Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimine ilişkin İstanbul'daki duruşmaları takip eden avukatlar, bazen aylarca süren zorlu dava süreçlerinde, sanıkların gerekli cezayı alması için mücadele ediyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde yuvalanan FETÖ üyelerinin gerçekleştirdiği hain darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturmalar sonucunda açılan davalarda görev alan mağdur ve müşteki avukatları, büyük bir özveriyle çalışıyor.

Halkın darbe gecesi verdiği mücadeleyi duruşma salonlarında devam ettiren avukatlar, binlerce sayfalık iddianame ve duruşma tutanaklarını inceleyerek hazırlandıkları duruşmalarda, olayın aydınlatılmasında ve faillerin gerekli cezayı almalarında önemli rol oynuyor.

Duruşmaları, şehit yakınları ve gazilerin özel avukatlarının dışında Hukukçular Derneği bünyesinde, 15 Temmuz Darbe Davaları Platformu adı altında bir araya gelen yaklaşık 200 avukat da takip ediyor.

Yapılan görev paylaşımlarıyla duruşmaları izleyen avukatlar, duruşma tutanakları ve iddianameleri de arşivleyerek ihtiyaç duyan avukatlara ulaştırıp davaların takibinin hızlanmasına yardımcı oluyor.

Hukukçular Derneği üyesi avukatlar, dava süreçlerini, gözlemlerini ve karşılaştıkları zorlukları AA muhabirine anlattı.

Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Cavit Tatlı, dernek bünyesinde oluşturdukları platformla şehit yakınları ve gazilerin vekaletlerini alarak Silivri, Büyükçekmece, Çağlayan, Kartal ve Bakırköy'deki duruşma salonlarında görülen darbe davalarını takip etmeye çalıştıklarını söyledi.

Duruşmaların takibi için gerekli koordinasyonu sağladıklarını, hukuki olarak davaların en az sorunla bir an önce sonuçlanması için çalıştıklarını ifade eden Tatlı, "Yani bizim oradaki amacımız, savcılıktan gelen herkes ceza alsın veya şunlar beraat etsin değil. Kim bu darbe olayına karıştıysa alması gereken ceza neyse, Türk Ceza Kanunundaki karşılığı neyse onu alabilmesi için biz bu çabayı sürdürmeye çalışıyoruz." diye konuştu.

Tatlı, davalara bakan avukatlar olarak oluşturdukları WhatsApp grubu aracılığıyla iletişim ve bilgi akışını sağladıklarını belirterek, ayda bir toplantı yaparak tüm davaları tek tek masaya yatırdıklarını kaydetti.

Darbe davalarının arasında bağlantıların bulunduğunu aktaran avukat Tatlı, bu bağlantıları kaçırmamak için bu toplantılarla bilgi akışını sağlamaya çalıştıklarını ifade etti.

Avukat Tatlı, duruşmalara katılmak için sabahın erken saatlerinde yola çıkarak 80 kilometre uzaklıktaki Silivri'ye varmaya çalıştıklarını dile getirerek, şöyle konuştu:

"Anadolu Yakası'ndan sabah 06.00'da çıkılması gerekiyor ve akşam geç saatlere kadar duruşmalar sürüyordu. Birçok arkadaşımız ertesi gün duruşmaya gitmek için Silivri'de otelde kaldı. Yani hafta içi boyunca Silivri'de kalıp, davaları takip edip hafta sonu evlerine dönen arkadaşlarımız da oluyordu. Aksi halde zamanın birçoğu yolda gidecek ve dinlenme zamanı kalmayacaktı. Bu davalar sürdürülürken böyle arka planda da bizim açımızdan yaşanan bir sürü zorluklar oldu."

Avukat Tatlı, davalara giren birçok avukatın darbe girişimi gecesinde de alanlarda olduğunu vurgulayarak, "Şehitler Köprüsü'ne gitmiş arkadaşımız köprü davasında, havalimanına giden arkadaşımız onun duruşmasında... O gece olayları bizzat yaşamış arkadaşlarımız da var. Bunun arka tarafı onlar için daha da zor oluyor. Orada beraber bulundukları insanlar şehit olmuş veya gazi olmuşlar. Bunlar basit davalar değil. Bu davalarda hemen hemen bütün arkadaşlarımız elinden gelenin çok çok fazlasını yapmaya çalıştılar. Ben meslektaşlarımızın hepsinin elinden geleni yaptığını görmenin huzurunu yaşıyorum."

