İSTANBUL 

Taksim'deki Gezi Parkı olaylarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında 1 Haziran ile 4 Ağustos 2013 tarihleri arasında gerçekleştirilen bazı eylemlerle ilgili 7'si yabancı uyruklu 255 sanık hakkında açılan davanın görülmesine başlandı.

İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesi'nce, sanık sayısının fazla olması nedeniyle ağır ceza mahkemesine ait salonda görülen duruşmaya, 32 sanık ile müşteki Ali Çezik ve taraf avukatları katıldı.

       Duruşmada, kimlik tespitlerinin ardından savunması alınan sanıklardan Görkem Celiloğlu, amatör kameraman olduğunu ve bazı televizyon kanallarına görüntü çekmek için eylem alanlarına gittiğini belirterek, "Polis müdahale ettiğinde herkes geri çekilince ortada kaldım. Bu sırada polis tarafından gözaltına alındım" dedi.
Sanık mimar Gizem Ünek de eylem sırasında arkadaşının gözaltına alınmasına tepki göstermesi üzerine polislerin kendisini de gözaltına aldığını söyledi. 

Sanık Deha Okyay ise "Gezi Parkı'ndaki ağaçların kesileceğini duyduğum ve buna çok üzüldüğüm için barışçıl bir protesto amacıyla Taksim'e gittim'' dedi.

       Polisin müdahalesi üzerine Osmanbey'e doğru kaçtığını anlatan Okyay, ''Burada polisler beni yere düşürerek yakaladı. Düşünce yaralandım. Ancak polislerden şikayetçi olmadığımı ilk ifademde de söylemiştim. Sivil polisler sadece ayağıma çelme takarak durdurmak ve yakalamak istedi. Çevik Kuvvet polislerinin de yüzlerini göremediğim için şikayetçi olmadım" diye konuştu.
 ''Elimde kola vardı"

Olay günü Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Camisi'nde bira içtiği öne sürülen sanıklardan Emre Öztürk ise çekilen fotoğrafla birlikte Türkiye'nin üçüncü gündemi olduğunu belirterek, "İnsanlara 'elinde bira vardı' diye yansıtıldı. Hayatıma kastedildi. Eğlenmek için Beşiktaş'a gitmiştik. Birden müdahale oldu ve biz de insanlara yardım etmek istedik ama böyle bir haber çıktı. Elimde bir kola var ve 'camide bira içildi' diye servis edildi. İnsanlar minibüste falan beni tanıyorlar'' dedi.

      Sanık Öztürk, olay günü yaralanan insanlar olduğunu ve camiye sığındıklarını anlatarak, şunları söyledi:
''Ben de yardım amaçlı camiye girdim. Caminin içine gaz sıkıldı. Gazdan dolayı gözlerim yandı ve ben de kola kutusunu gözüme tuttum. Fotoğrafım çekildi, basında yer aldı. Ben de bununla ilgili suç duyurusunda bulundum. Olaylar sırasında gözaltına alınmadım, davet üzerine karakola gittim. Bana, kamu malına zarar verilip verilmediği soruldu.'' 

      Öztürk'ün avukatı Abdullah Onur Eyüboğlu da müvekkilinin şüpheli sıfatıyla ifadesinin alınmadığını fakat iddianamede şüpheli olarak yer aldığını savunarak, "Müvekkilim net delil olmadan suçlanmıştır. Atılı suçlamayı kabul etmiyoruz" dedi.
Duruşma, sanık savunmalarının alınmasıyla devam ediyor.

İddianameden

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, 7'si yabancı uyruklu 255 sanığın, "2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet", "görevi yaptırmamak için direnme", "kamu görevini usulsüz üstlenme", "kamu malına zarar verme", "özel kıyafetleri usulsüz kullanma", "suçluyu kayırma", "ibadethaneyi kirletmek suretiyle zarar verme"  ve "hırsızlık" gibi suçlardan çeşitli oranlarda değişen hapis cezaları istemiyle yargılanmaları talep edilmişti.

İddianamede, Dolmabahçe'deki Bezmialem Valide Sultan Camisi'ne girilmesi olayının da aralarında bulunduğu, çeşitli tarihlerdeki Gezi Parkı odaklı eylemlere de yer verilmişti.