SAYYAD ARAN

(Azerbaycan Dini Kurumlar İş Üzre Devlet Komitesi Sadrının 1. Yardımcısı)

Azerbaycan tarihinde muhtelif dinler benimsenip yaşanmış olsa da, bunların hiçbiri Müslümanlık kadar halk içine yaygınlaşmamış ve uzun ömürlü olmamıştır. İslam’dan önce yayılmış olan Hıristiyanlık, tarihin kısa bir döneminde, daha çok Azerbaycan Albaniyası’nda (Kuzey Azerbaycan) etkili olmuştu. Ateşperestlik ise daha çok Azerbaycan’ın güneyinde, tarihi Atropatena coğrafyasında yayılmıştı.

Azerbaycan’ın İslam dini ile tanışması, İslam’ın erken fütuhat döneminde olmuştur. Bu dönemde İslamiyet, Hicaz bölgesindeki Araplar arasında yayılmakla sınırlı kalmayarak Arabistan Yarımadası’nın sınırları dışına taşmaya başlamıştı. Çünkü, Hazreti Muhammed’in (sav) vefatından ( 632. yıl) sonra, halifeleri de, büyük coğrafyalar fethederek, İslam dininin ve şeriatının yayılmasını mukaddes bir görev saymışlardı.

İlk olarak, Hazreti Ömer döneminde (634-644), Sasani ve Bizans imparatorluklarının egemenliğindeki ülkelere İslamiyet’e davet eden elçiler gönderilmeye başlanmıştı. Bazı Arap tarihçilerinin de yazdıkları gibi, Azerbaycan’ın güney illeri, bu yıllarda, hilafet orduları tarafından fethedilmiştir. IX Yüzyıl Arap tarihçisi el-Belazuri, Azerbaycan’ın, Hüzeyfa ibn el-Yemen’in komutasındaki ordu tarafından hicretin 18. yılında (639) işgal edildiğini yazmaktadır. Başka kaynaklar ise, Hazer kıyısındaki illerin, dolayısıyla Azerbaycan’ın 642’de, Nihavend ve Hamedan’ın fethinden sonra mümkün olduğunu yazmaktadırlar.

İslamiyet, Azerbaycan halkının bütün topraklarında 14 yüzyıldır varlığını sürdüren, bütün Azerbaycan halkının benimsediği yaygın bir din olmuştur.

Özellikle 71 yıllık Sovyet dönemini dikkate almazsak, Azerbaycan tarihinin ondört yüzyıllık devri İslam dini ile bağlıdır. Hatta Sovyet egemenliği devrinde de, büyük zorluklara bakmayarak, İslam varlığını sürdürmüş ve onun manevi değerleri halkımızın kıymetli serveti olarak kalmıştır.

Azerbaycan için yalnızca din anlayışı olarak değil, aynı zamanda yeni medeniyet demek olan İslam dini, söz konusu tarihi devirler zarfında bizim milli varlığımızı şekillendiren ve güçlendiren bir etken olmuştur.

İslam medeniyetini Azerbaycan’sız düşünmek mümkün olmadığı gibi, bütün Azerbaycan medeniyetini de İslamiyet’ten ayrı düşünmek mümkün değildir. Ondört yüzyıllık bir zaman diliminde, milli değerlerimiz dini değerlerimizle o kadar kaynaşmıştır ki, bunları birbirinden ayırmak zordur, hatta mümkün değildir.

Halkımız, sonuncu semavi dini kabul ettikten sonra, İslam dünyasına hem görkemli alim ve düşünürler hem de muhteşem mimarlık abideleri kazandırmıştır.

2009 yılında Bakü’nün İslam Alemi’nin Başkenti seçilmesi hiç de rastlantı değildir; Azerbaycan’ın, tarihte İslam adına gerçekleştirdikleri, bu kararın alınmasında önemli rol oynamıştır. Kafkas coğrafyasında ilk mescidler Azerbaycan topraklarında inşa edilmiştir. Halkımız İslam Alemi’ne ilim, güzel sanatlar ve medeniyet alanında görkemli şahsiyetler ve muhteşem mimarlı eserleri armağan etmiştir.

Sözü ettiğimiz bu muhteşem mimari eserlerin biri de Şamahı Cuma Mescidi’dir. Mescid 743-744 yıllarında inşa edilmiştir. Şahkulu Kaçar’ın önderliğindeki

Tiflis jeoloji komisyonunun araştırmaları da bu tarihi doğrulamıştır. Bu tarih mescidin duvarı üzerindeki Hici 126. yılı bildiren yazıdan da anlaşılmaktadır. İslam’ın Kafkas coğrafyasında yayılmaya başladığı bu dönemde, Araplar da, Azerbaycan Resbublikası topraklarında mescid gibi dini eserlerin yapımına başlamışlardır.

Şamahı Cuma Mescidi 734’te inşa edilen Derbent Cuma Mescidi’nden sonra, Kafkas coğrafyasındaki en eski mescidtir. ( Derbend Mescidi, o dönemde Azerbaycan’da inşa edilen şaheserlerden biriydi.) Mescidin inşası, Arap Hilafeti’nin Azerbaycan Valisinin, Emevi halifesi I. Velid’in (705-715) kardeşi Meslame ibn Ebd ül- Melik’in dönemine rastlamaktadır. Şamahı onun döneminde, valinin Kafkasya’daki ikametgahıydı. Araplar Şamahı’ya büyük önem verdiler, bu ilgi Cuma Mescidi’nin mimari özelliklerine de yansımıştır.

Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Başkanı İlham Aliyev Şamahı Cuma Mescidi’nin restorasyonu ile ilgili bir kararname imzalamıştır. Bu kararname gereğince, Azerbaycan Cumhuriyeti 2009 yılı devlet bütçesinde, Azerbaycan Cumhuriyeti Başkanı’nın İhtiyat Fonu’ndan, Şamahı kentindeki Cuma Mescidi devlet tarih-mimarlık abidesinin ihyası için, Şamahı Reyon İcra Hakimiyyeti’ne 4 milyon manat kaynak ayrılması kararlaştırılmıştır.

Bugün Azerbaycan’da 2054 mescid vardır. Onlarda ikisini ayrıntılı olarak tanıyalım..

TEZEPİR MESCİDİ

Abşeron bölgesindeki Tezepir Mescidi bir mimarlık abidesidir. Bu şaheser yapılı ziyaretgah, yalnızca Azerbaycan’ın değil, bütün Kafkasların dini merkezi kabul edilmektedir.

Ziyaretgahın tarihi XIV.- XV yüzyıllara kadar uzanmaktadır. Araştırmacılara göre, maden katlarının altında bulunan türbe, zamanın görkemli alimi ve evliyası Ebu Seyyid Abdullah’a aittir. Ziyaretgahın bulunduğu bölge, geçen yüzyılın ortalarına kadar Helfedam olarak tanınırdı. Bugün burası, Tezepir Mescidi’nin bulunduğu yerdir. Aradan geçen uzun zamanın etkisiyle, Ebu Seyyid Abdullah’ın türbesi yıpranmakta, dağılmaktaydı. Fakat, Pir’in kerametine inanan insanlar, türbenin dağılmasına izin vermemişlerdir. Türbe çeşitli zamanlarda Bakü ileri gelenleri tarafından onarılmıştır. 1817’de Türbe, sonuncu Bakü Hanı Hüseynkulu Han’ın damadı Kasım Bey tarafından esaslı bir şekilde restore edilmiştir. İbadethanenin asıl onarımı ise XX. Yüzyılın başlarında olmuştur. Mescidin esaslı restorasyonundan tahminen 90 yıl sonra, zengin müminlerden Nebat Hanım Kocabey kızı Aşurbeyli Rzayeva mescid binasının yerinde yeni bir mescid inşasına başlamış. Seyid Yehya Bukuvi’nin soyundan olan bu kadın, bütün ziynet eşyalarını ve parasının son kuruşuna bütün varlığını bu ibadethanin inşası için harcamıştır. Bu mescid halk arasında Tezepir Mescidi olarak anılmaktadır. Mescid, Nabat Aşurbeyli Rzayeva’nın vasiyetine dayanılarak, Ziverbey Ahmetbeyov’un layihesi esasında, 23 Eylül 1905 yılında inşa edilmiş. Mescid, 2007-2009 yılları arasında yeniden tamir olunmuştur..

BİNEKEDİ RAYONU HEYDER MESCİDİ (Kafkasya’nın en büyük ikinci mescidi)

Devletimizin kurucusunun talimatı ile inşa edilen bu yeni mescid, 12 bin metrekarelik bir ibadethanedir.

Mescidin dış görünümü Şırvan-Abşeron mimari üslubundadır. Binanın yapımında kullanılan özel taşlarla yapılan süslemelerle binanın dış görünümüne ayrı bir güzellik kazandırılmıştır.

Mescidin 95 metre yüksekliğinde 4 minaresi vardır.

Toplam 4200 metrekare olan mescidin içinde de tezyin sanatlarından yararlanılmış, gubbenin kenarlarına Kur’an ayetleri nakşedilmiştir. 55 metre olan ana gubbe ile birlikte yüksekliği 35 metre olan ikinci gubbe mescidin iç mekanına ayrı bir güzellik kazandırmaktadır.

Sonuncu semavi din olan İslamiyet Azerbaycan’ın hakim dini olduktan sonra halkımız İslam medeniyetine Nizami Gence, Efzeleddin Hakani, Hetip Tebrizi, Ketran Tebrizi, İmadettin Nesimi, Mehemmed Füzuli, Sefiyeddin Urmevi, Ebdülkedir Marayaği, Ecemi Nahçıvani, Sultan Mehemmed Tebrizi, Nesireddin Tusi, Ebulhesen Behmenyar görkemli kişiler, dahiler yetiştirmiştir ki onların eserleri hem o dönemin hem de çağımızın yol aydınlatan birer çerağ, ilim, edep-erkan kaynakları olmuştur.

Bilindiği gibi, İslamiyet Azerbaycan’da yayılmaya başlamasından itibaren milli, dini, cinsi ve aile münasebetleri özüne mahsus şekilde gelişmiş, devletler arası ilişkilerde din amilinin rolünü ön plana çıkaran prensipler oluşmuştur.

O ülke içindeki vatandaşların yaşamlarının bütün alanlarına nüfuz ederek, onları yeniden gözden geçirip düzenlemiş ve yeni dini hukuk prensipleri yaratmayı başarmıştır. Bu da sonuçta, Arap işgallerinden sonraki üçyüz yıl zarfında, Azerbaycan halkının çoğunluğunun İslam dinini kabul edip Müslüman olmasını sağlamıştır. .