27 Şubat gece yarısı yürürlüğe giren ateşkesin uzun soluklu bir anlaşma olmayacağı tahmin ediliyordu, fakat yine de ABD’deki başkan seçimlerine kadar bir soluklanma olabilir, Suriye krizine Yalta Konferansı’na (1945) benzer gizli bir anlaşmayla bir çözüm bulunabilir beklentisi vardı. 
Olmadı.. Suriye’de 27 Şubat gece yarısı başlayan ateşkes, başladıktan 2 saat sonra geçerliliğini yitirdi. Rus destekli rejim güçleri Dera, Doğu Guta, Halep, Hama, Telbise, Türkmen dağı ve Kürt dağı bombaladı; 5 Mart’ta yeniden başlatılması düşünülen Cenevre görüşmeleri için elini güçlendirmeye çalıştı. IŞİD/DEAŞ ve YPG de, kendi amaçları doğrultusunda ataklar yaptıklar yaptılar. 
Şam’ın Murc bölgesinde muhaliflerle rejim güçleri arasında, Dera’nın Yadude beldesinde muhalifler ile rejim arasında, Şam’ın Bela bölgesinde muhalifler ile rejim güçleri arasında, Humus’un Rasten ilçesi çevresinde muhalifler ile rejim güçleri arasında, Humus’un Telbise Türkmen beldesi ve çevresinde muhalifler ile rejim güçleri, DAEŞ ve YPG arasında çatışmalar sürüyor.  IŞİD/DEAŞ Tal Abyad’ın da %80’ini ele geçirdi ve belde merkezindeki  YPG  bayrağını indirdi,  Hamam Türkmen beldesini ele geçirdi, Silük beldesinin %75’ini kontrol altına aldı. 
Bölgeden gelen haberler çerçevesinde Suriye’nin genelinde yaşanan tabloya bakıldığında, 27 Şubat gece yarısı bir ateşkes değil de bir savaş ilan edilmiş gibi. Karşılıklı saldırılarda bir azalma var, ama beş yıldır yaşanan iç savaş sonrasında harabeye dönmüş ülkeden kısa zamanda bir barış çıkarmak mümkün değil. Çünkü, başta ABD ve Rusya olmak üzere, pek çok yerel ve küresel aktörün Suriye’ye ilişkin yarım kalmış hesapları var. Bu hesapların da, gönülsüz bir ateşkesle kapanması mümkün görünmüyor. Suriye’de çatışan taraflar, elde ettikleri kazanımları yeterli bulmuyor; herkes pusuda.
Rusya’nın ateşkes sonrasında gerçekleştirdiği saldırılar ABD’ye meydan okuma olar değerlendiriliyor. Suriye’de iki küresel aktör arasında yaşanmakta olan paylaşım kavgasının boyut değiştirmiş olması dünya barışı açısından kaygıların derinleşmesine neden oluyor. 
Rusya ABD’nin, başkan seçimine kadar, Suriye’de ciddi bir atak yapmayacağından yola çıkarak, nüfuz bölgelerini genişletmeye, özellikle de ülkenin kuzeyini PYD üzerinden kontrol altına almaya çalışıyor. ABD ile Rusya arasındaki kavganın düğüm noktası PYD. Rusya, ülkenin kuzeyindeki Kürt oluşumunu eski ilişkiler üzerinden kontrol altına almaya çalışırken, Suriye’nin bölünmesi durumunda Halep ve Bayır-Bucak çevrelerinde yoğunlaşmış Türk varlığının da bağımsız bir devlet yapılanmasına dönüşmesini önlemek amacıyla etnik temizlik uyguluyor, söz konusu bölgelere aralıksız hava saldırıları düzenleniyor. 
ATEŞKES ÖLÜ MÜ DOĞMUŞTU?
“IŞİD/DEAŞ, Nursa ve diğerleri”nin anlaşma dışında tutulması ateşkesin ölü doğmasına neden olmuştu. Çünkü, bu örgütlerin hem yapılanmaları hem de kontrol ettikleri bölgelerin sınırları kesin değildi. Bu kadar belirsizlik içinde sağlıklı bir ateşkes uygulaması mümkün değildi. 
Ateşkesin ömrünü konuşurken, asıl irdelenmesi gereken konu, ABD’nin ısrarla hayata geçirmeye çalıştığı “Kürt Koridoru” konusudur. ABD’nin I. Körfez Savaşı’ndan (1991) bu yana bunca riski göze alarak uygulamaya koyduğu Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) en önemli hedefi olan “Kürt Koridoru”nun Akdeniz’e uzaması, Rusya’nın hem Suriye’deki kazanımları hem de “enerji tedarikçisi” konumu açısından büyük tehlike oluşturuyor. Rusya ile Batılılar arasında Kırım Savaşı’ndan (1853-56) sürmekte olan bir anlaşmazlığın çözüme kavuşturulması o kadar kolay bir konu değil. O nedenle, ABD ile Rusya arasında Suriye parselinde sürmekte olan paylaşım kavgasının alt yapısı hazırlanmamış bir ateşkesle noktalanması mümkün görünmüyor. 
