Adana'da 4,5 yaşındaki bir kız çocuğuna yönelik cinsel istismar olayının kamuoyunda yankı uyandırmasının ardından Bakanlar Kurulu'nda masaya yatırılan, kimyasal kastrasyon da dahil bu tür suçlarda ne tür tedbirler alınacağı, yasayla ne gibi düzenlemeler getirileceği, idari olarak hangi uygulamaların yapılacağı gibi konuları değerlendirmek üzere bir komisyon kuruldu.

Kimyasal kastrasyon ve nasıl uygulanabileceğini konusunda soruları yanıtlayan Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usul Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Gökçen, 2005'te yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu'nuyla (TCK) çocuklara karşı işlenen cinsel istismar suçlarının eski TCK'ya göre bir misli artırıldığını, kanunun 103. maddesinde yer alan bu suçlarla ilgili yaptırımların da ağır olduğunu söyledi.

Toplumda infial yaratan suçlar bakımından ve en son Adana'da gerçekleşen olayın ardından cinsel istismar suçlarının yeterli olup olmadığının tekrar düşünüldüğünü anımsatan Gökçen, "Bu kadar ağır fiiller için, dünya ülkelerinde uygulanan kastrasyon denilen halk dilindeki hadım etme gündeme geliyor. Kimyasal kastrasyonun cerrahi ve tıbbi olanı var. Mevzuatımızda bu şekilde yaptırım mevcut değildir. Şu anda yetkililer tıbbi kastrasyon üzerinde çalışıyor." diye konuştu.

Kimyasal kastrasyon uygulamasının kanunla düzenlenmesi gerektiğini vurgulayan Gökçen, şöyle devam etti:

"İnsan hak ve hürriyetleriyle ilgili doğrudan sınırlama getiren bu tür düzenlemelerin yönetmelikle değil kanunla yapılması gerekir. Meclis'te de bu yönde çalışma yapılacağını görüyoruz. Bu konuda bir komisyon kuruldu. Bu tür fiillerin etkin bir şekilde önlenmesi için son çare olarak ceza hukuku vardır. Kamuoyunda ceza hukuku yaptırımlarının yeterli önlemeyi sağlamadığı şeklinde bir algı var. Son günlerde bunlar tartışılıyor. Cinsel istismar olaylarında kanunlarda ön görülen iyi hal gibi indirim sebepleri ortadan kaldırılabilir. Yine şartla salıvermede öngörülen indirimler kaldırılabilir. Bu yönde bir kanun çıkarsa bu suçlarda, 'Tıbbi müdahaleye rıza göstermek, katlanmak suretiyle şartla salıverme' şeklinde getirilebilir. Yani kimyasal kastrasyon şartıyla uygulanabilir. Cinsel istismar suçunun mükerrer şekilde işleyenler bakımından şartla salıvermenin koşulu olarak uygulanabilir. Özellikle 15 ya da 12 yaşından küçüklere yönelik bu suçlarda şartla salıvermeden faydalanmak için ön şart olarak getirilebilir. Bir suçu tekrar tekrar işlemiş olanlar için bir denetim süresi içerisinde infazı tamamlamadan erken çıkacaklara yönelik şart olarak getirilmesinin tartışılmasında fayda vardır."

"Cezaların uygulanmasında bir sorun yok"

Prof. Dr. Ahmet Gökçen, gelişmiş ülkelerde ceza hukukunun son çare görüldüğünü ve sihirli bir değnek olmadığını dile getirerek, masum bir çocuğun 20-25 yaşına geldiğinde bu kadar ağır fiilleri nasıl işlediğinin araştırılması gerektiğini söyledi.

Bu suçun karşılığı olarak kanunlarda yer alan cezaların yeterli olduğunu belirten Gökçen, "Cezaların uygulanmasında bir sorun yok. Bu cezaların daha ağırı kastrasyon, daha ilerisi de idam. Bu suçlardan cezaevinde çok insan var ama yine de işleniyor. Bu da şunu gösteriyor. Sadece ceza hukuku tedbirleriyle bu problemleri çözmek mümkün değil. Bu çocuk toplumun içerisinde yetişiyor. Cezanın çok artırılmasını önerenler var. Bu fail nasıl bu hale geldi. Bunların belirlenmesi lazım. Bu suçları işleyenleri başka türlü ıslah edemediğimiz için hapse atıyoruz. Hapiste de ıslah edemediğimiz için şimdi daha ileri aşamasını, kimyasal katrasyonu düşünüyoruz." diye konuştu.

Gökçen, kimyasal katrasyonun fail açısından mutlaka bir caydırıcılığı olacağını belirterek, "Bu caydırıcılık suçun işlenmesini önler. Kanunun bir amacı da suçun işlenmesini önlemektir." dedi.