"Canlarını feda eden insanların avukatlığını yapıyoruz"

15 Temmuz Darbe Davaları Platformu Başkanı Avukat Mehmet Alagöz de Türkiye'deki yaklaşık 225 darbe davasının üçte birine yakınının İstanbul'da olduğunu, yaklaşık 200 avukatla İstanbul'daki bu darbe davalarını takip ettiklerini söyledi.

İstanbul'daki davaların büyük kısmının tamamlandığını ve devam eden 17 davanın kaldığını dile getiren Alagöz, bu davalar sonucunda 228 sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapis, 450 sanığın müebbet hapis, 53 sanığın da süreli hapis cezası aldığını, 515 sanığın ise beraat ettiğini aktardı.

Alagöz, Türkiye tarihinde ciddi bir darbe yargılamasının yapılamadığını belirterek, şöyle konuştu:

"15 Temmuz darbe davaları, Türkiye hukuk tarihinde çok önemli bir görev ve bizler de şehit yakınları ve gazilerin avukatlığını yapan, katılan vekilleri olarak tarihi ve onurlu bir sorumluluğu yerine getiriyoruz. Bir yandan vatan için canlarını feda eden insanların avukatlığını yapıyoruz bir yandan da vatanın savunmasını yapıyoruz. Ben dahil diğer avukat arkadaşlarım zaten olay gecesi dışarı çıkan insanlar."

Bu davalar başlarken bazı sanık yakınlarının, yüksek ücretlerle avukatlık teklifinde bulunduğunu anlatan Alagöz, avukat arkadaşlarının bunu reddederek ücretsiz ve tamamen gönüllü bir şekilde şehit yakınları ve gazilerin avukatlığını üstlendiğini kaydetti.

Alagöz, İstanbul'daki yargılamaların yeni duruşma salonlarında görülmeye başlanmasıyla hızlandığına vurgu yaparak, bunun, avukatların bir anda iş bölümü yapmasını gerektirdiğini anlattı.

Normal bir davada sanıkların savunmalarında inandırıcı olmaya çalıştığını aktaran Alagöz, "Ama FETÖ sanıklarının inandırıcı olmak gibi bir kaygıları yok. Gerçek dışı da olsa saçma da olsa yeter ki inkar edilsin. Onlara verilen bilinç bu. Onlar da bu suçun cezasının ne olacağını biliyorlar çünkü örgütten böyle bir talimat almışlar." diye konuştu.

Avukat Alagöz, platformda bulunan 200 avukattan 180'inin darbe davalarında gönüllü olarak görev yaptığını anlatarak, çalışma organizasyonlarına ilişkin şu bilgileri verdi:

"Biz bu davaların hepsini sağlıklı yürütebilmek için iş bölümü yaptık. Her davaya sorumlu avukatlar görevlendirdik ve her şehit yakını veya gaziye avukat görevlendirmesi yaptık. Müşteki vekili olarak görev yapan özel avukatlar da zamanla platforma dahil olarak bizimle birlikte çalışmaya başladılar. Platform olarak darbe davalarıyla ilgili bütün verileri bir yerde topluyoruz ve ihtiyaç duyan arkadaşımıza o bilgi ve belgeyi ulaştırıyoruz. Böylece daha sağlıklı bir yargılama yürütülüyor. Onurlu bir görev dedik ve bu görevi hakkıyla yerine getirmeye çalışıyoruz. Şehit ve gazilerimize vatanımızı borçluyuz. Biz de avukatlar olarak bunun hukuki mücadelesini veriyoruz. Şehit yakınları ve gaziler de bize takdirlerini tebriklerini iletiyorlar iyi bir iletişim sağladığımızı düşünüyorum. Onlar vatana sahip çıktılar. Bizim de bu darbe davalarına suçluların cezalandırılması için sahip çıkmamız gerekiyordu. Bu bilinçle hareket ettiğimiz için mutluyuz, gururluyuz. İyi, doğru taraftayız, bunun da haklı gururunu yaşıyoruz."

Mahkemelerin dosyalara vakıf oldukça doğruya yakın kararların çıkmaya başladığını anlatan Alagöz, olaylara karışmayanların ayıklanıp temize çıkmalarını sağlamanın da tarihi görevleri olduğunu söyledi.

Alagöz, mesailerinin büyük kısmını bu davalara harcadıklarını belirterek, "Çünkü biliyoruz ki bu darbe başarılı olsaydı bizim zaten yapacak bir işimiz olmayacaktı yaşayacak bir vatanımız da olmayacaktı. Dolayısıyla o vatanı koruma adına yapılan bu direnişte bizim de darbe davalarına sahip çıkarak yer almamız gerekiyor. Bu bilinçle hareket edip darbe davalarında varız." değerlendirmesinde bulundu.

"Dünyaya örnek olacak bir darbe yargılaması"

Avukat Adem Yıldırım ise zaman zaman bazı çevrelerin sanıkların tutuklu yargılanmalarına tepki gösterildiğini anlatarak, takip ettiği 15 Temmuz Şehitler Köprüsü davasında tahliye edilen 2 sanığın daha sonra firar ettiğini söyledi.

Bazı siyasilerin askeri öğrencilerin ve erlerin yargılanmasının miting konuşmalarına malzeme yaptığını anlatan Yıldırım, "Hiç kimsenin yargı önündeki bir kişiyi oraya buraya gönderme yetkisi yok. Onu tahliye edecek bir makam varsa o da yargı makamıdır. Yürütme makamına talip olan insanların yargı makamına saygı duyması gerekmektedir." dedi.

15 Temmuz Şehitler Köprüsü davasında savunma yapan askeri öğrencilerin hiçbirinin son söz olarak "Beraatimi istiyorum." demediğini ifade eden Yıldırım, "Başkan son sözünüz nedir? dedi. Onlar da 'Bizim son sözümüz hesap sormak olacak' diyor, hala o pozisyonda dahi bize bakarak kendilerince bir tehdidin, bir fırsat doğarsa yeniden bir darbeye girişecek, kaba kuvvete başvurabileceklerinin görüntüsünü ortaya koyuyorlar. Buna duruşmada herkes şahit oldu." diye konuştu.

Darbenin üzerinden iki yıl geçtiğine işaret eden Yıldırım, "İki yıl zaman içinde yargılamaları yapıp davaları bu aşamaya getirmenin de her şeyden önce Türk milleti adına, Türk yargısı adına bir başarı olduğunu söylemekte fayda var. Bu bakımdan belki de dünyaya örnek olacak bir darbe yargılaması ortaya konmuş oldu." diye konuştu.

Yıldırım, 150'den fazla avukatın bu davaları takip ettiğini anlatarak, kendi aralarında güzel bir ahenk içinde bu davaları izlediklerini kaydetti.

Müşteki avukatları olarak hiçbir masumun ceza almasını istemediklerini belirten Yıldırım, bu minvalde hakkın ve hakikatin ortaya çıkması için sanıklara sorular yönelttiklerini söyledi.

Avukat Yıldırım, sanıkların ceza yargılamaları içinde yalan söyleme haklarının olduğuna işaret ederek, "Sanıklar, yalan söyleme haklarını sonuna kadar hatta fazlasıyla kullanıyorlar. Köprü yargılaması en uzun olan ve sınırsız sürede savunma hakkı verilen davalardan bir tanesi." ifadesini kullandı.

"2017 yılını darbe davalarını izlemekle geçirdik"

Avukat Işıl Eren Alioğlu da darbe davalarını takip etmek için Hukukçular Derneği bünyesinde kurulan platformun üyesi olduğunu anlatarak, 2017 yılını tamamen darbe davalarını takiple geçirdiklerini söyledi.

Şehit yakınları ve gazilerin gönüllü avukatlığını yaptıklarını dile getiren Alioğlu, bu yargılamaların son derece adil yargılama kuralları içerisinde yerine getirildiğini anlattı.

Alioğlu, sanıkların uluslararası mahkemelerde kendilerine delil yapmaya çalıştıkları bazı gerçek dışı taktikler geliştirdiklerini vurgulayarak, sanıklardan bazılarının savcılıktaki ifadeleri daha sonra inkar yolunu seçtiğini aktardı.

15 Temmuz Şehitler Köprüsü davasını takip ettiği ilk duruşmasında gözyaşlarına hakim olmadığını belirten Alioğlu, "Sanıklar savunma yapmaya başladıklarında oradaki şehit ailelerin gazilerin gözyaşları, tutumları onların durumları ve orada yaşananlardan dolayı bütün günü ağlayarak geçirmiştim. Bu dosyalara profesyonel olarak yaklaşamıyoruz, biraz da duygularımıza hakim olmaya çalışıyoruz." diye konuştu.

