ABD ile Türkiye, IŞİD/DEAŞ’ın Rakka ve Celabrus’taki varlığını “süpürecek” geniş çaplı hava saldırıları planlıyorlar.

ABD’nin asıl hedefinin “Kürt Koridoru”nu Akdeniz’e ulaştırmak olduğuna göre, bu operasyonların Rakka ve Cerabrus’la sınırlı kalmayacağını herkes kolayca görebiliyor. Bu gerçek de, Ortadoğu’daki gelişmelerin ülkemize olası yansımaları konusundaki kaygılarımızın artmasına neden oluyor.

ABD’in 12 Ekim’de 50 ton silah yardımı yaptığı PYD’yi bir kenara bırakarak Türkiye’yi yanına almak istemesi, bir dizi soru işaretlerinin doğmasına neden oldu.

Cerablus-Rakka bilmecesinin nasıl çözüleceğini zaman gösterecek, ama “Büyük Operasyon”, sonuçları açısından Türkiye’yi çok yönlü sıkıntıya sokacak bir operasyon olacaktır.

Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi’nin “Büyük Operasyon Geliyor” (9 Kasım) başlıklı yazısında anlattıkları, BOP uygulamalarının çok tehlikeli bir aşamaya geldiğini haber veriyor. BOP’un en önemli hedeflerinden biri olan “Kürt Koridoru”nun Akdeniz’e ulaştırılması hamlesinin İran ve Rusya’nın güçlü ataklarıyla Suriye parselinde engellenmesi, Kırım Savaşı’ndan (1853-56) bu yana sürdürülmekte olan Osmanlı mirasını paylaşma kavgasının, bizi daha çok içine çeken bir aşamaya geldiğini gösteriyor.

Halep’e Dikkat!” başlıklı yazımızda, gelinen noktada “Kürt Koridoru” kamuflajı altında hayata geçirilmek istenen ABD-İsrail Koridoru’nun Hatay’ın güneyinden dolanarak, Akdeniz’e uzatılmak istendiğini, bu hamlenin de ABD ile İran ve Rusya’yı karşı karşıya getirdiğini belirtmiştik. Ortadoğu’da yaşanmakta olan kavganın neden ve sonuçlarına baktığımızda, bir anlamda, yeni aktörlerin de eklenmesiyle, Kırım Savaşı’nın devamını yaşamaktayız. Hatırlanacağı gibi, “Kürt Koridoru”, Kırım Savaşı sonrasında imzalanan Paris Anlaşması (1856) nedeniyle Boğazla yoluyla sıcak denizlere inme umudu kalmayan Rusya’nın Kafkaslar üzerinde Basra Körfezi’ne uzanmasını engellemek üzere planlanmıştı.

İngiliz ve Fransızlar’la birlikte Ruslar’la savaştığımız Kırım Savaşı, bizim açımızdan da Dünya barışı açısından da çok olumsuz sonuçlar doğurmuştu. Savaş sonrasında Avrupa ve dünya haritasını değiştiren, Osmanlı’nın tarihten silinmesine neden olan bir dizi geniş katılımlı savaşlar yaşanmıştı. Bugün Akdeniz’e ulaştırılmak istenen “Kürt Koridoru” da o dönemde planlanmıştı.

Ortadoğu’da yaşanmakta olan enerji merkezli paylaşım savaşının bize ne yönde, ne boyutta yansımaları olabileceğini görebilmek için, gelişmelere Kırım Savaşı perspektifinden bakmak gerekir. Bu perspektiften bakınca da, ABD ile birlikte IŞİD/DEAŞ’a karşı gerçekleştireceğimiz hava operasyonlarının sonuçları konusunda, kafamızda bir dizi çok ciddiye alınması gereken soru işaretleri oluşuyor.

IŞİD’DEAŞ RUS UÇAĞINI NEDEN DÜŞÜRDÜ?

Düne kadar, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle birlikte IŞİD/DEAŞ’a lojistik destek vermekle suçlanıyorduk; bugün ABD ile birlikte IŞİD/DEAŞ’ı “süpürme” hazırlıkları yapmaktayız. Bu politika değişikliğinin nedeni nedir? Gelinen noktada, BOP’un hedefleri ve “Kürt Koridoru” konusunda ABD ile amaçlarımız örtüşüyor mu?

Sina’da Rus uçağının düşürülmesini, yapılanması çok karmaşık olan IŞİD/DEAŞ’ın Mısır’daki kolu olan “Sina Vilayeti” üstlendi. Mısır, Libya ve Yemen’deki katılımlarla giderek “küreselleşen” ve kendisine katılan militanlarla operasyonlar gerçekleştirebilen IŞİD/DEAŞ’ın bu kadar güçlenmesine neden izin verildi? Bugünlerde ABD’nin ve Rusya’nın Suriye’de yaptıkları hava saldırıları gerçekten IŞİD/DEAŞ’ı mı hedef alıyor?

