Ankara'da, 13 Mart 2016'da Kızılay Güvenpark'taki otobüs duraklarında bomba yüklü araçla düzenlenen ve 36 kişinin yaşamını yitirdiği, 349 kişinin yaralandığı terör saldırısıyla ilgili 55 sanıklı davanın duruşması görüldü.

Mahkeme, sanıklardan Çekya'da yakalanan ve dün serbest bırakılan terör örgütü PYD/PKK'nın eski eş başkanı Salih Müslüm'ün iadesi için Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılmasını kararlaştırdı.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu yargılanan İbrahim Halil Demirer, Azamettin Karakoç, Sebahattin Karakoç ve Semih Yürek, bazı tutuksuz sanıklar, müştekiler ve tarafların avukatları katıldı. Tutuklu sanıklar Mehmet Veysi Dolaşan ile Tekirdağ, Velat Cin ile de Giresun'dan telekonferans sistemiyle bağlantı kuruldu. Duruşmayı, bağımsız Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka da izledi.

Duruşmada dinlenen müşteki Hasan Acar, taksici olduğunu belirtti. Yolcu indirdikten sonra metro çıkışında beklerken ne olduğunu anlamadan patlama meydana geldiğini anlatan Acar, "Aracım havalandı, camlar patladı. Beni araçtan zor çıkardılar. Cesetleri görünce şuurum bozuldu, hastaneye gitmek istemedim. Arkadaşlar arabayla eve götürdüler. Dört ay mağdur oldum." diye konuştu.

Müşteki Saadet Koloğlu Geyik de Engürü İşhanı'ndaki iş yerinin saldırıdan zarar gördüğünü, bir hafta 10 gün içeri giremediklerini dile getirdi.

Saldırıda hayatını kaybeden Feyza Acısu'nun babası Selahattin Acısu, istihbarat birimlerinin, olayda kusuru bulunup bulunmadığının araştırılmasını istedi.

Yaşamını yitiren Elvin Buğra Arslan'ın annesi Nalan Arslan da saldırıyı planladığı, bomba yüklü otomobili sağladığı ve intihar saldırganı Seher Çağla Demir'i Ankara'ya getirdiği belirlenen sanık Vahit Ayçil'in iyi aranmadığını savundu. Ayçil'in, İstanbul Sultanbeyli'de Polis Merkezine düzenlenen saldırıda da isminin geçtiğine dikkati çeken Arslan, "Bu nasıl bir istihbarat? O zaman evden hiç çıkmayalım." dedi.

Ayçil'in kardeşi Uğur Ayçil'in önceki celse serbest bırakılmasına tepki gösteren Arslan, "Kardeşini bilmiyor mu? Hepsi verilen bir görevi yerine getirmişler. Hiçbiri masum değil. En azından PKK sempatizanı. Babasının 3 tane çocuğu var, 2'si PKK'da, biri FETÖ'de." ifadelerini kullandı.

"İki senedir çocuğum aç mıydı, diye düşünüyorum"

Sanıklardan ikisiyle telekonferans üzerinden bağlantı kurulmasını eleştiren Arslan, "Neden ekrandalar? Buraya gelmeleri lazım. Biz dağları aşıp geliyoruz. Ben 2 senedir çocuğum otobüse bindiğinde karnı aç mıydı, diye düşünüyorum. İki senedir uyku yok. Kamu görevlilerinin ihmali var mı, araştırılması lazım." şeklinde konuştu.

Müşteki avukatlarından Zuhal Sirkecioğlu Dönmez ise her duruşmada sanıkların ne kadar suçsuz olduklarını dinlemek zorunda kaldıklarını ifade ederek, mahkemenin daha önce verdiği tahliye kararına yönelik eleştiride bulundu.

Müşteki avukatlarından Tülay Bekar da iddianamede ismi geçen "Hacı" kod adlı kişi ile patlayıcı gömüldüğü belirlenen Çamlıdere ve İzmir'deki MOBESE görüntülerinin araştırılmasını talep etti.

Bekar, "Mağdur ve şehit yakınlarıyla hep konuşuyoruz. Ortak istemleri, biraz rahatlamaları için sanıkların burada bulunmaları." dedi.

Tutuklu sanıklardan İbrahim Halil Demirer, suçsuz olduğunu ve olaya karışmadığını savundu. Demirer, "Bir yıl 11 aydır cezaevindeyim. Bu olayı yapacak olsam sözleşmeli erliğe başvurur muydum?" diye sordu.

Sanık avukatı da müvekkilinin Arap asıllı olduğunu bildirerek, "PKK'ya nasıl sempati duysun? Müvekkilim kukla olarak kullanılmış." ifadelerini kullandı.

Tutuklu sanık kardeşler Azamettin Karakoç ve Sebahattin Karakoç da patlayıcılarla ilgileri olmadığını ileri sürdü. "Hacı" kod adlı kişinin bulunması için emniyete yardımcı olmaya çalıştıklarını belirten Karakoç kardeşler, tahliye talebinde bulundu.

Sanık Semih Yürek ise kendisine yönelik suçlamaların "senaryo" olduğunu iddia etti. Yürek, okuluna devam edebilmek için tahliyesini talep etti.

Bu sırada, bir müşteki, "Benim çocuğum okuyamadı." diye seslendi.

