Bütün gazeteler ve televizyonlar bu konuyla ilgili sürekli bilgi akışı sağladıkları için aslında hiç değinmemek istiyordum ama konu o kadar sıcak ki görmezlikten de gelinmiyor. Malum Cumhurbaşkanlığı seçimi yine konumuz. Sn. Başbakan gerekçeleri ne olursa olsun, kendi adına fedakârlık yaparak Sn. Abdullah GÜL’ü partisinin adayı olarak ilan etti. Normal şartlarda da meclis aritmetiği içinde seçim sonuçlanacak. İşin bugün için püf noktası da burada başlıyor. Yazımı erken yazmak zorunda olduğum için gelişmelerle ilgili tahminde bulunmak zorundayım. Sizler bu yazıyı okurken belki konu bayatlamış olacak, kusura bakmayın. Gelelim muhtemel gelişmelere; CHP ilk turda 367 üye sayısının sağlanamaması durumunda toplantının hiç açılmamış olacağı düşüncesinde olduğundan diğer turlara geçilemeyeceği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine gideceğini açıklamıştı. AKP’nin 354 olan kendi üyesi, oturumu yönetecek Meclis Başkanı oy kullanamayacağı için 353‘e düşer. İş kalır DYP, ANAP ve BAĞIMSIZ üyelere. Onlarla sıkı bir görüşme yaşanıyor fakat bu satırların yazıldığı dakikalar itibariyle sorunu çözmeye yetmiyor. Bağımsızlarla ANAP ciddi bir role ve etkiye sahip olacak bu durumda. Kadere bak, Sn. T. Erdoğan’ın görmeye tahammül edemediği eski kabine arkadaşı, Sn. Mumcu’ya kilit bir rol yükledi şartlar. Sn. Gül’ün ılımlı, uyumlu, olumlu tavırlarına ve herkesi kucaklayacağına dair beyanlarına rağmen, seçim bir anlamda laik kesimle İslamcı siyasetin bir hesaplaşmasına dönüşmüş gibi görünüyor. Çünkü Sn. Başbakan, 14 Nisan mitingi, Genelkurmay Başkanı’nın ve Cumhurbaşkanı’nın konuşmaları ve muhalefetin tepkileriyle konuyu yargıya taşımaktaki kararlılıkları sonucu, Türkiye’nin gerginliğe tahammülü olmadığı düşüncesiyle farklı bir isim arayışındaydı. Ancak son gün Sn. Arınç’ın tavrıyla her şeye rağmen sadece kendilerinden birinin adaylığı konusunda ısrarcı oluşu bir anlamda türbanlı eşi olan bir Cumhurbaşkanı dayatmasıyla inatçı bir kararlılık göstermiştir. Bu durumda 14 Nisanda meydanlara çıkan bir milyon civarındaki insanla çeşitli nedenlerle bu mitinge katılamamış fakat aynı duyguları paylaşan milyonlarca insanı fikren ikna etmesi zor olacaktır. Sn. Gül’ün olumlu kişilik özelliklerine rağmen siyasi görüşleri ve geçmişleri itibariyle Sn. Erdoğan’dan farklı olmadığı kanaati bu kitlelerde kendilerince haklı bir kuşkuya yol açmaktadır. Seçilmesi halinde yapacakları her icraat kuşkuyla karşılanacak, Başbakandan talimatlı ve laik demokratik rejimi zayıflatmaya yönelik gizli bir planın parçası olarak algılanacaktır. Geçmişlerinde de tüm değiştik söylemlerine rağmen , “ laik rejimi değiştirmek istediklerine” , Atatürkçü düşünceden rahatsızlıklarına, hatta bir ara densiz ve… bir AKP milletvekilinin Meclisteki üniformalı Atatürk resminden rahatsızlığını ve kaldırılmasını söylemeye kadar cüret etmesi, bir diğerinin Atatürk’ü kastederek “bu adamın önünde kazık gibi ayakta durmak zorunda mıyım” demesi vs, üzerlerindeki kuşkuyu devam ettirecektir. Peki 367 katılma yeter sayısı bulunamaz ve Anayasa mahkemesine konu taşınırsa ne olacak? Normal şartlarda biliyorsunuz meclisin feshi ve 2 ay içinde erken seçime gidilmesi gerekiyor. Hali hazırda iktidar aldığı oyla orantısızca hak etmediği bir şekilde % 64 meclis çoğunluğuna sahip. Bu durumun yarattığı bir sıkıntı zaten var. Böyle bir gelişme olursa yeni meclisin seçeceği ve tüm kesimlerin benimseyeceği bir Cumhurbaşkanı huzurun, istikrarın ve devletin teminatı olur. Seçimin yapılamaması durumunda doğal olarak Sn. Sezer’in görev süresi yeni meclis, yeni Cumhurbaşkanını seçinceye kadar uzar. Bunun açılımı ise bugünkü siyasi tablodan çok farklı bir yapıyı gündeme getirir. İktidar partisinin bugüne kadar ki icraatına ve tüm gücüne rağmen şartlar aleyhine dönebilir. Hükümet çizgisinde tavır alan ve bazı aydınlarımızın Bizanslı dedikleri basın gurubu dahi yeni güçlerin yarattığı rüzgârlara yelken açmakta tereddüt etmez. Her şey çok farklı olabilir. Daha radikal düşünceler ve komplo teorileri de dolaşıyor etrafta. Gelişmelerin ışığında gerekirse gelecek yazımızda gündeme alırız onları, şimdi zihinlerinizi fazla bulandırmayalım. Her şeye rağmen ülkemiz için huzuru ve istikrarı bozmayacak, geleceğe güvenle taşıyacak, ekonomik gelişmeyi aksatmayacak, halkın refahını arttıracak günler diliyor, hayırlı olmasını temenni ediyorum. [email protected]