KASTAMONU

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Ergenekon" diye bilinen davada verilen kararın üzerinden 7 ay geçtiğini belirterek, "7 ay geçmesine rağmen gerekçeli kararın yazılmamış olması, hakkında mahkumiyet hükmü verilenler bakımından bence hak ihlalidir çünkü onların hak arama yolları böylelikle geciktirilmiştir" dedi.

Devrekani ilçesini ziyaretinde partililerce karşılanan Bozdağ ile Merkez Mahalle Muhtarı Rafet Baykuş arasında esprili diyalog yaşandı.

Bozdağ, "Yaklaşık 49 yıldır muhtarlık yapıyorum. Bu dönem yine adayım. Vatandaş beni istiyor" diyen Baykuş'a, "Bu işin sırrını bize de öğret" şeklinde karşılık verdi.

Karşılamanın ardından Bozdağ, kaymakamlığı ziyaretinde gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

 Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tahliyesinin ardından, yeni tahliye talepleri hakkındaki düşüncelerinin sorulması üzerine Bozdağ, Başbuğ'a geçmiş olsun dileğinde bulundu.

"Bizim hukukumuzda tutuklama bir tedbirdir" diyen Bozdağ, şöyle konuştu:

"Esasında istisnai olarak başvurulması gereken bir tedbir ama ne yazık ki bazı davalarla ilgili bu tedbirin oldukça geniş kapsamlı uygulandığını Türkiye'de herkes ifade ediyor. Bu yönde de pek çok eleştiri yapıldı. Tutuklamanın süresinin uzunluğuyla ilgili ülkemizde çok tartışmalar oldu. Yaptığımız son düzenlemeyle 10 yıl olan tutuklamanın üst sınırı 5 yıla çekildi. Özellikle Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlar bakımından 5 yıla çekildi. Böylelikle hem uzun tutuklama süresi konusunda Türkiye'ye yönelik eleştiriler karşılanmış hem de uzun tutukluluğun olmaması gerektiğine dair yasal irade ortaya kondu.

Umarız ki yargılama süreçlerinde tutuksuz yargılamalar yapılır. Zorunlu hallerde tutukluluk tedbirleri uygulanabilir. Zorunlu hallerin herkesin takdir ettiği belli alanlar ve şartlarla yasal çerçevede sınırlı olmasını temenni ederiz. Genelkurmay Başkanı'nın yargılandığı davada tutuklu yargılama baştan yanlıştı. Biz o zaman da ifade etmiştik yani tutuksuz yargılanması doğru olandır."

Bozdağ, tahliyelerle "Ergenekon" diye bilinen davanın "çöktüğü" yönündeki algıya ilişkin ise şunları söyledi:

"Davanın özüne dair değerlendirme yapmayı uygun görmüyorum.  Şu anda henüz karar verilmiş ama Yargıtay aşaması tamamlanmamış durumda yani yargılama süreci devam ediyor. Yargılama süreci devam eden bir konuda davanın esasına dair görüş belirtmemiz doğru olmaz." 

Bence hak ihlalidir

Bozdağ, mahkemenin karar tarihinden 7 ay geçmesine rağmen gerekçeli kararın yazılmamış olmasının kabul edilemeyeceğini söyledi.

Mevzuatın gerekçeli kararın dosyaya konulmasını, konamıyorsa en geç 15 günde konulmasını emrettiğine dikkati çeken Bozdağ, şunları dile getirdi:

"Ergenekon' diye bilinen davanın kararının verilmesinin üzerinden zannedersem 7 ay geçti. 7 ay geçmesine rağmen gerekçeli kararın yazılmamış olması, hakkında mahkumiyet hükmü verilenler bakımından bence hak ihlalidir çünkü onların hak arama yolları böylelikle geciktirilmiştir. Gerekçeli karar vaktinde yazılıp dosyaya konmuş olsa temyiz yoluna başvuracaklar. Belki Yargıtay bir kısmının veya belki hepsinin beraatine karar verecek.  Hangi tür karar verirse versin, sonuçta o karardan istifade edecek kişiler var. Kararın geç yazılması hem temyize gitmeyi hem bireysel başvuruya hem de AHİM'e gitmeyi geciktiren bir durumdur.

Bunların hiçbiri hukuken kabul edilebilir değildir. Gerekçeyi yazmaları gerekip bugüne kadar yazmayanlar da hukukun çizdiği sınırları aşmıştır. Benim görüşüm bir hakkın iyi niyetli kullanımı olarak nitelendirilemez."

Hukuk devleti bakımından kabul edilemez

Bozdağ, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının (TİB) dinlemelere ilişkin soruşturmasıyla ilgili ise şöyle konuştu:

"Yasal da olsa Türkiye'de yüz binlerce insanın dinleniyor olması, hukuk devleti bakımından kabul edilemez. Polis ve jandarma istihbarat ve diğer birimler tarafından yasalar çerçevesinde yapılan dinlemeler var. Bütün bunları yan yana koyduğunuzda ortaya çıkan fotoğraf, bütün vatandaşlarımızı ve hepimizi rahatsız eder.

Telefonda konuşamaz hale geldik. Bu, hukuki güvenlik, özel hayatın gizliliği, haberleşme özgürlüğü, kişi hürriyeti ve güvenliği bakımından son derece önemli sorunlar ortaya çıkarmıştır. Bundan sonraki süreçlerde Türkiye'de böyle kötü manzaralar olmasın. Hukukumuzda adli dinlemenin son çare başvurulması gereken yöntem olması lazım. Anladığım, soruşturmayı yürüten makamlar dinlemeyi yapacak. Ondan sonra, son çare olarak bu talebe başvuracak ancak belli suçlarla ilgili başvurulmalı ve belli süreyle yapılmalı. Dinlemeler konusunda önemli adım attık."

"Dinlemelerin ağır ceza mahkemelerinde oy birliğiyle karara bağlanmasının yolunu açtık" diyen Bozdağ, "Örgütü dinlemeden çıkarttık ve sınır getirdik. Dinlemeler böyle ortaya dökülürken ne ana muhalefet partisi ne de muhalefet partileri, hukuku kullanarak, hukukun çiğnendiği bu yapılar karşısında bir cümle kurma zahmetinde bulunmamışlardır" şeklinde konuştu.