ANKARA  - 28 Şubat davasının tutuklu sanıklarından emekli Orgeneral Çetin Doğan, "İrtica denilince akla hükümet geliyorsa, bu bir düşünce hastalığıdır. Bizim iktidarlarla hiçbir sorunumuz yok" dedi.

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıkların savunmalarını almaya devam ediyor. Duruşmada, Çevik Bir'in ardından Çetin Doğan söz aldı.

Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal'ın, "Savunmanızı yaparken rahatsızlanırsanız bize haber verin" demesi üzerine Doğan, "Çevik Paşa savunma yaparken, ben hastayım demem ayıp olur" dedi ve savunmasına başladı.

İşlemediği suça karşı, "kendimi savunmak için hazır değilim" demenin, iddianın altında ezilmek anlamını taşıyacağını ifade eden Doğan, "Tutuklu bulunduğum Sincan F Tipi Cezaevinde bilgisayar kullanma imkanı bulamadım. Avukatım aracılığıyla bir kısım belgeleri inceleme imkanı buldum. Kısa sürede yaptığım inceleme, atılı suça ilişkin fiil ve fail bulmaya yönelik yapılan sahtekarlığı bulmaya yeterlidir" diye konuştu.

Özel bir amaçla kurgulanan davada hiçbir gerçeklik payının bulunmadığını savunan Doğan, dava konusu delillerin, yasal nitelik taşımadığını, sahte ve uydurma olduğunu, belgelerin tahrif edildiğini öne sürdü.

"Davet üzerine televizyonlara çıktım"

Türk ulusuna gerçekleri anlatabilmek ve tarihe not düşmek istediğini ifade eden Doğan, 3,5 yıldır, haksız ve hukuksuz yargılama ile tutuklu bulunduğunu iddia etti.

28 Şubat Davasının, Ergenekon ve Balyoz'dan farklı olmadığını ileri süren Doğan, şunları kaydetti:

"Tezgahlanan davalara fırsat veren ve kesintisiz güç kaynağı sağlayan hep aynı merkez olmuştur. Bunun kaynakları çırılçıplak ortada. 'Ben Ergenekon Davasının savcısıyım' diyen, soruşturma sırasında baş iş göreninin arabası arızalanınca, başbakanlığın arabasını vererek yüreklendiren kimdir?

Balyoz ile ilgili iddialar ortaya atıldığında davet üzerine televizyonlara çıktım. Bu sırada 'Bir Emekli Orgeneral çıkmış televizyon televizyon dolaşıyor, sanmayın ki biz olanlardan haberdar değildik, onlar işlerine baktılar biz de işimize baktık' diyen kimdir?"

"Hukuk cinayeti işlenmektedir"

 Balyoz darbe planından, MİT'in, İçişleri Bakanlığı'nın, Genelkurmay Başkanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nün haberinin olmadığının resmi belgelerle ortaya konulduğunu kaydeden Doğan, şunları ifade etti:

"Demek ki sayın Başbakanın başka kaynakları var. 28 Şubat soruşturması kapsamında bazı medya patronlarının ve köşe yazarlarının ifadelerinin alınmak üzere Ankara Cumhuriyet Savcılığına çağrılmasının ardından 'çağrılmayanlar da var, onların da çağrılması gerekir, patronların gerçekleri açıklaması lazım' diyerek yargıya açıkça talimat veren kimdir?

Ülkemizde son 11 yılda, çağdaş demokrasi ve insan haklarına taban tabana zıt uygulamalarla var olan adalet, mülkün temeli olmaktan çıkmış, zulmün aracı olmuştur. Siyasi davaların görüldüğü özel yetkili mahkemeler, hukuk cinayeti işlemektedir."

İddianameye eleştiri

28 Şubat Davasında yasal niteliği olmayan uydurma delillerin kabul gördüğünü, yalın gerçeklerin gözardı edildiğini öne süren Doğan, iddianameyi eleştirerek, "İrtica denilince akla hükümet geliyorsa, bu bir düşünce hastalığıdır. Bizim iktidarlarla hiçbir sorunumuz yok" dedi.

Duruşma savcısının, tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesinde "kuvvetli suç şüphesini" öne sürdüğünü belirten Doğan, "Bu belgelerde suç unsuru yok. Atılı suçla ilişkilendirilmesi mümkün değil. Asılları yoktur, fotokopidir ve tahrif edildiklerine dair güçlü şeyler vardır" diye konuştu.

Genelkurmay'da birçok konuda, çok sayıda toplantı yapıldığını, bunlardan birisinin de "irtica tehdidi" olduğunu ifade eden Doğan, toplantı kapsamında bu tehdide yönelik bir çalışma grubu oluşturulduğunu anlattı.

"El yazısı incelensin"

Genelkurmay binasının altında geçici harp karargahı olarak kullanılan, kriz masasının kurulduğu bir yerde çalışma mekanı bulunduğunu kaydeden Doğan, BÇG'nin burada faaliyet göstermesinin mümkün olabileceği yönünde teklifte bulunduklarını söyledi.

Dava dosyasındaki, BÇG'nin kurulmasına ilişkin emrin bulunduğu belgenin ekinin sahte olduğunu savunan Doğan, "Bu ekteki belge el yazması ve üzerinde tarih yok. Ana belge 4 Nisan tarihli, belgenin üzerinde herhangi bir atıf yok ek olduğuna dair" dedi.

Doğan, söz konusu emrin ekinde yer alan el yazısı belgenin inceletilmesini, el yazısının kime ait olduğunun belirlenmesini istedi.