Irak ve Suriye’nin Sünni bölgelerinde İngiltere büyüklüğünde bir coğrafyayı ele geçirerek devlet kuran, hilafet ilan eden IŞİD/DEAŞ, bugün Mısır, Libya ve Yemen’i de içine alan bir terör imparatorluğuna dönüşmekte. Büyük Ortadoğu Projesi bağlamında bölgedeki 22 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi hedefleyen ABD, kendi amaçlarına uygun demografik temizlik operasyonlarında kullandığı IŞİD/DEAŞ’ın kontrolden çıkarak kendisini de tehdit eden bir güce dönüşebileceğini öngöremedi mi?

28 Mayıs’ta, Haseke’de, Esad rejiminin, PYD’nin ve IŞİD/DEAŞ’ın bir araya gelip işbölümü yapmalarının hemen ardından Rusya ile flört etmeye başlayan IŞİD/DEAŞ, hangi anlaşmazlık nedeniyle Rus uçağını düşürme kararı almış olabilir?

Sina’da kumlara çakılan Rus uçağının IŞİD/DEAŞ tarafından düşürüldüğü doğrulanırsa, örgütün yalnızca Ortadoğu’da değil, bütün dünyada operasyon yapabilecek güce ulaştığını kabullenmek gerekecektir. Giderek büyüyen bu tehlike, ABD üzerinde, “Sen büyüttün, sen temizle” şeklinde bir küresel kamuoyu baskısı oluşturmayacak mıdır?

Sonuçta, IŞİD’DEAŞ’ın bölgeden “süpürülmesi” operasyonları Mısır, Libya ve Yemen’e kadar yayılabilir ki, giderek genişleyen bu savaş alanı, diğer küresel aktörleri de içine çekeceğinden, küresel bir kapışmanın kapısını aralayabilir. Bu ürkütücü olasılığı ciddi olarak göz önünde bulundurmamız gerekir.

Dünya hidrokarbon rezervinin önemli bir kısmını barındıran Ortadoğu’nun enerji kaynaklarını ve dağıtım yollarını kontrol altına alma konusunda yerel ve küresel aktörler arasında yaşanmakta olan “sürtüşmeler”, “IŞİD/DEAŞ’ı süpürmek”le sınırlı kalmayabilir.

BÜYÜK OPERASYON BAŞLIYOR”

Abdülkadir Selvi’nin, “Büyük Operasyon Başlıyor” başlığı ile merakımızı gıdıkladığı yazısında anlattıklarına göre, ABD ile Türkiye, IŞİD/DEAŞ’ın Rakka ve Cerabrus’taki varlığını süpürecek geniş çaplı bir operasyon yapacaklarmış. ABD’nin asıl hedefinin “Kürt Koridoru”nu Akdeniz’e ulaştırmak olduğuna göre, bu operasyonların Rakka ve Cerabrus’la sınırlı kalmayacağını herkes kolayca görebiliyor. Bu gerçek de, Ortadoğu’daki gelişmelerin ülkemize olası yansımaları konusundaki kaygılarımızın artmasına neden oluyor.

ABD şahinleri, Başkan Obama’ya rağmen, Ortadoğu petrollerini dünya pazarlarına ulaştıracak olan “Kürt Koridoru”nu biran önce Akdeniz’e bağlamak, Türkiye ve Rusya’yı enerji dağıtımı konusunda safdışı bırakmak, Doğu Avrupa ülkelerini Rus doğalgazına bağımlı olmaktan kurtarmak çabasındalar.

İran ve Rusya, çıkarlarına ters düştüğünden, “Kürt Koridoru”nun Akdeniz’e uzanmasına şiddetle karşı çıkıyor ve Esad’a destek vererek Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyorlar.

Putin, Çarlık Rusyası’nın yüzyıllık hayalini gerçekleştirmiş olan Tartus ve Celbe’deki üslerinden vazgeçme niyetinde değil. Bu konuda yaşanacak bir geri çekilmenin, Rusya’nın yeniden Karadeniz’in kuzeyine hapsedilmesiyle sonuçlanacağı görüşünde. O nedenle, içinde bulunduğu ekonomik krize rağmen, bütün gücüyle Suriye’deki iç savaşı kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışıyor.

ABD TSK’NIN DESTEĞİNİ YANINDA GÖRMEK İSTİYOR

Bir önemli ayrıntı da,IŞİD/DEAŞ’ın Rakka ve Cerabrus’taki varlığını silip süpürmeye yönelik hava operasyonlarına, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), Arap ve Türkmenlerin karadan destek verecek olmalarıdır. Bu operasyonlarda PYD’nin adı yok.

Peki, ABD 12 Ekim’de Haseke’de 50 ton silah ve mühimmat yardımı yaptığı PYD’yi dostlar listesinden sildi mi? Sildiyse, nedeni nedir? ABD’nin PYD’yi dostlar listesinden silme nedeni, Rusya’nın Suriye’de hava saldırıları başlatmasının ardından PYD Lideri Salih Müslim’in Ruslara Kamışlı’da dinleme üssü, Haseke’de askeri üs açma izni vermesi olabilir. Suriye’de İran ve Rusya gibi çetin cevizlerle çatışmak zorunda kalan ABD, Ortadoğu bataklığında boğulmamak için, Türk silahlı kuvvetlerinin desteğini yanına çekmek istediği anlaşılıyor, ama TSK bu konuda pek hevesli görünmüyor.

