ANKARA

Diyanet İşleri Başkanlığınca hazırlanan cuma hutbesinde, "kadına el kalkmaz" mesajı verildi.

Ülke genelindeki camilerde okunan hutbede, "İyilik ve takva hususunda yardımlaşın. Günah ve düşmanlık yolunda yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah'ın cezası çok çetindir" ayet-i kerimesine yer verildi.

"Müslüman, diğer Müslümanlar'ın elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir. Mümin de insanların canları ve mallarını kendisine karşı emniyette bildikleri kişidir" hadisinin paylaşıldığı hutbede, "İnsanlığın büyük ölçüde kaybedildiği, Müslümanlığımızın maalesef vicdan üretemediği ve sözün neredeyse tükendiği zamanları yaşamaktayız" denildi.

Cahiliye döneminin olabildiğince eleştirildiği, ancak cahiliyenin, sadece bir çağa değil, bir zihniyete ve yaşam tarzına işaret ettiğinin unutulduğu belirtilen hutbede, "Bugün genç kızlarımıza ve kadın kardeşlerimize yönelik her türlü şiddet ve zulmün aynı zihniyetin ürünü olduğu gerçeğini göz ardı ediyoruz" ifadesine yer verildi.

Şiddetin, coğrafya, din, dil, ırk ve sosyal statü tanımaksızın bütün insanlığı tehdit eden bir boyutta yaşandığına işaret edilen hutbede, bu tehdidi en ağır biçimde yaşayanların kadınlar ve çocuklar olduğu vurgulandı.

Hutbede, Türkiye'de kadınların yüzde 39'unun fiziksel, yüzde 43'ünün duygusal şiddete maruz kaldığı aktarılarak, şu ifadeler kullanıldı:

"Hemen her gün zalim ve gaddar zihniyetlere kurban verdiğimiz masum canlar yüreğimizi yakmaktadır. Bizim inancımızda ve örfümüzde dara düşenin yardımına koşmak vardır, dara düşürmek değil. 'Aman' dileyene 'eman' vermek vardır, emniyetine kast etmek değil. Bizler, 'Helali olmayana yan gözle dahi bakılmaz' ve 'Kadına el kalkmaz' diyen bir geleneğin mensuplarıyız. Ancak ne hazindir ki bugün, Allah'ın kadın kullarına reva görülen şiddete, zulme, vahşete tanıklık etmenin ızdırabını ve buna engel olamamanın vicdan azabını yaşamaktayız.

Kız çocuğunun ve kadının iffet ve onurunu çiğnemeye, yaşamına kastetmeye pervasızca cüret edenlerin, insanlıktan nasipsizliğini ibretle müşahede etmekteyiz. Güce sahip, lakin güç ahlakından mahrum olanların, sevgi, saygı ve merhametten yoksun olanların, sınır tanımaz gaddarlıklarının nice hayatlara mal olduğuna üzülerek şahit olmaktayız."

"Muhasebesini ciddi şekilde yapmalıyız"

Bu tür olayların yaşanmaması için fert, aile, toplum ve kurumlar olarak herkesin üzerine düşeni yerine getirmesi, bu konudaki sorumlulukların muhasebesinin ciddi şekilde yapılması gerektiğine değinilen hutbede, şu değerlendirmede bulunuldu:

"Her türlü istismar, taciz ve tecavüzün, kadını aşağılamanın, hırpalamanın ve hatta incitmenin ne büyük bir günah olduğunu unutmamalıyız. Hangi gerekçeyle olursa olsun bir cana kıymanın bütün insanlığı öldürmek anlamına geleceğini hatırdan çıkarmamalıyız. İşte bu sebeple her birimiz şiddet ile mücadelede üzerimize düşeni yapmalıyız. Şiddete hemen, şimdi, en yakınımızdan, hatta kendimizden başlayarak 'Dur' demeliyiz. Merhameti, şefkati, erdemi, fazileti kendimize şiar edinmeliyiz."

Hazreti Muhammed'in hayatı boyunca kadını, çocuğu, yaşlıyı dahası hiçbir insanı incitecek, onurunu zedeleyecek söz, tutum ve davranış sergilemediğinin altı çizilen hutbede, hac ibadetiyle ilgili bir takım hatalar yapan ve bu durumda ne yapması gerektiğini kendisine danışan bir sahabeye verdiği "Bu hataların bir önemi yok. Yeter ki bir kimse, bir başkasının ırzına, haysiyet ve iffetine saldırmamış olsun. Kim bunu yaparsa günah işlemiş ve helak olmuştur" cevabının tüm ümmetine bir insanlık dersi niteliğinde olduğu vurgulandı.

Kur'an-ı Kerim'in tohumlarını ektiği, Hazreti Muhammed'in gerçekleştirdiği merhamet eksenli ahlaki dönüşüm ve zihniyet yenilenmesine bugün daha fazla ihtiyaç duyulduğu belirtilen hutbede, şunlar kaydedildi:

"Olup biten, yıkıp döken, yakıp yok eden bir şiddetin elbette cezasını vermek gerekir. Ancak şiddeti var eden zihin kalıplarını değiştirmedikçe, değer ve vicdan eğitimine ağırlık vermedikçe, merhamet örneklerini her geçen gün çoğaltmadıkça şiddetin önüne geçmek mümkün olmayacaktır. Kalplere Allah korkusu, vicdanlara 'kul hakkı' duygusu hakim olmadıkça, ahiret inancı ve hesap bilinci hayata yön vermedikçe sadece idari, hukuki ve sosyal tedbirler bu vahşetin önünü almaya yetmeyecektir. Unutmayalım ki kardeşlerim, Peygamber Efendimiz'in, 'Her Müslüman'ın bir başka Müslüman'a kanı, malı, ırzı haramdır' uyarısı gereği genelde insanın, özelde ise kadının can güvenliği ve onuru dokunulmazdır. Allah'ın kulu ve yeryüzünün şerefli bir varlığı olan kadına yöneltilen her şiddet sadece bizim vicdanımızı kanatmamakta, aynı zamanda melekut alemini de sarsmaktadır."