İnanç turizminin önemli merkezlerinden Edirne'de padişahların yaptırdığı camiler ramazan ayında ziyaretçi akınına uğruyor.

Eski payitahtta "inanç turizminin altın üçgeni" olarak tanımlanan alanda yer alan Selimiye, Üç Şerefeli, Eski camiler ile kentteki Dar'ül Hadis, 2. Bayezid, Muradiye ve Yıldırım Beyazıt camileri ziyaretçilerden yoğun ilgi görüyor.

Edirne Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Hacıoğlu, yaptığı açıklamada, Osmanlı'nın 92 yıl başkenti olan Edirne'nin bu sayede pek çok esere de ev sahipliği yaptığını söyledi.

Birbirine yakınlığıyla Selimiye, Eski ve Üç Şerefeli camilerin ziyaret konusunda en üst sıralarda yer aldığını belirten Hacıoğlu, şöyle devam etti:

"Selimiye, Üç Şerefeli ve Eski cami üçgeni; buralar çok ziyaretçi çekmektedir. İstanbul'a yakın olduğu için halkımız buraya gelmekte ve ramazanı gönlünce geçirmektedir.

Selimiye, Üç Şerefeli ve Eski camiler en fazla ziyaretçi alan camilerimiz. Dar'ül Hadis, 2. Bayezid, Muradiye ve Yıldırım Beyazıt camileri de ziyaretçi almaktadır. UNESCO Kültür Mirası olması sebebiyle Selimiye çok fazla ziyaretçi almaktadır. Ziyaretçi sayısının gittikçe artacağını, özellikle Kadir Gecesi'nde 30 bini bulacağını düşünüyoruz. Çünkü Selimiye kendine ait şifreleriyle, kendine ait özellikleriyle, nevi şahsına münhasır özellikleriyle hem içeriden hem dışarıdan yerli ve yabancı turist çekiyor."

Edirne'deki selatin camiler

Türk-İslam sanatının zirve örneği, Mimar Sinan'ın "ustalık eserim" dediği Selimiye Camisi, serhat kenti Edirne'den dünyayı selamlıyor.

2. Selim'in vefatı nedeniyle açılışını göremediği cami, Mimar Sinan'ın usta dokunuşuyla, yüzyıllardır tüm heybetiyle ziyaretçilerine kucak açıyor. Tek kubbesinin Allah'ın birliğini, pencerelerin 5 kademeli oluşunun İslam'ın 5 şartını, 4 vaaz kürsüsünün 4 mezhebi, külliyedeki 32 kapının 32 farzı, arka minaredeki 6 yolun imanın 6 şartını temsil ettiği söylenen Selimiye Camisi, yılın her dönemi olduğu gibi ramazanda daha da artan bir yoğunlukla yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgi odağı oluyor.

Osmanlı mimarisinde bir ilk: Üç Şerefeli Cami

Üç Şerefeli Cami de Osmanlı'da revaklı avlunun ilk kez denendiği yapı olarak mimarideki yerini alıyor.

Cami, bir minareden çıkan üç kişinin birbirini görmeden şerefelere erişmesi tekniğiyle de dönemin mimari imkanlarına göre değerlendirenlerin büyük hayranlığını kazanıyor.

Rivayete göre, 2. Murat, dönemin ünlü mimarlarından Müslihiddin Ağa'dan bayram namazını resmeden bir cami yapmasını istedi. Müslihiddin Ağa'nın 1437'de temellerini attığı, 2 rekat bayram namazını temsilen 2 sütun üzerinde yükselen ve 9 tekbiri temsilen de 9 kubbeden oluşan caminin yapımı 10 yılda tamamlandı.

Selçuklu etkisindeki çok kubbeli cami mimarisinin, Üç Şerefeli Cami'de denenen tek kubbe örneğiyle aşıldığı, Osmanlı mimarisinde yeni bir akım meydana getirdiği biliniyor. Caminin ortasında bulunan 24 metre çapındaki büyük kubbe, 2'si serbest, 4'ü duvarlar içinde bulunan 6 paye (ayak) ile taşınıyor. Ana kubbe, yan kısımlardaki 9 ayrı kubbeyle destekleniyor. Kubbeli ve revaklı harem avlusunun ilk kez uygulandığı Üç Şerefeli Cami'nin avlusunda 4 minare bulunuyor.

Minareler, burgu, baklavalı, şişhaneli, çubuklu motifleriyle de dikkati çekiyor. Külahıyla birlikte 76 metre yüksekliğinde ve 203 basamak sayısı bulunan camiye de adını veren üç şerefeli minare, tekniği açısından ilk olma özelliği taşıyor.

Altın üçgen olarak adlandırılan bölgedeki cami ramazanda kenti ziyarete gelenlerden yoğun ilgi görüyor.

Hat yazılarıyla büyüleyen Eski Cami

Osmanlı'nın Fetret döneminde, Süleyman Çelebi'nin emriyle yapımına başlanan, 1. Mehmet döneminde bitirilen, mimarlığını Konyalı Hacı Alaaddin'in yaptığı Eski Cami'de "Hacerül Esved" taşının bir parçası da bulunuyor.

2. Murat döneminde Edirne'de Eski Cami'de Hacı Bayram Veli'nin vaaz verdiği kürsü, saygı nedeniyle imamlarca kullanılmıyor. 1. Mahmut döneminde duvarlarına büyük puntolarla nakşedilen hat yazılarına onarımlar sırasında yenileri eklenen cami, halk arasında "Ulu Cami" ya da "Yazılı Cami" olarak da anılıyor.

Eski Cami de özellikle "Hacerül Esved"in parçasını görmek isteyenlerin ziyaret etmeden geçemediği bir adres olarak öne çıkıyor.

Sade bir selatin cami: Muradiye

Sultan 2. Murat'ın, Mevlana'nın rüyasına girip istemesi üzerine yaptırdığı söylenen Muradiye Camisi, dışarıdan çok sade, içerisindeki işlemeleriyle ise ihtişamlı bir görünüme sahip. Kesme taşlardan yapılan camide iç kısımında kullanılan çini süslemeler dikkati çekiyor.

Yıldırım Camisi

Yıldırım Camisi, Bizans kilisesinden camiye dönüştürülen Edirne'nin en eski camisidir. Yıldırım Bayezid adına temel haricinde 1396'da yeniden yapıldı. Caminin kıblesi yapının eksenine uymadığından mihrap haç kollarından birisinin köşesine konuldu, eğimli bir görünüm aldı. Osmanlı - Rus savaşında Rus ordusunun camiyi depo olarak kullandığı belirtiliyor.

Dar-ül Hadis ve 2. Bayezid camileri

Sultan 2. Murat'ın Hazreti Muhammed'i rüyasında görmesi üzerine 1435'te Dar-ül Hadis olarak yaptırdığı camide, Osmanlı döneminde Edirne'de vefat eden şehzade ve sultanların kabirleri bulunuyor.

Padişahların Edirne sarayından çıkarak namaz kılmak için Tunca nehri aracılığıyla geldiği 2. Bayezid Camisi ise heybetinin yanındaki sadeliğiyle ilgi odağı olmaya devam ediyor.