Abdülkadir Selvi’nin sözünü ettiği, ABD ile Türkiye’nin ortaklaşa düzenleyecekleri IŞİD/DEAŞ’ı “süpürmeyi” amaçlayan “Büyük Operasyon”, aslında, Rusya’nın Suriye’deki belirleyici rolünü kırmayı hedefliyor. O nedenle, bu ortak operasyon, Türkiye-Rusya ilişkileri açısından bazı önemli riskler de içeriyor. TSK, söz konusu “Büyük Operasyon” konusunda temkinli davranıyor. ABD’nin eski Türkiye Büyükelçisi Jeffrey de TSK’nın bu tutumuna oldukça öfkeli; TSK'nın artık sabırlarını zorladığını, PYD konusunda hangi endişeleri taşıdıklarını ciddi ve somut kavramlarla açıklaması gerektiğini belirterek şöyle diyor: "TSK bunu ortaya koyamazsa, ABD cephesinin, muğlak endişeler, muğlak senaryolar, muğlak korkular konusunda çok çok az sabrı kalacaktır!.. (…) "Bu konuda yeterince açık olduğumu umuyorum..."

ABD’nin eski Türkiye Büyükelçisi Jeffrey’nin öfkesinin ve sabırsızlığının nedeni nedir?

Sorunun yanıtı zor değil; Cerablus ve Halep’e uzanan Rakka Türkiye’nin, Suriye’nin içlerine uzanan stratejik derinliğinin en önemli bağlantı bölgesi. IŞİD/DEAŞ’ın Celabrus’tan “süpürülmesi” ve PYD’nin eline geçmesinin önlenmesiyle, Türkiye’nin uzun zamandır sözünü ettiği “Güvenli Bölge”, “Tampon Bölge” hayata geçmiş olacak. Fakaaaat.. Türkiye’nin çok arzuladığı bu oluşum, “Kürt Koridoru”nun Akdeniz’e uzanmasını engellemiş olmayacak mı? Yani, operasyon sonrasında oluşması beklenen “Güvenli Bölge”, ABD ile Türkiye’nin çıkar çatışması yaşayacakları bir konu olmayacak mı?

Rakka ve Celabrus’a yapılacak ortak hava saldırılarıyla IŞİD/DEAŞ’ı “süpürmek” mümkün, ama sonrasında yaşanacaklar kafa karıştırıyor..

ASIL HEDEF, HALEP ÜZERİNDEN AKDENİZ!

Yazımızın ekindeki haritalara baktığınızda da göreceksiniz; hedef, Halep üzerinden Akdeniz’dir. 25 Ekim tarihli “Halep Fırtınası” başlıklı yazımızda bu gerçeği ifade ederken şöyle demişiz:

Halep, “Kürt Koridoru”nu Akdeniz’e ulaştıracak en önemli bağlantı noktası olarak ABD açısından, “Kürt Koridoru”nun Akdeniz’e ulaşmasıyla Ortadoğu’nun en güvenli enerji terminaline dönüşecek İsrail açısından, ülke bütünlüğünün sağlanması yönünden Suriye açısından, Çarlık Rusyası’nın rüyasını gerçekleştiren Tartus Üssü’nü elde tutma kararında olan Putin Rusyası açısından, kültürel ve mezhepsel bağları nedeniyle İran açısından, Ortadoğu petrollerine olan ilgisi ve Fetih Ordusu’ndaki Doğu Türkistan kökenli mücahitler nedeniyle Çin açısından, tarihi ve kültürel bağlarının Suriye coğrafyasında kazandırdığı stratejik derinliğini koruma kararında olan Türkiye açısından hayati önemde bir kent.

Dikkat, Halep fırtınası Ortadoğu coğrafyasını altüst edebilir!

Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) en önemli hedeflerinden biri olan ‘Kürt Koridoru’nun Akdeniz’e ulaştırılabilmesi için, Halep’in, ABD ve koalisyon ortakları tarafından kontrol altına alınmak isteneceği, bunun da küresel aktörler arasında Ortadoğu coğrafyasını altüst edecek bir ‘Halep Fırtınası’ yaratacağı biliniyordu.

Yeni bir Ortadoğu hartası hedefleyen BOP’taki konumu nedeniyle ‘Halep Fırtınası’nın çok güçlü eseceği, oluşturacağı bölgesel ve küresel sorunlar nedeniyle Türkiye’yi çok olumsuz etkileyeceği de bilinen bir gerçekti.

Yüzlerce yıllık bir Türk yerleşim birimi olan Halep Ortadoğu’da sürdürülmekte olan paylaşım savaşının düğüm noktasıdır.”

Cerablus-Rakka bilmecesinin nasıl çözüleceğini zaman gösterecek, ama ABD’nin asıl hedefinin Halep üzerinden Akdeniz olduğu rahatça görülebiliyor.. “Büyük Operasyon”, sonuçları açısından Türkiye’yi çok yönlü sıkıntıya sokacak bir operasyon olacaktır.