Yazı ve fotoğraflar: M. KEMAL SALLI

Gece ile gündüzün eşitlendiği bir günde kutlanmasından dolayı Nevruz, gök cisimlerinin hareketiyle, mevsimlerin döngüsüyle ilişkili olarak, baharın başlangıcında kutlanan bir şölen, bir sevinç gösterisi olarak tanımlanır. Fakat Türklerde Nevruz, yalnızca baharın başlangıcı olarak değil, bir kutlu günün, Ergenekon’dan çıkışın yıldönümü olarak, coşkulu bir saygıyla kutlanır. 

Nevruz kutlamalarından tarihin en eski yazılı kaynakları kabul edilen Sümer tabletlerinde de söz edilir. Bu nedenle Nevruz, insanlığın en eski bayramı olarak anılır. Baharın başlangıcı, tabiatın uyanışı çeşitli toplumlarda bir coşkulu törenlerle  kutlanıyor. Fakat Türkler Nevruz’u, yalnızca baharın başlangıcı olarak değil, bir kutlu günün, bir “uluğ kün”ün yıldönümü olarak, binlerce yıldır saygılı bir coşkuyla kutlamaktadırlar. 

BU YILKİ NEVRUZ ATEŞİNİ ATYRAU’DA YAKTIK 

Bu yıl Nevruz ateşini, TÜRKSOY ekibiyle birlikte gittiğimiz Kazakistan’ın Atyrau bölgesinde yaktık. Atyrau’ın çalışkan ve konuksever Valisi Sayın Nurlan Nogaev’in yakın ilgisi sayesinde Kazak kardeşlerimizin Nevruz geleneğini yaşama imkanı bulduk; atayurdumuzda tarihimizi yaşadık; kendilerine teşekkür ediyoruz. 

Bu yıl, Kazakistan’ın Atyrau Valiliği tarafından düzenlenen Nevruz şölenlerine Türk Dünyası’nın UNESCO’su sayılan Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı TÜRKSOY’un Genel Sekreter Düsen Kaseinov, TÜRKSOY üyesi kardeş ülkelerden çok sayıda bilim adamı, çeşitli kurum ve kuruluş temsilcileriyle 700’den fazla ünlü sanatçı katıldı.

Kazak geleneklerine göre yapılan Nevruz kutlamalarının görkemli açılış töreninde bir konuşma yapan Atyrau Valisi Nurlan Nogaev, yaşatılan geleneklerin Kazak toplumu ve Kazak kimliği açısından önemini belirtti ve yaşatılmaya çalışılan "Görüşme Günü" geleneğinin Kazakistan coğrafyasında yaşamakta olan bütün halklar için birleştirici bir unsur olduğunu söyledi. 

Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev'in "Halkların, dünyada kendine yer edinmesi için, birlik içinde ve rekabet edebilir olması gerekir" söylemini anımsatan Vali Nogaev, “günümüzde Kazakistan'da bütün halkaların birlik ve beraberlik içinde yaşamaları için tüm koşulların sağlandığını, toplumsal uzlaşı, siyasi istikrar, barış ve huzurun hakim olduğunu  ve ülkesinin dünyada kendine layık yer edindiğini” söyledi. 

Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev'in "Ruhani Uyanış" programı çerçevesinde düzenlenen ve Türk halklarının Nevruz geleneklerinin sergilendiği görkemli kutlama etkinliklerinde Azerbaycan, Kırgızistan, Rusya, Özbekistan ve Türkiye'den 30'dan fazla dans ve müzik toplulukları sahne alırken, Atyrau'da yaşayan farklı kökenli vatandaşlar da, geleneksel sanatlarını tanıtmak üzere, kutlama alanında kurulan ak çadırlarda sergiler açtılar.  

Atyraulılar’ın ve Kazakistan’ın çeşitli illerinden gelen aksakalların yoğun ilgi gösterdiği görkemli açılışın töreninin ardından Vali Nurlan Nogaev, eşi ve TÜRKSOY Genel Sekreteri Düsen Kaseinov ile kent yöneticileri Nevruz alanında kurulan ak yurtlarda   sunumu yapılan Nevruz yemeklerinin tadına baktılar ve çeşitli alanlarda yapılan yarışmaları izlediler.

