FETÖ'nün darbe girişiminde komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin davada tanıklar dinlenilmeye başlandı.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar ve sanık yakınları ile müştekiler ve taraf avukatları katıldı.

Duruşmanın bu celsesinde tanıkların beyanlarını almaya başlayan mahkeme, ilk olarak darbe girişiminin yaşandığı dönemde yarbay rütbesiyle Uçaksavar Tabur Komutanı olan İbrahim Galin'i dinledi.

Galin, bayrak törenin yapılacağının söylenmesinin ardından saat 13.30'da tören alanına gittiğini ancak üs komutanı tuğgeneral Hakan Evrim olmadığı için beklediklerini, sorduğunda ise komutanın misafirinin bulunduğunun bildirildiğini anlattı.

Misafirin Çiğli 2. Ana Jet Üssü Komutanı tümgeneral Kubilay Selçuk olduğunu öğrendiğini, törenin yapılmasının ardından da lojmandaki evine geçtiğini anlatan Galin, akşama kadar olağan dışı bir şey gözlemlemediğini bildirdi.

Galin, saat 20.30 civarı ailesiyle çay bahçesine gittiğini ancak sorumlu astsubayı orada göremediğini, sosyal hizmetlerden de sorumlu olduğu için onu sorduğunu dile getirdi. Bizzat üs komutanı Evrim'in emriyle 150 kişilik yemek istendiğini ve astsubayın bununla ilgilendiğini öğrendiğini bildiren Galin, önemli bir şey olsaydı Evrim'in kendisini arayacağını düşündüğünü belirtti.

Galin, saat 21.30 gibi Yarbay Nihat Altıntop'un arayıp Harekat Komutanı albay Ahmet Özçetin'in 150 kişilik kalacak yer araştırmasını istediğini, peş peşe gelen bilgiler üzerine bir aksama olmaması için üsse gitmeye karar verdiğini kaydetti.

Bu sırada, televizyon izleyen kişilerin kendisini aradığını ve köprünün kapatılması gibi gelişmelerle ilgili bilgisini sorduğunu, ancak bilgisi bulunmadığını söylediğini aktaran Galin, üsse gittiğinde nizamiyede tanımadığı kişiler gördüğünü ancak onlarla konuşmadan, tanıdığı nizamiye görevlilerini görerek giriş yaptığını bildirdi. Galin, bu personele "Bunlar kim?" diye sorduğunda da "Komutanım biz de bilmiyoruz. Biraz önce geldiler. Birliğe saldırı olacağına yönelik duyum varmış. Güvenlik hizmetlerinde yardımcı olacaklarını söylüyorlar. Vardiya amirimize ve tabur komutanına ilettik." cevabını aldığını ifade etti.

Sivil giyimli kişinin Harun Biniş olduğunu söyledi

Aracını park ettikten sonra karargahta üs komutanı Evrim'in emir astsubayı Fatih Aslantaş'ın odasına girdiğini ancak koltuğunda başka birinin bulunduğunu anlatan Galin, şöyle konuştu:

"Bizim emir astsubayı Aslantaş, tedirgin bir beden diliyle kenarda bekliyordu. Makam kapısı açık, makamda Kubilay Selçuk oturuyordu. Bu, teamülere aykırı bir durumdu ve dikkatimi çekti. Fatih'e sordum 'Ne oluyor?' diye. Fatih, bir şeyden haberi olmadığını, bir şey sormamamı ifade etti. 'Üs komutanı nerede, bir yemek, bir yatak istiyorlar. Ne oluyor?' dedim. En son 143. Filo'da olduğunu duyduğunu ifade etti. Arkamı dönüp çıkacağım esnada at kuyruklu, gözlüklü biri geçti. Karargahta böyle şeylere alışık değiliz. Çaycı askerlere 'Bu kim?' diye sordum. 'Öğleden geldiler, kameraman mı neymiş, çekim yapacaklarmış, istekleri bitmedi.' diye serzenişte bulundu. Bunun üzerine beklemeyi tercih ettim ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Bir müddet sonra o sivil şahıs, daha sonra basından gördüğüm kadarıyla Harun Biniş, bunu net bir şekilde teyit edebilirim. Önümden geçip koridoru kat ederek şeref salonuna döndüler. Kubilay Selçuk da şeref salonuna geçti. Hizmet için koşturan askerin döndüğünü gördüm. 'Ne oluyor?' dedim. 'Bayrak istiyorlar.' dedi. Sonra Kubilay Selçuk'u küçük bir bayrakla geçerken gördüm. Burada bilgi alamayacağım kanaatine erişerek Hakan Evrim ile görüşmek için 143. Filo'ya doğru yola çıktım."

İbrahim Galin, 143. Filo'nun bütün ışıklarının yandığını gördüğünü belirterek, filonun kapalı olmayan büyük metal kapısının kapalı olduğunu ve teğmen rütbeli, tulumlu 3 kişinin kapının önünde durduğunu ifade etti. Kendisini tanıtıp, Evrim ile görüşmek istediğini bildirdiğini ancak silahlı bu kişilerin "mümkün olmadığını" söylediğini ifade eden Galin, ısrar etmesi üzerine içlerinden birinin içeri girip görüşme yapacak kadar uzun olmayan bir sürede çıktığını ve üs komutunun çok yoğun olduğunu, müsait olduğunda telefonla ulaşacağını ileri sürdüğünü ve eli tabancasında bulunur halde uzaklaşmasını istediğini kaydetti.

Bir teğmenin bir yarbaydan uzaklaşması gibi bir talepte bulunmasının teamüllere aykırı olduğunu vurgulayan Galin, silahını almaya karar verdiğini ve eve gittiğini aktardı.

Galin, daha sonra nizamiyelerin ele geçirildiğini, içeri kimsenin alınmadığını, lojman nizamiyesinde de bunu gördüğünü söyledi.

Işıkları kapalı kalkmışlar

Daha sonra, oturduğu bina önündeyken Nihat Altuntop'un "Ben kuledeyim ve uçaklar bizle temas kurmadan kalkıyor. Işıkları da kapalı. Biz, önümüzden geçen karartıdan anlıyoruz uçakların kalktığını." dediğini ve bu yaşananlara alet olmak istemediğini bildirdiğini anlatan Galin, silah talep eden Altuntop'a sakin olmasını telkin ettiğini belirtti.

Galin, ilerleyen saatlerde de cumhurbaşkanının açıklamasını öğrendiklerinde her şeyin yerine oturduğunu, bunun üzerine de darbe girişimine karşı hareket ettiğini söyledi.

Altıntop ile görüşmelerini sürdürdüğünü, fevri davranmamasını ve aldığı bilgileri aktarmasını, uçuşları engellemek için yapabileceği bir şey varsa yapmasını istediğini anlatan Galin, Eskişehir Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi'ndeki (BHHM) tuğgeneral Recep Ünal ile görüşmesinden kısa süre sonra Altuntop'un derdest edildiğini öğrendiğini kaydetti.

BHHM'den daha sonra arandığında darbecilerin elinde hava savunma silahı bulunup bulunmadığının sorulduğunu aktaran Galin, böyle bir silahları olmadığını, dışarıdan getirdilerse de ateş açılma ihtimalinin düşük olduğunu bildirdiğini ifade etti.

Galin, dost uçakların üsse müdahalesini duyduğunu, rütbeleri sökülmüş, üstleri başları dağılmış kursiyer teğmenlerin saat 07.30 gibi lojmanlarına geldiğini, bazılarının sivil kıyafetlerini giyip araçlarına binerek hızla uzaklaştıklarını gördüğünü söyledi.

"Lojman nizamiyeyi aradığımda giriş çıkışa müsaade edilmeye başlandığını söylediler. Kursiyerlerin kaçtığını gördüm. Darbenin başarısız olduğu anlaşıldı." diyen Galin, daha sonra üsse gittiğini belirtti.

Üsse girerken Kara Kuvvetleri Komutanlığı mensubu bazı teğmenlerin tel örgülerden atlayarak kaçmaya çalıştıklarını da üsse girerken gördüğünü ifade eden Galin, üsse girdikten sonra karargaha gittiğini, sonra da dost unsurların içeri girişine eşlik ettiğini bildirdi.

"Beni de kurtardın Galin"

Galin, kimisi üniformalı 50-60 kadar kişiyi silahlarını bırakmış, oturmuş halde gördüğünü, karargahın önünde orgeneral Akın Öztürk'e de rastladığını ifade ederek, "Akın Öztürk 'Beni de kurtardın Galin.' deyip bana sarıldı. Ben ellerimle iterek uzak durmak istedim. Hemen yanından ayrılıp karargaha girdim." dedi.

Akın Öztürk'ü daha sonra tekrar gördüğünü ve kendisine derdest edilen komutanların tutulduğu "Yuva 4" isimli binanın nerede olduğunu sorduğunu anlatan Galin, farklı araçlarla bu binaya giderken bilip bilmediklerini test etmek için yolunu değiştirdiğini, ancak Akın Öztürk'ün aracının kendisini takip etmeden kısa yoldan binaya gittiğini aktardı.

Galin, binadakiler kurtarıldıktan sonra Öztürk'ün 6 kişinin eksik olduğunu söylediğini, bundan dolayı içeride kaç kişi bulunduğuna dair bilgisi bulunduğunu anladığını kaydetti. Binadakileri çıkardıktan sonra güvenlik ekiplerinin 6 kişinin yakaladığına dair telsiz anonsu geldiğini bildiren Galin, bunların, Akın Öztürk'ün bahsettiği kişiler olduğunu tahmin ettiğini söyledi.

Galin, bu kişilerin serbest bırakıldığını, üsteyken birçok evrakın kırpıldığını gördüğünü belirtti.

Duruşmaya öğle arası verildi.