Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Türkiye Misyon Şefi Lado Gvilava, 30 Temmuz "Dünya İnsan Ticaretiyle Mücadele Günü" dolayısıyladeğerlendirmelerde bulundu. 

Uluslararası bir olgu olarak insan ticaretinin birçok sebebi bulunduğunu dile getiren Gvilava, en temel sebepleri ise "ülkeler ve bölgeler arasındaki zenginlik farklılıkları, varlıklı ülkelerin katı göç politikaları ve hukuk uygulamalarının nispeten etkisiz olması" şeklinde sıraladı. Gvilava, bir tarafta "savunmasızlık" ve diğer tarafta ise "belirli hizmetler ve ucuz ürünler için talebin" insanları sömürüye yönlendirmek anlamına geldiğinin altını çizdi.

İnsan ticaretinde kaynağın genelde gelişmekte olan veya çatışma sonrası toplumların yer aldığı ülkeler, hedefin ise gayri safi yurt içi hasılası yüksek ülkeler olduğunu söyleyen Gvilava, "İstihdam, sosyal statüdeki iyileşme, evlenme ve Batılı mallara erişim beklentilerinin yanı sıra yüksek işsizlik oranları, yoksulluk, eğitim eksikliği, toplumsal cinsiyet ayrımcılığı ve aile içi şiddet, kaçakçılar için kişilerin teminini kolaylaştıran unsurlardır. Bu nedenle insan tacirleri, yoksul ülkelerdeki sosyo-ekonomik sorunlardan ve daha gelişmiş ülkelerdeki farklılıklardan yararlanmaktadır. Ayrıca gelişmekte olan ya da çatışma sonrası toplumların yer aldığı ülkelerde mevcut yasal boşluk ya da bilgi eksikliği mağdurların teminine hizmet etmektedir." diye konuştu.

Ülkelerin 2000 yılında Palermo'da imzaya açılan "Sınır aşan Organize Suçlarla Mücadele Sözleşmesi"nden bu yana insan ticareti konusunda biraz gelişme kaydettiğini belirten Gvilava, ilk baştaki politikalarda, özellikle kadının cinsel sömürüsüne çok fazla odaklanıldığını, zorla çalıştırma, dilencilik, organ ticareti, yasa dışı faaliyetlere zorlama, çocuk evliliği ve hatta çocuk evlat edinme gibi diğer sömürü biçimlerinin göz ardı edildiğini anlattı. Gvilava, ülkelerin eskiden cinsel sömürünün sadece kadınları mağdur etmediğinin, erkekler, transseksüeller, erkek ve kız çocuklarının da cinsel sömürü amacıyla insan kaçakçılığının kurbanı olabileceğinin farkında olmadığını da hatırlattı.

Şu anda ise ülkelerin diğer sömürü biçimlerine karşı eylemlerini artırdığını vurgulayan Gvilava, artık mağdurların savunmasızlıklarının temel özellikleri olarak düşünüldüğünü söyledi. Gvilava, şöyle devam etti:

"Sivil toplum ve hükümetler insan ticareti göstergeleri konusunda giderek daha bilinçli ve mağdurları önlemek ve desteklemek için daha nitelikli hale gelmektedir. Özel sektör de insan kaçakçılığıyla mücadele için güçlerini birleştirdi. Ancak toplumda yapısal değişikliklere ihtiyaç duyulduğundan, yasalardaki düzenlemeler ve yaptırımlar insan ticaretini önlemek ve ortadan kaldırmak için yeterli değildir. İnsan kaçakçılığı, kolluk kuvvetleri meselesi değildir ve her yerde, birçok farklı ekonomik sektörde ve hatta evlerde de gerçekleşmektedir. Bu nedenle bu kadar dar bir görüşe sahip olmamızın üstesinden gelmek çok zor. Bu durum, insan haklarına ve insani gelişmeye saygı meselesidir. Örneğin, bir kişi bir tişörtü çok ucuza aldığı için eve mutlu giderse ve kendisine nasıl bu kadar ucuza alabildiğini sormazsa, bu kişi insan ticareti endüstrisinin zorla çalıştırma amacını beslemiş olur. Eğer insanlar, bazı hayatların kendi hayatlarından daha az değerli, refah ve fayda için kaynak olabileceğine inanırsa, modern kölelik gözlerimizin önünde gerçekleşmeye devam edecektir."

Gvilava, sosyal ve ekonomik aktörler arasındaki artan farkındalık ve iş birliğinin, ikili, bölgesel ve uluslararası iş birliği kadar önemli olduğuna dikkati çekti. İnsan kaçakçılığı kurbanları da dahil olmak üzere tüm savunmasız kişilere cevap vermek için stratejik ve kapsamlı bir şekilde hareket etmek gerektiğini ifade eden Gvilava, bu durumun özellikle kriz dönemlerinde önemli olduğunu belirtti.

IOM'un 1994'ten beri insan ticareti konusunda çalıştığını ve bu süre zarfında 90 binden fazla insan ticareti mağduruna yardım ettiğini vurgulayan Gvilava, "Özgürlük ve yeni bir yaşam şansının sağlanması için IOM'un yardımları güvenlik, tıbbi ve psikososyal destek, beceri geliştirme ve mesleki eğitim, yeniden entegrasyon yardımı ve kaynak ülkelerine gönüllü, güvenli geri dönüş seçenekleri, hedef ülkede veya gerektiğinde üçüncü ülkelere yeniden yerleştirme." dedi.

IOM Türkiye'nin 2005'ten bu yana insan ticaretiyle mücadele konusunda çeşitli projeler yürüttüğünü ve bu tür insan hakları ihlallerini ele alma ve mağdurların haklarını koruma kapasitesini geliştirmek için Türk hükümetine destek sağladığını dile getiren Gvilava, "Ancak, tek bir çözüm yoktur. Bu, küresel meselelerden ve yoksul toplumsal yapılardan yararlanan ulus ötesi bir suçtur. Savaş, çatışma, az gelişme, toplumsal cinsiyet ayrımcılığının önemli insan ticareti nedenleri olması nedeniyle ülkelere insani veya finansal kriz dönemlerinde uygun dikkat gösterilmelidir. Bu arada, endüstrinin dünya çapında tedarik zincirleri ve tüketicileri, yani hepimiz, sorumluluklarımızı kabul etmeli ve alışkanlıklarımızı değiştirmeliyiz." değerlendirmesinde bulundu.