Gözümde o çok büyüttüğüm kelime haznemde biriktirdiğim cümlelerin yok bugün. Ne harflerin bir araya gelecek takati var, ne de benim onları toparlayacak gücüm.

İzniniz olursa bugünkü yazımı, bir yazar olarak değil de, sade bir Türk vatandaşı olarak içimden geldiği gibi yazmak istiyorum.

Önce saldırı haberi ulaştı bize. 

Şehitler.

Çok sayıda yaralı var dendi. 

Ardından açıklamalar peş peşe geldi. Sabah'ın altısına kadar gelişmeleri takip ettim.

Önce 9 şehit.

22 şehit.

29 şehit

Ve en son 33 şehit

36 yaralı.

Ne yapacağımı şaşırdım. Yatsam vicdanım uyutmaz, yatamadım oturdum ağladım. 

 İnsanın hiç tanımadığı birileri için canı yanar mı? 

Yandı. Hem de çok fazla yandı. Karanlıktan korkan ben, tek bir lamba açmadan evin içinde deli gibi dolandım. Koca ev bana dar geldi. Balkona çıktım. Hem ağladım, hem dua ettim. Allah'ım hayırla doğsun güneş ne olur. 

Şehit edilen gencecik 33 fidan. 

Otuz üç ocak söndü. 

Otuz üç yangın yeri.

Otuz üç  yerden ağıt sesleri yükseldi gök kubbeye. 

Cansız bedenlerinde ki kan bile kurumadan teslim edildi ailelerine. 

Ah ne büyük acı! 

Bir günde büyümüyor bu çocuklar. Dokuz ay ana karnında gezdirmek kolay mı sanıyorsunuz? 

Hiç sordunuz mu geçmişte nasıl yaşadıklarını? Belki bir parça ekmeğe muhtaç olarak büyüdü. belki babası yoktu. Belki anası temizlik yaparak büyüttü. Büyüyünce oğlu okuyacak eli ekmek tutmaya başlayınca da anasını evinin baş tacı edecek.

Belki de evliydi. Deli gibi sevdiği kızı almıştı. Belki de nışanlıydı, sevdiğine kavuşmak için gün sayıyordu. Belki de yeni baba olmuştu. O gitmeden baba demeyi öğrenecekti kim bilir? 

Peki ya şimdi. Sevdiğine kavuşamadan, baba kelimesini duyamadan şu fani dünyadan göçüp gittiler. 

Allah şehitlerimize rahmet eylesin.

Yakınlarına sabır versin.

Millietimizin başı sağ olsun. 

Ciğerimiz ne kadar yanarsa yansın, Ateş düştüğü yeri yakıyor. Bir şehit annesinin dediği gibi: "Şehidin helvası sizin ocakta kavrulmadığı sürece size hep tatlı gelecek" Rabbim o helvayı hiç birimizin ocağında kavurtmasın.

Biraz da gelelim bize ve saçmalıklarımıza. 

Ne yazık ki her zaman olduğu gibi bu acı olayda da provokatörler sahadaydı. 

Şehitlerimizin üzerinden siyaset yapmak.

Hükümet karşıtlığı.

İktidar düşmanlığı.

Ne yeri ne zamanı. 

Şimdi birlik olma zamanı. 

Vatanını seven herkesin, kan kussak bile kızılcık şerbeti içtim demesi gerekir. Belki bir çoğumuz durumun ciddiyetinin farkında değil.

Bu defa ki çok farklı arkadaşlar. Hepimiz ipin ucundayız. Ve en ufak bir sallantıda hepimiz aynı anda düşeceğiz.

Aynı gemide yaşadığımızı unutup türlü provokasyonlara kapılanların da kendisine bir çeki düzen vermesi gerekir. Bu saatten sonra, Mehmetciğimizin canı pahasına yürüttüğü mücadeleyi zaafa uğratacak cümleleri sarf eden herkes, Türkiye'ye ve Türk askerine düşmanlığını ilan etmiş demektir. 

O nedenle diyorum ki, herkes aklını başına toplasın. Şimdi birlik olma zamanı. 

Eğer yönetimle, yöneticilerle bir sorununuz varsa, ki var. Ordu savaşta iken siyaset olmaz. 

Eller semaya açılır. Dua edilir. Ve hangi vatandaşlık görevi varsa noksansız, şüphesiz yerine getirilir. 

Yazımı Diyanet'in bugüne kadar en iyi hutbelerinden bir bölümle sonlandırıyorum. 

Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi.

Senin uğrunda ölen ordu, budur ya Rabbi.

Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın.

Galib et, çünkü bu son ordusudur İslam'ın.

Allah'ım! 

Kahraman ordumuza nusretini ve zaferini, cennet yurdumuza lütuf ve bereketini ikram eyle!

Allah'ım!

Şehitlerimize merhametini, gazilerimize inayetini, milletimize şefkatini esirgeme!

Ya Rabbi!

Ezanımızı dindirme!

Vatanımızı böldürme!

Bayrağımızı indirtme!

Başımızı eğdirtme!

Mehmetçiğimizin ayağına taş değdirtme!

Ya Rabbi!

Birlik ve beraberliğimizi, sabır ve metanetimizi arttır!

Acılarımızı dindir, umudumuzu zafere eriştir! 

Amin! 

...