Türk Dünyası'nın ortak bayramı Nevruz arifesinde kutlanılan, Kazakistan'ın önemli milli geleneklerinden "Görüşme Günü" çerçevesinde çeşitli geleneksel ritüeller sergilendi. Kentin önemli konser salonlarında günler boyu saz ve söz sanatçılarının katıldıkları atışmalar, yarışmalar ve görkemli gösteriler yapıldı. Kazakistan'ın Devlet Sanatçısı ve ünlü dombra ustası Bakıt Karabalina anısına düzenlenen dombra atışması yarışması, kardeş ülkelerden gelen sanatçıların da katılımıyla ‘Türk Dünyası aşıklar atışması’ yarışmasına dönüştü. Yarışmada birinci olan sanatçıya 1 milyon tenge ödül verildi. 

Nevruz kutlamaları kapsamında, ayrıca, Avrupa ve Asya kıtalarından çok sayıda akademisyenin katıldığı, "Nevruz - İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası" konulu bir sempozyum düzenlendi. Sempozyumda söz alan akademisyenler, Nevruz’la ilgili görüş ve düşüncelerini dile getiren konuşmalar yaptılar.  

Bu yılki Nevruz kutlamaları, Atyrau Valisi Nurlan Nogaev ve eşi ile TÜRKSOY Genel Sekreteri Prof. Dr. Düsen Kaseinov, kent yöneticileri, Kazak aksakalları  ve çeşitli ülkelerden gelen konukların da katıldıkları çok görkemli bir kapanış töreniyle son buldu.

İNSANLIĞIN EN ESKİ BAYRAMI: NEVRUZ

Nevruz’u yılın belli günlerinde bir bayram olarak kutlayan ve insanlığa yazı yazmasını öğreten Sümerler, matematik ve astronomi alanında da çok bilgiliydiler. Binlerce yıl önce çok ileri düzeyde bir uygarlık geliştirmelerinden dolayı Batılılar, “Tarih Sümerle başlar” diyorlar. Doğrudur, tarih Sümerle başlar, ama Sümerler kendilerine Kengerler derlerdi ve Kengerlerin atayurdu bugünkü Türkmenistan ve Kazakistan coğrafyasıydı.

Kazakistan’daki Tamgalı Say’da kayalara kazınmış resim ve tamgalar, Sümer tabletlerinden binlerce yıl önce yazılmış belgelerdir. Ayrıca, Göktürk ve Uygur alfabesiyle yazılmış Orhun ve Yenisey yazıtları da aynı coğrafyadadır. Bilim adamları, “Resim yazıdan seslerin işareti olan harflere geçebilmek için en az onbin yıl gerekir” diyor. İnsanlık tarihinin karanlıkta kalmış bu onbin yıllık tarihi Türkistan coğrafyasında saklıdır. 

Bu yıl, Türkistan coğrafyasında binlerce yıldır coşkuyla kutlanan Nevruz/Ulı kün törenlerinin günümüze yansımalarını, Atyrau Valiliği tarafından düzenlenen etkinliklerle izledik. Kazak kardeşlerimizin binlerce yıldır bir bayram olarak kutladığımız Nevruz geleneklerini büyük bir titizlikle koruyup kutladıklarını gördük. 

Nevruz, 'yeni gün' anlamında Farsça bir kelimedir. Türk dünyasının bu ortak bayramının Farsça, Nevruz olarak ünlenmiş olmasını, 'Batı'ya açılan İpek Yolu üzerindeki İran'ın stratejik konumunun Türk dili üzerine olan etkisi' şeklinde açıklayabiliriz. Firdevsi Şehname'sinde Nevruz geleneğini İran'a bağlamaya çalışır, fakat, Milat öncesi döneme ait İran kaynaklarında Nevruzla ilgili hiçbir bir kayıt yoktur.

Günümüzde, tüm Türkistan coğrafyasında Nevruz olarak anılan bu kutlu gün, baharın başlangıcı, Türklerin belli bir süre gizlenip çoğaldıkları, zamanı gelince de çevredeki demir dağları eriterek dünyaya dağılmaya başladıkları gün olarak kabul ediliyor ve “Ergen Kün”, “Uluğ Kün”, “Ulus Kün”, “Ulıstın ulıy künü” olarak da anılıyor. Nevruz/Yeni Gün aynı tarihi, aynı kültürü paylaşan insanlar için ayrıştırıcı değil, birleştirici bir bayramdır

KAZAKLAR VE NEVRUZ KUTLAMALARI

Nevruz kutlamaları çok bir gözlem ve ve takvim bilgisiyle ilişkilidir. Bilindiği gibi Türkler, kendilerine özgü bir alfabe oluşturdukları gibi, bir de 12 Hayvanlı Türk Takvimi oluşturmuşlardı. Bu Türk takvimine göre bu yıl, “uluğ kün”ün 4655. yılını kutladığımızı hesaplayabiliyoruz. Bu tarih, Sümer tabletlerindeki Nevruz’un 5 bin yıldan beri kutlandığına ilişkin bilgilerle örtüşüyor.  12 Hayvanlı Türk Takvimi’nde yıl 12 aya bölünmüştü ve her ay bir hayvan adıyla anılırdı. 12 yıla “devre”, 5 devreye (12x5=60) de 1 “çağ” derlerdi. Türkler de, Sümerler gibi, 60’lı matematik sistemi kullanmışlardır. 

Kazaklar da yılı 30’ar günlük 12 aya bölmüşlerdi; artan 5-6 günü de yıl sonuna, 21 Mart öncesine eklemişlerdi. 21 Mart öncesine eklenen bu 5 güne “Beş konuk”, “Ölü ara” denilirdi. Kazaklar bu 5 günü hayırlı saymazlar, Nevruz gününü iyiliğin kötülüğe üstün geldiği “Ulısın ulı künü” olarak coşkuyla kutlarlardı. 

Ünlü Türkolog W. Radloff notlarında, Kazakların Nevruz’u, diğer bayramlar gibi, 4 gün boyunca kutladıklarını anlatır. 1930’lu yıllarda, “İslam kalıntısı” gerekçesiyle Sovyetler tarafından yasaklanan bu gelenek, günümüzde, aynı heyecan ve coşkuyla sürdürülmektedir. 

Nevruz’un ilk gününde, kutlamanın yapılacağı alanda et ve aş pişirilecek ocaklar hazırlanır, alanın çevresine, uzaktan gelecek konuklar için, ak keçeden yurtlar (çadırlar) kurulurdu. 

İkinci günde, gelen konuklar için çeşitli hayvanlar kesilirdi. Kesilen hayvanların derileri ve iç organları çevredeki yoksullara verilirdi. Gece olduğunda yurtlar çevresinde ateşler yakılır, yurtlarda kalan konuklar birbirlerini ziyaret eder, kopuzlar, dombralar çalınır, türküler söylenir, oyunlar oynanırdı.

Üçüncü gün çevre halkı yurtların çevresinde toplanır, yarışmaları, oyunları izlerdi. Alanın çeşitli yerlerinde yakılan ocaklardan konuklara aş ve tulumlara doldurulmuş kımız dağıtılırdı. Yurtlar arasında ziyaretler gün boyu sürerdi. 

Nevruz bayramının dördüncü günü, erken yenen sabah yemeğinin hemen ardından, şafağın ilk ışıkları altında “Bayga” denilen at yarışları yapılırdı. At yarışlarının ardından güreş, cirit, halat çekme, ok atma, gökbörü gibi geleneksel ata sporları yapılırdı. 

Nevruz bayramının en önemli gösterilerinden biri de, bizim “Aşıklar atışması” dediğimiz sazlı sözlü yarışmalardı. Bir hakem heyeti önünde yapılan bu yarışmalara katılan sanatçılara “Akın” denilirdi ve birinci gelen akına büyük ödül verilirdi. Akınların toplum içinde saygın bir yerleri vardır.

KAZAKLARDA NEVRUZ VE HIDIRELLEZ

Kazaklar’da Nevruz bayramı ile Hıdırellez içiçe kutlanmaktadır. Kazaklar Hz. Hızır’ın “Hızır tünü” gece saat üçte geldiğine inanırlar. Bu gecede “Calgız seule bolmaz/Tek ışık olmaz” inancı nedeniyle çifte çerağ, mum ya da lamba yakılır. Yeni yılın yağışlı olması dileği ile küçük kaplara süt, kımız, ayran gibi ak içecekler, bereketli olması dileği ile de buğday, arpa, mısır gibi ekmek yapılan tohumlar konulur, semenler çimlendirilir. 