Mahkeme Başkanı Fahrettin Yıldız'ın, "İstanbul'da hakkında açılan dava var mı?" sorusu üzerine sanık Sebahattin Karakoç, "2012'de PKK/KCK'dan alındım, İstanbul'da yargılanıyorum. Örgüt üyeleriyle irtibatlı olduğum iddia ediliyor." bilgisini verdi.

Telekonferansla bağlanılan sanık Mehmet Veysi Dolaşan, Velat Cin'i ilk kez mahkemede gördüğünü ileri sürdü. Dolaşan, "Tek suçum Vahit Ayçil'in akrabası olmak." dedi.

Tutuksuz sanık Vehbi Karakoç ise "Ben ne olduğunu bilmiyordum. Sormadım da. Aylarca iş yerinde bombayla koyun koyuna kalmışım. Bazen 'Patlasaydı da ölseydim.' diyorum. Bebek katili, haysiyetsiz insanlarla aynı dosyada yargılanıyorum. Şehit aileleri bize terörist gibi bakıyorlar. Onları da anlıyorum." değerlendirmesini paylaştı.

Tutuklu sanıkların avukatlarının beyanının alınması sonrasında görüşü sorulan cumhuriyet savcısı, eksiklerin giderilmesini ve tutuklu sanıkların mevcut durumunun devamını talep etti.

Salih Müslüm kararı

Mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar Mehmet Veysi Dolaşan, İbrahim Halil Demirer, Velat Cin, Suphi Akbaş, Azamettin Karakoç, Sebahattin Karakoç ve Semih Yürek'in mevcut durumunun devamı ve sonraki celse duruşma salonunda hazır edilmeleri için müzekkere yazılmasına karar verdi.

Terör örgütü PKK/KCK'nın sözde üst düzey yöneticisi sanıklar Ali Haydar Kaytan, Ayfer Kordu, Cemil Bayık, Duran Kalkan, Elif Yıldırım, Engin Karaaslan, Fehman Hüseyin, Fethi Şarlatan, Filiz Duman, Güleser Törün, Gülüşan Eksen, Gülüzar Tural, Hamiyet Yalçınkaya, Hejar Çelik, Hülya Eroğlu, Hülya Oran, Zübeyr Aydar, İsmail Özden, Layika Gültekin, Mahmut Dora, Mehmet Tören, Mehmet Tahir Kılıç, Menafi Bayazit, Murat Karayılan, Murat Üçer, Mustafa Karasu, Muzaffer Ayata, Nuran Er, Nuriye Kesbir, Remzi Kartal, Rıza Altun, Sabri Ok, Salih Müslüm, Salman Kurtulan, Sultan Kocabey, Süleyman Şahin, Şerif Başboğa hakkındaki yokluğunda tutuklama kararının devamına hükmeden mahkeme, sanıklar Vahip Ayçil ve Necati Utku Kiraz haklarındaki yakalama emrinin devamını kararlaştırdı.

Haklarında yokluğunda tutuklama ve yakalama kararı çıkarılan sanıkların "kırmızı bülten" ile INTERPOL vasıtasıyla uluslararası düzeyde aranmaları konusunda Adalet Bakanlığına gönderilen yazıların cevaplanmasının beklenmesine karar veren mahkeme, Çekya'da yakalanan ve dün serbest bırakılan Salih Müslüm'ün iadesi için Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına hükmetti.

Beyanları bugün alınan müştekilerin davaya müdahillik istemlerini kabul eden mahkeme, terör örgütü PYD/PKK ile irtibatlı Hacı Şenol adlı biri olup olmadığının emniyetten sorulmasına da karar vererek, duruşmayı erteledi.

Davanın geçmişi

Bomba yüklü araçla 13 Mart 2016'da saat 18.45 sıralarında Atatürk Bulvarı'ndaki Güvenpark otobüs durakları önünde düzenlenen saldırıda, 36 kişi ölmüş, 349 kişi yaralanmıştı.

İddianamede, otomobilin, PKK/KCK mensubu Seher Çağla Demir ile Özgür Ünsal tarafından patlatıldığı, sanıklardan Vahit Ayçil'in ise saldırıyı Kızılay'da takip ettiği ve sonrasında Şanlıurfa'ya kaçtığı bildirilmişti.

Vahit Ayçil, Mehmet Veysi Dolaşan, İbrahim Halil Demirer, Velat Cin ve Suphi Akbaş'ın "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak" suçundan bir, 36 kişiyi öldürmekten 36 kez olmak üzere toplam 37'şer kez ağırlaştırılmış müebbetin yanı sıra "349 kişiyi öldürmeye teşebbüs", "mala zarar verme", "tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurmak" suçlarından da toplam 7 bin 646'şar yıla kadar hapsi istenen iddianamede, PKK/KCK yöneticisi konumundaki sanıklar için de aynı cezalar talep edilmişti.

Sanıklardan 6'sının "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisleri talep edilen iddianamede, diğerleri için de "silahlı terör örgütü üyesi olmak", "tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurmak" ve "terör örgütü propagandası yapmak" suçundan hapis talebinde bulunulmuştu.

İddianamede, saldırıda kullanılan otomobilde bulunan Özgür Ünsal'ın annesi Gülsevim Kalay'ın, "örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemekten" 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenmişti.