Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarları hakkında, "PKK/KCK, FETÖ/PDY ve DHKP/C'ye müzahir oldukları" iddiasına ilişkin yürütülen soruşturma sonucunda firari sanıklar gazetenin eski genel yayın yönetmeni Can Dündar ve İlhan Tanır ile aralarında Akın Atalay, Kadri Gürsel, Ahmet Şık'ın da bulunduğu 6’sı tutuklu 20 sanığın yargılanmasına devam ediliyor.

İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısındaki binada görülen duruşmada, Cumhuriyet gazetesi çalışanı tutuklu sanık Yusuf Emre İper savunmasını tamamladı.

İper, hakkındaki FETÖ'nün şifreli haberleşme programı ByLock'u kullandığı iddiasını reddetti.

İper ayrıca, Cumhuriyet gazetesi çalışanlarına yönelik hazırlanan iddianamede isminin kodlanarak yazıldığını görünce tutuklanacağını düşünmediğini ifade etti.

FETÖ’nün şifreli haberleşme programı ByLock'u kullanmadığını tekrarlayan İper, "Telefonumda böyle bir programın olmadığına kesin eminim. Layıkıyla yapılan incelemeden sonra her şeyin ortaya çıkacağına inanıyorum. ByLock programını kullanmış ve bunu silmiş olsaydım telefonumda kesin bir izi olurdu. MİT’in ByLock Teknik Raporundan net bir biçimde anlaşılacağı üzere benim telefonumda böyle bir program yoktur, haliyle içerik de yoktur." ifadelerini kullandı.

Tweetlerini hatırlattı

"Aktif sosyal medya kullanıcısı değilim." diyen İper, sosyal medyayı az kullandığını, takipçi sayısından ise bunun anlaşılacağını söyledi.

Yazdığı sözlerin somut olaylara yönelik olduğunu öne süren İper, şöyle devam etti:

"Yazmış olduğum 'elbise DAR BEğenmedi' tweetimde 'DAR' ve 'BE' hecesini büyük yazarak oluşturmuş olduğum DARBE kelimesini 15 Temmuz darbesi ile ilişkilendirmek tam bir zorlamadır. Buradaki amaç seçilmiş kişi olan Sayın Davutoğlu’nun Pelikan dosyası ile medyada konu olan AKP başkanlığından alınma sürecine yapılmış bir göndermedir. İddianameye konu olan ikinci tweettim ise 15 Temmuz'daki darbe girişiminin yaşandığı gece yazdığım durum tespitleridir. Tweetlerde asla birilerini övmek, onlardan yana olmak, destek vermek, bu durumdan sevinçli olmak gibi anlamlar çıkmaz.

'Sanal darbeler ve oyundan darbeler' ile anlatmak istediğim, sanal darbe olgusuna karşı olduğumdur. Sanal darbeler derken e-muhtıralardan, 28 Şubat'tan, partilere karşı yürütülen kapatma davalarından bahsetmeye çalıştım. 'Oyundan darbeler' lafı ise 70 ve 80 ihtilallerine göndermeydi. Sağcı-solcu, Sünni-Alevi, gibi oyunlarla bizi bölmeye çalışmalarının sonucunda askeri cuntaların başa gelmesiyle elde ettiği güçleri anlatmaya çalıştım. 'Düşün her seferinde kim kaybediyor’ sözümden ise bu durumların sadece tek kaybedeninin ne yazık ki halkımız olduğunu anlatma amacını güdüyordum. ‘Evet şu an darbe edebiyatı her kanalda’ lafı ise o ana kadar yaşanan kaosu anlatan, basın yayın organlarından gelen farklı açıklamaları içeriyordu. ‘Yarın yeni bir ülkeye uyanacağız eskisinden daha kötü ve daha acı’ ile de darbe girişimi başarılı olursa ülkenin büyük bir buhrana sürükleneceğini ve FETÖ'cü cuntanın bir intikam olgusuyla ülkeyi mahvedeceğini açıklamak istedim."

"FETÖ’cülerle irtibatım yoktur"

FETÖ üyesi herhangi bir kişiyle irtibatının bulunmadığını ileri süren İper, "Terörle mücadele kapsamında benim hiçbir FETÖ üyesiyle irtibatlı olmadığım ortaya çıkarılmıştır. Sonuç olarak benden FETÖ'cü çıkmaz. Hayat tarzım onlarla asla birleşmez. Nedense bu haksız muameleyle karşılaşanlar hep bizleriz. Beni sorgusuz sualsiz bir yıl içeride tutmanızı FETÖ'den 1 gün tutmanıza tercih ederim." diye konuştu.

Tanık beyanları alındı

Sırasıyla duruşma salonuna alınan tanıklara, gazetenin işleyişi, haber çalışmaları, personel istihdamı ve Cumhuriyet Vakfının gazete üzerindeki etkisine yönelik sorular yöneltildi. 

İlk söz hakkı verilen tanık İbrahim Yıldız'a bir gazeteciye verdiği röportajı hatırlatılarak, “Gazete kötü yönetildi, batırıldı." sözü hatırlatıldı. 

Yıldız, böyle bir cümle kurmadığını belirterek, "Sanıyorum bana sorulan bir soruya verdiğim yanıt üzerine röportajı yapan gazeteci arkadaşın yaptığı yorumdur. Cumhuriyet, eski gazete olmasına rağmen iyi bir mali yapıya ulaşamamıştır. Vakıf döneminde de böyleydi." değerlendirmesinde bulundu. 

Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ da Yıldız'ın söylediği iddia edilen, "Cumhuriyetin çizgisinin değiştiği sözünüzden ne anlamalıyız?" cümlesini okuyarak Yıldız’a neyi kastettiği sordu. Yıldız ise böyle bir cümle kurmadığını söyledi. 

Söz alan tanık Aykut Küçükkaya da gazetenin eski genel yayın yönetmeni Can Dündar'ın kendi güvendiği ekiple çalıştığını, bunun gazetecilik açısından normal bir durum olduğunu söyledi. 

Mahkeme Başkanı Dağ, "İlhan Tanır, Can Dündar ile mi geldi?" sorusuna Küçükkaya, “Evet. İlhan daha önce Cumhuriyet'te değildi. Genel yayın yönetmenini vakıf atar, Genel Yayın Yönetmeni kendi ekibiyle çalışmak ister. Dündar da kendi güvendiği ve eskiden beri tanıdığı ekibiyle geldi, 1,5 yıl boyunca gazeteyi yönetti." diye konuştu.

Duruşmada, iş adamı ve Cumhuriyet Vakfı eski üyesi İnan Kıraç da dinlendi. 

Kıraç, "Cumhuriyet Vakfının içindeki 11 üyenin tümünün gazete içinden olması vakfı dışarı karşı zora sokuyordu. Bunun 9'a indirilmesi, 4'ünün gazeteden seçilmesi, isteniyordu. Fakat toplantılarda bir başarı elde edemedim." dedi. 

"Oyumu saymadılar." diyen Kıraç, "Alev Coşkun ve Şevket Tokuş, yapılan seçim sonunda vakıftan çıkarıldılar. Ben de o tarihte istifa ederek vakıftan ayrıldım. Şunu belirteyim, ifademde 'Cumhuriyet okurdum ama artık Cumhuriyet gazetesini okumuyorum ve yayın politikasını da doğru bulmuyorum' derken, bunun terör örgütleriyle temas edilmesini kastetmedim. Temastan anlatmak istediğim, terör örgütüyle temas değildir. Kastım, gazetenin İlhan Selçuk ve Uğur Mumcu'nun yolundan kademe kademe ayrılmasıdır. Öyle zannediyorum ki vakıf büyük sorunlar içindedir."

Tanıklar Nevzat Tüfekçioğlu, Miyase İlknur, Nail İnal, Şükran Soner ve Mustafa Pamukoğlu'nun da dinlendiği duruşma devam ediyor.