Evlenme yaşındaki kızlar bu gece için, “sağım” denilen kurutulmuş etten bir yemek yaparak sevdikleri delikanlılara sunarlar. Kendisine bu özel yemek sunulan delikanlının da kıza ayna, tarak ya da kolonya gibi bir armağan sunması gerekir. 

Nevruz’u büyük yerleşim yerlerinde kutlayamayan Kazak kadınları, sabah erkenden bir tepeye çıkarlar ve “Armısın, kayırımdı Kün ana/Merhaba, hayırlı güneş ana” diyerek güneşi selamlayıp Nevruz’u karşılamış olurlar. Güneş selamlandıktan sonra pınar başına gidilerek yağ dökülür, ağaçlara ak içecekler (süt, kımız, ayran..) serpilir. Ağaçlara ak içecekler serpilirken, “Keüdesi tükti Cer ana, kut darıt, carılka/ Göğsü otlu yer, bereket dağıt evrene” diye dua edilir. Bu gelenekte Gök Tengri inancının yansımaları görülmektedir. 

Nevruz gecesi gençler bir alanda yakılan iki ateş arasından geçerek hastalıklardan ve kötülüklerden arınmış olurlar. Gençler ateşler arasından geçerken, “Alas, alas! Peleden kalas/ Alas, alas, kötülük bizden uzaklaş” diye dua ederler, ellerindeki meşalelerle de çevrelerini arındırırlar. 

NEVRUZ DEMEK TOY DEMEKTİR

Bütün Türk Dünyası’nda olduğu gibi Kazakistan’da da Nevruz demek, temizlenmek, arınmak, yenilenerek yeniden doğmak demekti. Bu nedenle Nevruz, ev halkının yanı sıra, uzaklardan gelen konuklarla birlikte yemek, içmek bayram yapmak demektir. 

Nevruz için özel yemekler hazırlanır. Konuklara Nevruz yemekleri ikram etmek onlara duyulan saygının bir ifadesidir. Konuklara “Nevruz köce”, “Nevruz çorbası”, “Sumalyak” ve “Guca aşı” başta olmak üzere “irimşik”, “Taskorık”, “Uzkağanak”, “Kurut” ikram edilir. Meyan kökü ve un karıştırılarak yapılan “Sumalyak” da Nevruz sofrasının özel yiyeceklerinden biridir. 

Kazakların “Kudayı köce/Tanrı aşı” dedikleri “Nevruz köce” buğday, arpa, pirinç, mısır, soğan, havuç, et, ezilmiş kurut gibi yedi çeşit gıdadan hazırlanır. Nevruz için özel olarak hazırlanmış yemekler ev içinde tüketildiği gibi, komşulara ve yakınlara da dağıtılır. 

Nevruz yemeklerinde de sofraya oturulurken, özellikle sofradan kalkarken sofranın aksakalı ataların ruhları için dua eder. Çünkü, Kazaklar’da atalara saygı çok önemli bir gelenektir.  Kazaklar bu saygıyı şöyle özetlemişler: “Ölü rıza bulmay, tiri bayımaydı/Ölüler razı olmazsa, diriler huzur bulmaz.” 

Nevruz sofrasının aksakalının yaptığı dualar, hem bir şükür duasıdır, hem de günün anlamını özetleyen bir söylemdir.

NEVRUZ  VE UNESCO

12 Hayvanlı Türk Takvimi’ne göre, Türkistan coğrafyasında 4655 yıldır kutlanmakta olan Nevruz, TÜRKSOY Genel Sekreteri Prof. Dr. Düsen Kaseinov’un girişimiyle UNESCO tarafından “Somut olmayan İnsanlık Mirası” listesine alınmıştır. 2010 yılından beri 21 Mart,  BM Baş Asamblesi'nin 64. Kararı gereğince, Birleşmiş Milletler çatısı altında, "Uluslararası Nevruz Günü" olarak kutlanmaktadır. 

4655’inci Nevruz/Ulu gün bayramımız kutlu olsun.