HABER: M.KEMAL SALLI

ÇHC İstanbul Başkonsolosu’nun ardından Çin Dışişleri Bakanlığı’nın; hür dünyadaki Doğu Türkistan halkının temsilcilerini terörist olarak nitelendirmesi kabul edilir değildir. Ayrıca Pekin yönetiminin, Türkiye’den (Uygurları kast ederek) teröristlere karşı mücadelede yardım talep etmeleri ise iki yüzlü siyasetin gereğidir.

Ancak Pekin ziyareti esnasında, Çin’in baskı altında tuttuğu Uygurların kast edildiği ayan – beyan ortada iken, bu iftiraları işiten Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal’ın “Çin’in terörist unsurlara karşı mücadelesini destekliyoruz” şeklinde cevap vermesi bizleri üzüntüye sevk etmiştir.

Ankara’nın, Çin’in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösteren ifadelerini diplomasi gereği anlayış ile karşılamak mümkündür. Ancak Pekin Hükümeti’nin Doğu Türkistan’da yürüttüğü sindirme siyasetini, devlet terörünü Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı’nın görmezden, duymazdan gelmesini, diplomasi hoşgörüsünü zorlayan ve haddini aşan ifadeler olarak değerlendirmekteyiz.

Uygurlar tarihin hiç bir döneminde terörizme bulaşmamış, terörist hareketlere yeltenmemiş ve prim de vermemiştir. Tarihi geçmişe bakıldığında; Doğu Türkistan'daki Uygurların, Kazak ve Kırgızların asla terörist eylem içinde olmadıkları, sadece haksızlıklara karşı başkaldırdıkları görülecektir...

Yakın geçmişte Çinlilerce "Karşı Devrimci" olarak suçlanan Osman Batur da, Gani Batur da haksızlığa karşı namuslarını korumak için başkaldırmışlardır... Örf ve adetlere, geleneklere saygısız davranıldığı için ayaklanmışlardır... İslam dinine, inançlara saldırıldığı için idari otoriteye isyan etmişlerdir…

Günümüzde de halkımız; insan hakları ihlallerinden, yargısız infazlardan, çifte standartlardan, inançlara yönelik yasak ve baskılardan, geleneklere yönelik hakaretlerden ve zorunlu kamp yaşamından bunalmış vaziyette adeta cehennem hayatı yaşamaktadır.

Bölgede eğer huzur, istikrar, barış isteniyorsa öncelikle Pekin Hükümeti; Doğu Türkistan halkının sorunlarını duymak, dinlemek, çözüm önerilerini kabul etmek ve insani açıdan sorunları çözme yönünde somut adımlar atmak mecburiyetindedir. Pekin Hükümeti'nin ifade ettiği gibi en büyük tehdit "Doğu Türkistan" değil, aksine bölgede uygulanan "Keyfi İdare", "Baskı ve Yasaklar" ve "Yargısız İnfazlar" ile “aşağılayıcı ve ayrımcı” siyasetin taa kendisidir.

Pekin Hükümeti; bölgedeki mevcut sorunlara ve halkımızın taleplerine çözüm bulmak durumundadır.  Eğer insanlar evlerini, yurtlarını terk edip dış ülkelere kaçıyorsa, burada ciddi bir sıkıntı var demektir…

Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri adı verilen Toplama ve Ceza Kampları’nda eğitim seviyesi yüksek binlerce insanın, binlerce masum gencin iki yılı aşkın süredir zorunlu olarak tutulmaları bölgede huzur ve barışı değil, aksine ayrımcılığı körüklemekte, kin ve nefret tohumlarının ekilmesine neden olmaktadır.

Pekin Yönetimi; Doğu Türkistan halkını anlamak durumundadır. İnançlarına, örf ve adetlerine, medeniyetine, diline saygı göstermek durumundadır.

Kendi topraklarında dini ve milli kimliklerini koruyarak özgürce, insanca yaşama arzusunda olan Uygurları terörist olarak görme anlayışından vaz geçmek durumundadır.

Özellikle 2015 yılından itibaren Komünist yöneticiler tarafından kendi anayasalarına aykırı olarak “Uygur ayrımcılığı”, “Uygur aleyhtarlığı” sergilenmektedir. Bağımsızlık ve özgürlük talep eden, insanca ve özgürce yaşama talebinde bulunan Uygurları terörist olarak nitelendirerek, onların dışlamak, bölgede huzur ve istikrarı değil; milli nefretin derinleşmesine ve kin tohumlarının ekilmesine neden olur.

Ayrıca terörist örgüt olarak suçlanan Türkistan İslam Partisi - TİP’nin hedefi; terörist eylemlerde bulunmak değil, işgal altında bulunan Doğu Türkistan’da bağımsız bir devlet kurmaktır.

--1990 yılı 5 Nisan günü Ramazan ayında Kaşgar’a bağlı Aktu ilçesi Barın kasabasında ibadet yerlerine ve dini inançlara yönelik devlet terörünü protesto etmek için milli direnişi başlatan Türkistan İslam Partisi’dir.

--Kadir Gecesi kadınlarımız gençlerimiz yok edilirken 1997’de Gulca’da direnişi gerçekleştiren Türkistan İslam Partisi’dir.

Terörist örgüt olarak suçlanan Türkistan İslam Partisi ve ona bağlı Uygur mücahitlerinin terörizm ile alakaları yoktur. 1990 Barın, 1997 Gulca ve 2009’da Urumçi’de yaşanan olayların da terörizm ile uzaktan yakından alakası yoktur.

TİP’in bağımsızlık ve hürriyet mücadelesi veren bir teşkilat olduğu önümüzdeki dönemde daha net anlaşılacaktır. Bağımsızlık ve özgürlük için verilecek eylemlerin adı “terörizm” değil, “kurtuluş savaşı”dır.

Pekin yönetimini; kendi topraklarında insanca yaşamak isteyen Doğu Türkistan halkının dert ve davasının her zaman takipçisi olacağını açıklayan Doğu Türkistan Sürgün Hükümeti yetkilileri ile sorunların çözümü ve önerilerin görüşülmesi için diyalog adına, huzur adına, barış adına ve insanlık adına masaya oturmaya davet ediyoruz. Türkiye, Suudi Arabistan ve Amerika ile Rusya’yı da bu konuda aracılık yapmaya davet ediyoruz.

Aksi halde; baskı ve zulüm devam ederse, ceza ve toplama kampları kapatılmaz ise halkımız “tam bağımsız Doğu Türkistan” için varlık mücadelesini her şekilde, her yerde kararlı şekilde sürdürecektir…