ANKARA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikalinin 78'inci yılında, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından Beştepe Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen anma törenine iştirak etti.

Törene Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanı sıra Başbakan Binali Yıldırım, Anasaya Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, bazı Bakanlar Kurulu üyeleri, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, TSK komuta kademesi, Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs ile Ankara'daki çeşitli okullarda eğitim gören öğrenciler katıldı.

"Vefalı Türk geldi yine"

Erdoğan, Türkiye'nin, kimsenin toprağında gözü olmadığına işaret eden, şöyle devam etti:

"Her şeyden önce bizim tarihimizde sömürgecilik lekesine, böyle bir utanca asla rastlayamazsınız. Bizim medeniyetimizde hangi kökenden, hangi inançtan olursa olsun, aynı vatan topraklarında yaşadığımız, aynı havayı soluduğumuz, ekmeğimizi bölüşüp yediğimiz herkes kardeşimizdir. Tüm devletlerini bu anlayışla kurmuş bir milletin, başkalarının haklarını gasbetmesi söz konusu olamaz. Tam tersine bizim ecdadımız gittiği her yeri mamur ve abad etmiştir. 

Orta Avrupa'dan Afrika'nın derinliklerine uzanan geniş bir coğrafyada asırlarca güven ve huzur ortamını tesis etmeyi başarmış bir devlet geleneğine sahiptir. Böyle bir müktesebattan, Batı tarzı bir işgalcilik profili çıkarmaya çalışanlar beyhude uğraşıyorlar. Bugün gidin Suriye'ye, gidin Irak'a, gidin Kuzey Afrika'daki, Orta Doğu'daki, Balkanlardaki herhangi bir yere, oradaki insanlara Türkiye ile Türk milletiyle ilgili kanaatleri sorun, hiçbir yerde 'sömürge, işgal, zulüm, katliam' gibi ifadeler duyamazsınız. Bunların yerine sadece artık bir sembol haline gelen 'Vefalı Türk geldi yine' teşekkürünü işitirsiniz."

"Oradaki insanların bekleyişi, umudu hiç gitmedi"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaşanmış bir olayı paylaşmak istediğini belirterek, Makedonya'nın dağ köylerinden birine uzun uğraşlar ve çok zor şartlarda ulaşan TİKA ekibinin yanına elindeki bastona yaslanarak, yaşı hayli ilerlemiş bir ihtiyarın geldiğini anlattı. 

Erdoğan, şunları kaydetti: 

"Aracın kapısının üzerindeki Türk bayrağını görünce, bastonunun ucuyla TİKA görevlisini dürterek 'Niye bu kadar geç kaldınız?' diye sorar. Görevli de şaşırır, programının birkaç gün gerisinde kaldıklarını sanarak durumu izah etmeye çalışırken, ihtiyar sözünü kesip 'Devam edin, yüzyıldır sizi bekliyoruz' der. Biz o coğrafyalardan ayrılalı bir asır oldu ama oradaki insanların bekleyişi, umudu hiç gitmedi.

Dün devlet olarak oradaydık, bugün yardım kurumlarımızla, eğitim kurumlarımızla, sağlık kurumlarımızla, kalkınma projelerimizle oradayız. Hani diyorum ya dünya 5'ten büyüktür. Türkiye, Türkiye'den büyüktür, bunu böyle bilelim. Biz 780 bin kilometrekareye hapsolamayız. Çünkü bizim fiziki sınırlarımız başkadır, gönül sınırlarımız bambaşkadır. Musul'daki, Kerkük'teki, Halep'teki, Humus'taki, Mısrata'daki, Üsküp'teki, Kırım'daki, Kafkasya'daki kardeşlerimiz fiziki sınırlarımız dışında olabilir ama hepsi gönül sınırlarımızın içindedir, kalbimizin tam ortasındadır."

"Yeni Türkiye kavramı ilk kez Gazi tarafından Nutuk'ta zikredildi"

Atatürk'ün, "Milletimiz de ecdadımızı tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır." sözlerine atıfta bulunan Erdoğan, "Bunu böyle anlamamız lazım. Mustafa Kemal'in Kurtuluş Savaşımıza yüklediği anlam çok önemlidir. Ne diyor Gazi, 'Anadolu bu savunmasıyla yalnız kendi hayatına ait vazifeyi yerine getirmiyor, belki bütün Doğu'ya yönelik hücumlara bir set çekiyor.' Bu söz Anadolu'nun, zulmün önündeki son kale olduğunun tüm dünyaya ifadesidir. Zulmün önündeki bu son kaleyi düşürmek şöyle dursun, yeniden yeni Türkiye hedefleriyle daha da büyütüp güçlendirmek mecburiyetindeyiz." diye konuştu.

"Yeni Türkiye" kavramının ilk kez Atatürk tarafından Nutuk'ta defalarca zikredildiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı'nı kalkan yaparak, bu kavram üzerinden bizi yıpratmaya çalışanların, aslında Cumhuriyet ruhuna ne kadar yabancı oldukları ortadadır, bunu böyle bilesiniz. Aynı kesimlerin, Gazi Mustafa Kemal'in en çok hayran olduğu devlet yöneticilerinin başında Fatih Sultan Mehmet'i bilmediklerini de burada size hatırlatmak isterim." dedi.

Fatih Sultan Mehmet'in, fetih planları yaptığı dönemde, tebdili kıyafetle halk arasına karışarak, onların haleti ruhiyelerini gözleyen bir hakan olduğuna dikkati çeken Erdoğan, böyle bir gezinin ardından Fatih'in, "Bu milletle değil İstanbul'u, cihanı bile fethederim" şeklindeki sözlerini anımsattı. 