Alioğlu, erler ve öğrenciler hakkında kamuoyunda toptan bir yaklaşım olduğuna vurgu yaparak, şöyle devam etti:

"Biz bu toptan yaklaşımı kabul etmiyoruz. Suçta ve cezada şahsilik prensibi var. Bundan kaynaklı yargılamalarda kimin suçlu olup olmadığına ilişkin deliller değerlendiriliyor. Genel olarak 'Rütbeliler suçludur, erlerle öğrenciler suçsuzdur' yaklaşımını doğru bulmuyoruz. Sanıklar hakkında ayrı ayrı deliller olduğu için bu delillerden yola çıkarak karar veriliyor."

Avukat Işıl Eren Alioğlu İstanbul'un Anadolu Yakası'nda oturduğunu belirterek, geçen yıl ve bu yılı Silivri'deki duruşmaları takip etmekle geçirdiklerini söyledi.

Silivri'nin uzaklığı sebebiyle bazen 4 saat yolda kaldıklarını aktaran Alioğlu, "Küçük çocuklarımız var, bir takım mağduriyetler yaşıyoruz ama insanlar orada canlarını verdi biz de buna seve seve katıldık. mesafeler gözümüzde yakınlaştı." dedi.

Dava sürecinde şehit aileleri ve gazilerle güzel dostluklar da kurduklarını aktaran Alioğlu, "Onlar için çok üzülüyoruz, sanıklar tarafından yıpratıldıklarına, tehdit edildiklerine bazen şahit olduk. Bu durum bizi üzüyor. Bir daha sevdiklerimizi hiç göremeyeceğiz diyen şehit yakınlarının yanında, duruşma salonlarında sanık duruşmada oğlumuzu göremiyoruz deyip onlara el sallamaları bile şehit yakınlarını duygulandırıyor." ifadelerini kullandı.

"Hayatımdaki en zor müvekkil görüşmesiydi"

Avukat Büşra Altunay da kendilerinin 15 Temmuz darbe girişimine karşı hukuk mücadelesi başlattıklarını belirterek, "15 Temmuz gecesinin o muhteşem destanın en güzel şekilde taçlanması için bu davaların en güzel şekilde takibi gerekiyordu. Bunun içinde bir platform kuruldu ve ben de burada yer almaktan dolayı büyük bir onur duyuyorum." dedi.

Altunay, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü dosyasında şehitlerden Abdullah Tayyip Olçok'un annesi ve şehit Erol Olçok'un eşi Nihal Olçok'un avukatlığını yaptığını belirterek, "Hayatımda yaptığım en zor müvekkil görüşmesiydi, tarif imkansız bir acı. O zaman 14 aylık olan oğlumun adı da Abdullah. Onun hakkını savunduğum için sonsuz şükürler olsun dedim." şeklinde konuştu.

Burada herkesin hak ettiği cezayı bulması için mücadele ettiklerini anlatan Altunay, haklı ve haksızın ayrılarak suçlu olanların gereken cezayı almasını istediklerini aktardı.

Altunay, tankın önüne bedenini koymuş insanların avukatlığını yaptıklarına vurgu yaparak, "Bu davalar bizim için 15 Temmuz destanının taçlandırılması ve o destanın sonuçsuz kalmaması için takibi zorunlu olan davalar. Tamamen vatan, millet savunması için şehit olan, gazi olan insanları savunuyoruz. O gece onların göreviydi, bugün bizim görevimiz." değerlendirmesinde bulundu.

Bu davaların hayatında çok şeyi değiştirdiğini anlatan Altunay, "Her şeyden önce ben bir anneyim. Hayatımın en zorlu sürecinde bu davalarla hayata yeniden bağlandım. Aldığım vekaletler gece ve gündüz her an ağırlığını hissederek yaşamama vesile oldu. 15 Temmuz destanından herkese çok şey çıkar, benim hayata bakışım değişti." diye konuştu.

Avukat Mehmet Fatih Yaşar da başından beri takip ettikleri bu darbe davalarında asıl amaçlarının darbe fiiline katılan rütbeli veya asker kim varsa tespit edilip cezalandırılması olduklarını söyledi.

Avukatlar olarak hakikatin ortaya çıkması amacıyla sorular sorduklarını belirten Yaşar, sanık savunmalarının çoğunun bu mahkemelere değil, AİHM'e yönelik olduğunu gözlemleyebildiklerini dile getirdi.

Yaşar, davaları memlekete olan borçlarını ödeme yolu olarak gördüklerini kaydetti.