en büyük engel Türkiye.. 

15 Temmuz savrulmasına rağmen, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarıyla Batılılara askerlik dersi veren de Türkiye.. 

Gerçekçi olmayan, kağıt üstünde oluşturulmuş haritalarla bölünmüş olmasına, yıllarca sürdürülen asimilasyon uygulamalarına rağmen, Ortadoğu’daki Türk varlığı, Türk hayranlığı canlılığını koruyor. Bölgede bir “Büyük İsrail” oluşturabilmek için, öncelikle Türk varlığının Ortadoğu’daki izlerinin silinmesi gerekiyor. 

Fakat, Amerikalı Evangelistlerin oluşturmaya çalıştığı,  “Büyük Kürdistan” kamuflajlı “Büyük İsrail” planı bölgedeki aklı başındaki Kürtler tarafından da ilgi görmedi. Irak’ta Suriye’de, Afganistan’da, Pakistan’da ve Libya’da yaşanan insanlık dışı olayları gören Kürtler, ABD’nin aslında neyi hedeflediğini gördüler; oyunun piyonu olmadılar. ABD’nin DEAŞ’la Mücadele Koalisyonu Komutanı General Votel bile, “Suriye’nin kuzeyindeki Kürt nüfusu yüzde 20’yi bile geçmiyor. Burada bir Kürt devletinin kurulabileceğine ihtimal vermiyorum” diyordu. 

ABD Suriye’nin kuzey parselinde kalıcı olmak istiyor, ama Rusya da, İran da, İngiltere de, Çin de buna şiddetle karşı çıkıyor. Türkiye, güney sınırları boyunca kuşatılmayı asla kabul etmeyeceğini defalarca yüksek sesle söyledi. Suriye’nin kuzey bölgelerinde 11 askeri üs kuran Pentagon ekibi, PKK uzantısı YPG militanlarına yaslanarak burada kalma konusundaki ısrarını sürdürünce, Türkiye önce Fırat Kalkanı, sonra da Zeytin Dalı operasyonlarını yapmak zorunda kaldı. 

ABD’nin Türkiye’yi hedefe oturmasının nedeni belli, Türkiye “küresel lider” falan dinlemiyor. Vatanı söz konusu olduğunda da “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım!” diye haykırıveriyor.

 Bilmem, Ortadoğu’ya kendilerine göre bir düzen verme peşinde olanlara anlatabildik mi?