Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde "Avrupa Yakası'ndaki hedeflerin işgal edilmesinde en kilit rolü oynayacak şekilde konumlandırılan" 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'nda darbecilerle çatışan Piyade Kurmay Albay Sait Ertürk'ün de aralarında bulunduğu 4 kişinin şehit olmasına ilişkin hazırlanan iddianamede, darbecilere direnen subay ve polislerin çatışma anları anlatılıyor.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Gökhan Yolasığmaz tarafından hazırlanan ve mahkemeye gönderilen 600 sayfalık iddianamede, 155 Polis İmdat hattına kışla içindeki bazı askerler tarafından yapılan ihbarlarda, içeride darbeci askerlerin olduğu, kışla içerisindeki diğer askerlerin can güvenliğinin olmadığı yönünde ihbarlar gelmeye başladığı belirtildi.

Darbe girişiminin karşısında durmak ve kışla güvenliğini sağlamak amacıyla hareket eden şehit Albay Sait Ertürk ve müşteki Albay Davut Ala'nın kışlaya geldikleri anlatılan iddianamede, burada emniyet güçleriyle koordine sağlanarak kışla içerisinde bulunan darbeci askerleri teslim almak için zırhlı araç korumasında kışlaya girdikleri, darbeci askerlerin 'teslim olun' çağrılarına yoğun ateşle karşılık verince çatışma çıktığı, çatışmada polis memuru Serdar Gökbayrak ve Albay Sait Ertürk'ün vurularak şehit olduğu, albay Ala, polis memurları Ferdi Akyün, Veysel Akdağ, Murat Birlik, Kemal Cavit Alpdemir ve Yaşar Demiral'ın ise yaralandığı kaydedildi.

Yaşanan çatışmayla ilgili bazı tanık, mağdur ve şüpheli beyanlarına yer verilen iddianamede, şüpheli Mehmet Güngör'ün, “Karargah binasında Beni Rıfat Çelik, Halil Can Akbaş ve Fatih Mandacı'yla ayrı bir odaya koydular. Onlar karargah binasında koordine odasına çıktı. Koordine odasında yanlarında en düşük rütbe yüzbaşı olacak şekilde 12-13 kişi vardı. Yarım saat 40 dakika sonra bulunduğumuz kışlanın içinden silah sesleri gelmeye başladı. Bu 12-13 kişi olduğunu söylediğim kamuflajlı rütbeliler piyade tüfeklerini alarak aşağı indi. Bunlar gittikten sonra çatışma sesleri arttı. Yaklaşık 10 dakika sonra eli yaralı yarbay rütbesinde biri geldi. Bu yarbay yukarıda belirttiğim 12-13 kişiden biriydi. Bize 'nizamiyede iki tane (sinkaflı küfür ederek) vurdum' dedi. Bu iki kişinin de polis olduğunu, polislerin kışlaya girdiğini söyledi.'' ifadelerine yer verildi.

Çatışmada yaralanan müşteki albay Davut Ala ise ifadesinde kışlaya girdiklerinde polis ekipleri ve Sait albay ile ikiye ayrıldıklarını, kendisinin top sahasındaki helikopterin sağında tankla, Sait albayın ZPT ile birlikte sağ tarafından ilerlemeyi ve duruma el koymayı planladıkları anlatarak, yanındaki polislerin tankla emniyetli bir şekilde komutanlık binasına gittiklerini, binayı kontrol ettiklerini, binada nöbetçi dahil kimsenin olmadığını kaydetti.

Davut Ala, bu esnada top sahası etrafında bir polisin vurulduğunu duyduğunu ve kendilerine de ateş edilmeye başlandığını, yanındaki polislerle koordineli bir şekilde tankla yukarı çıkmayı planladıklarını belirterek, yukarı çıkarken tugay komutanlığı binasının bulunduğu yerde sayısını hatırlamadığı kadar askeri personel gördüğünü, emniyet tedbirlerini daha da arttırarak nizamiye bölgesine tankla intikal ettiklerini belirtti. 

''Şehit olacağımı düşünerek...''

Burada kontrolü sağladıktan sonra bakım onarımı yeni başlamış olan binanın sol köşesindeki çalılık alandan rütbeli olduğunu tahmin ettiği iki-üç şahıs gördüğünü belirten albay Ala, kendilerine 'teslim olun' diye bağırdıklarını, daha sonra şahısların kendilerine ateş etmeye başladığını anlatarak, albay Ertürk ve polislerin vurulma anını şöyle anlattı:

''Şahısların kaçtığını görünce peşlerine doğru tank eşliğinde siper alarak devam ettik ancak bu sırada arkadan çalılıklara saklanmış ve önümüzdeki şahıslar tarafından çapraz ateşe tutulduk. Bu esnada hemen arkamdaki bir polisin vurularak düştüğünü gördüm, hemen çömelerek siper aldık. Daha sonra ben vurulan polisi tankın yanına çekmeye çalışırken sağ el işaret parmağımın koptuğunu gördüm ve daha sonra tekrar tankı siper aldıktan sonra devam ederken Sait albayın yerde yattığını gördüm. Çapraz ateş devam etti. Bu esnada yanımdaki polislerden birkaçının daha 'vuruldum' diye bağırdığını duydum. Ben de aynı şekilde Vali Yardımcısı Nurullah ve Kurmay Albay Nedim’e telefonla vurulduğumu anlattım. Daha sonra tankın yanındaki polis arkadaşların ikazlarına rağmen vatan hainlerinin helikoptere binebileceğini düşünerek tanktan helikoptere doğru hamle yaptım fakat tekrar vuruldum. Daha sonra şehit olacağımı düşünerek akrabam olan vali yardımcısı ve Nedim’i arayarak son durumu bildirip çocuklarımı önce Allah’a daha sonra onlara emanet ettiğimi söyledim ve çok ivedi destek ve ambulansın gelmesi gerektiğini söyledim. Yardım beklerken Şortland'in ateş ederek geçtiğini gördüm daha sonra ZPT’nin yaklaştığını gördüm. İçinden sivilleri gördüm ve elimi kaldırarak yardım istedim. Daha sonra ne olduğunu hatırlamıyorum.''