"Adını ağızlarına almayı hak etmiyorlar"

"Gazi Mustafa Kemal'i tarihe iz bırakan bir komutan ve lider yapan sır da işte tam burada gizlidir" ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

"Fatih gibi Gazi de milletine sonsuz bir inanç ve güven besliyordu. İşgal donanmaları İstanbul'a demir attığında, herkes umutsuzluğa kapılırken o, 'Geldikleri gibi gidecekler' diyecek gücü, milletine olan sarsılmaz inancından alıyordu. Başkomutanlık Savaşı'nın ardından, 'Ordular ilk hedefiniz Akdenizdir, ileri' emrini verirken de biliyordu ki bu milleti üstün kılan, 'Ya istiklal ya ölüm' parolasıyla yaşıyor olmasıdır. Gücünü milletten alan Fatih, İstanbul'un ve yeni çağın kapılarını bize açarken, Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşları da 'bitti' denilen bir milletten devşirdikleri güçle, yeni Türkiye'yi inşa ettiler. 

Açıkçası ben, Samsun'a çıktığı andan itibaren mücadelesini sadece milletine güvenerek yürüttüğünü söyleyen Gazi'nin mesajlarını hala anlayamayanların olduğunu üzüntüyle takip ediyorum ve görüyorum. Üstelik bunların başında da bizzat kurucusu olduğu partinin mirasyedileri geliyor. Kendi küçük siyasi çıkarları uğruna ülkelerini, milletlerini, devletlerini Gazi'nin emaneti olan Yeni Türkiye'yi karalamanın, itibarsız hale getirmenin, hedef haline getirmenin peşinde olanlar, onun adını ağızlarına almayı hak etmiyorlar."

"Bunu başaramazsanız sadece patinaj yaparsınız"

Gazi Mustafa Kemal'in, muasır medeniyetler seviyesine çıkma hedefini, tam bağımsızlıktan hiçbir zaman ayrı düşünmediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu görüşlerini paylaştı:

"Gazi, barışın ve huzurun şartı olan tam bağımsızlığı da siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel ve benzeri her hususta tam serbestlik olarak tanımlar. Gazi Mustafa Kemal'in 'en büyük eserim' dediği ve gelecek nesillere emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti'ni tam bağımsız bir ülke olarak sürekli daha ileriye taşımanın gayreti içerisindeyiz. Eğer bunu başarırsanız, Gazi'yi anlamış olursunuz. Eğer bunu başaramazsanız sadece patinaj yaparsınız." 

Bu amaçla, milli iradenin hakim kılınmasına, siyaset alanının ve demokrasinin güçlendirilmesine, insan hak ve özgürlüklerinin genişletilmesine yönelik çok büyük reformlar gerçekleştirdiklerine işaret eden Erdoğan, "Şu anda huzurunuzda doğrudan milletin oyuyla seçilmiş bir cumhurbaşkanı olarak bulunuyor olmam dahi milli iradenin gücünün nerelere ulaştığını gösteriyor." dedi. 

 "Rabbim bizlere 15 Temmuz'da farklı bir zaferi lütfetti"

Büyük Millet Meclisi'nin 23 Nisan 1920'de açıldığı tarihte çok büyük yokluk ve yoksulluğun bulunduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bazıları yeise kapılmış, memleketlerine geri dönmekten söz etmeye başlamışlardı. Bu durum karşısında, Mustafa Kemal kürsüye çıktı ve şunları söyledi, 'İşittim ki bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek, memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Ben kimseyi zorla Milli Meclis'e davet etmedim. Herkes kararında özgürdür. Ben bu mukaddes davaya inanmış bir insan sıfatıyla buradan gitmemeye karar verdim. Hatta hepiniz gidebilirsiniz, asker Mustafa Kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağı alır, bu şekilde Elmadağ'ına çıkar. Orada tek kurşunum kalana kadar vatanı savunurum. Kurşunlarım bitince de bu aciz vücudumu bayrağa sarar, düşman kurşunlarıyla yaralanır, temiz kanımı mukaddes bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. Ben buna ant içtim.' 

Hani bir gazimiz kan revan içindeki gömleğini asmıştı ya bak görüyorsunuz, işte buna ant içenlerin ulaşacağı mertebe budur. Biz milletimizi üstün kılan bu ruh ile 15 Temmuz'u yaşadık. Allah'a ne kadar hamd etsek azdır. Onun için de Rabbim bizlere 15 Temmuz'da farklı bir zaferi lütfetti. Bu millet yüce bir millet, bu millet güzel bir millet ve bu milletle biz daha çok nice engelleri aşacak ve muasır medeniyetler seviyesinin üstüne de çıkacağız, hiç endişeniz olmasın."

"Ders kitaplarının yeniden gözden geçirilmesi dahil her türlü adımı atmalıyız"

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "İdare-i maslahatçılar esaslı inkılap yapamazlar" sözüne işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

"Atatürkçülük adına değişime direnenlere rağmen, biz onun vasiyetinin gereklerini yerine getirmeye devam ediyoruz, devam edeceğiz. Gazi'yi kendi dogmalarının içinde hapsetmeye çalışarak, devlet ve millet tarihimizi 90 yılla sınırlandırmaya kalkanlara izin vermeyeceğiz. İlköğretimden itibaren ki buna artık 'anaokulları' diyoruz, ders kitaplarının bu çerçevede yeniden gözden geçirilmesi dahil milletimizi tarihiyle, kültürüyle, medeniyetiyle buluşturacak her türlü adımı süratle atmalıyız."