PYD’NİN TEHLİKELİ OYUNU
Bu arada, PYD’nin ABD yardımıyla elde ettiği kazanımları Rusya desteği ile koruma politikası ABD yönetiminde karışıklıklar yaşanmasına neden oluyor. Washington kulislerinden aktardığı ilginç haberle tanıdığımız Tolga Tanış’ın notlarına göre, ABD Avrupa Komutanlığı (EUCOM) Komutanı General Philip Breedlove, ABD Temsilciler Meclisi’nde yaptığı bir konuşmada, Rusya’nın Suriye’de yeniden agresif tavır aldığını belirterek, “Müttefik ve ortaklarımızla çalışarak, şu anda Rusya’ya karşı caydırıcılık sergiliyoruz. Ayrıca gerekirse, savaşıp kazanmaya da hazırlanıyoruz. Bu ispat edilmiş hazırlığımız, caydırıcı mesajımızın asıl parçasını oluşturuyor” dedi. Bu vurgulama, ABD’nin “Kürt Koridoru”nu Akdeniz’e bağlama konusundaki kararlılığını ve ateşkesin ömrüyle uygulanma şansını göstermesi açısından önemlidir. 
Sözün özü, ABD’nin ve Rusya’nın Suriye’deki emellerinin çatışması nedeniyle, ateşkesin geleceğinden büyük kaygı duyuluyor. 
PYD’nin ABD yardımıyla elde ettiği kazanımları Rusya desteği ile koruma politikası ABD’yi de endişelendiriyor. Bu nedenle, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt oluşumunu PYD/YPG üzerinden yöneten Pentagon ile CIA arasındaki “rekabeti” gözden kaçırmamak gerekir. Hürriyet’in Washington Temsilcisi Tolga Tanış’ın bu konuda ilginç notlar aktarıyor.. 
Suriye’de, Silahlı Kuvvetler Yasası’na (Title-10) göre, YPG ortaklığında açık operasyon yürüten Pentagon’un, Ulusal Güvenlik Yasası’na (Title-50) göre, Özgür Suriye Ordusu’na bağlı Kuzey Cephesi üzerinden örtülü operasyonlar yürüten CIA’nın önüne geçmesi, çok dikkatle izlenmesi gereken bir gelişmedir. Bundan böyle, Pentagon Suriye’deki sıcak operasyonları yönetirken, geri plana çekilen CIA, “Türkler ve Suudiler’in ne yaptıklarını kontrol etmeye” yoğunlaşacak. Bu arada, Suriye’deki muhaliflere Türkiye’deki (MOM) ve Ürdün’deki (MOC) üslerinden destek sağlamaya devam edecek. Bu gelişme, ABD’nin Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar ile olan ilişkilerinin geleceği açısından olduğu gibi, ABD’nin Rusya ve PYD/YPG’yle, yani Kürtlerle olan ilişkileri açısından da önemlidir.  
Suriye’nin kuzey parselinde bir Kürt iklimi oluşturma konusunda öne çıkan Pentagon, IŞİD/DEAŞ’a karşı savaşan YPG’ye, Haseke ve Rakka’da, Türkiye’nin “Kırmızı çizgim” dediği Fırat’ın doğusunda destek veriyor. Pentagon, ateşkes ortamında,  “Afrin Kürtleri” dediği YPG’nin Mare koluna hava desteği vererek IŞİD/DEAŞ’la savaşmasını sağlayacak. Afrin, Kobani ve Cezire kantonlarını birleştirmeyi amaçlayan PYD/YPG yöneticilerinin, kendilerini Rakka’ya girmeye zorlayan ABD’yle flörtlerini sürdürürken, Azez’de Ruslar’la işbirliği yapmaları da gözden kaçmıyor. 
Rusya Suriye’deki üslerini ve kazanımlarını korumak amacıyla nüfuz bölgelerini genişletmek üzere Suriye’deki hava saldırılarını giderek yoğunlaştırıyor. ABD Pentagon ve CIA yönetimindeki organizasyonlarla “Kürt Koridoru”nu Akdeniz’e bağlamaya çalışıyor. ABD Avrupa Komutanlığı (EUCOM) Komutanı General Philip Breedlove’ın, “Müttefik ve ortaklarımızla çalışarak, şu anda Rusya’ya karşı caydırıcılık sergiliyoruz. Ayrıca gerekirse, savaşıp kazanmaya da hazırlanıyoruz. Bu ispat edilmiş hazırlığımız, caydırıcı mesajımızın asıl parçasını oluşturuyor” açıklamasını ciddiye almak gerekir. 
Müttefikimiz ve “stratejik ortağımız” ABD’nin, Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi, Suriye’nin kuzeyinde ilan ettiği “kırmızı çizgiler” konusuna saygı duyduğu yok. Amacına ulaşabilmek için, Azez’de Ruslarla işbirliği yapmasına rağmen, vurucu güç olarak kullandığı PYD/YPG’ye, destek vermeyi sürdürüyor. Terör örgütü saydığı PKK ile YPG’nin bağını, bağlantısını görmezden geliyor.
Suriye’de, daha doğrusu Ortadoğu’da barışı özleyenlerin epeyce beklemeleri gerekecek. Çünkü, paylaşılacak pasta, görünenden çok daha büyük.