Değerli okuyucular,

 Kadınların var oluşu, doğmadan üzerine biçilen pembe renkle başlar. Pembe renkle başlar ki, hayatta tozpembe bir yaşam sürebilsin maalesef... Sonradan oturup kalkmasını bilmek, terbiyeli olmak, annesine ev işlerinde yardımcı olmak, yemek yapmayı öğrenmek, asla sinirli olmamak, hep karşı tarafı altan almak ve saygılı olmak.

Bu tüm saydıklarım bir genç kızın yapacakları... Ve kız çocuğu büyür bu defa kimliğine yeni roller eklenir. Örneğin; İyi bir eş olmak, iyi bir anne olmak, çocuğunu,evini, eşini ihmal etmemek, tutumlu olmak, davranışlarına dikkat etmek. Tüm bu saydıklarım bir kadından istenilenler.

Peki erkekler ne yapmalı? Erkeklerde, kadınlar kadar davranışlarından sorumlu değiller mi? Yada onlar ne yapsa yapabilir mi? "Nasıl olsa erkektir" düşüncesiylen mi halen yol alıyoruz... Çocukların eğitimi ilk önce aile yani baba- annenin vereceği edep,terbiye ve saygıyla başlar. Çocuklarımıza erkek, kız ayırımı yapmadan, kız çocuklarımızın üzerine biçtiğimiz rolleri erkek çocuklarımız içinde uygularsak daha kaliteli insanlar yetiştirebiliriz.

" Erkek olsun, kadın olsun, bir mümin olarak Salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşattırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz."

                  ( Nahl süresi, 97.Ayet)

Evet, maalesef yazılanlar yazılıyor, çiziliyor. Kadınlarımıza yapılan işkenceler, tecavüz ve cinayetler bir türlü bitmedi ve sonu gelmedi ve gelmeyecektir. 

Her yeni bir günde, değil ki bir kadının ölümü olmasın. " Bir kadın daha cinayate kurban gitti" denilmesin. Vuran vurana, kıran kırana, gücü yeten yetene zayıf bedenler üzerinde gücünü gösteren erkekler... Hiç Allah'tan korkmaz mısınız? 

" Ben seviyordum onu kıskandım vurdum." yada " Aşıktım bana karşılık vermeyince, benim olmayan, kimsenin olamaz diyerek vurdum." Ve daha neler neler... Kendisini mahsun gösterip, " Karım bana ihanet etti. Bende bu ihaneti kaldırmadım öldürdüm." Deyip iftira atan erkekler.

Bu uğurda ne canlar gitti. Medyaya yansıyanlar ve yansımayanlar. Bu son günlerde Pınar Gültekin cinayeti yüreklere bir kor ateş gibi düştü. Genç kızın vicdansız bir şekilde öldürülmesi ve insanların nasıl bu duruma geldiği ve nasıl böyle cani olduklarını sorgulama zamanı geldi geçti bile. Bu ne ilkti ne de son olacak. Kanunların kısasa kısas olmadığı bir yerde bu cinayetler devam edecektir. Yıllar önce Münevver Karabulut, Özgecan Aslan' da aynı şekilde vahşice öldürülmüştü. Emine Bulut'un kızının gözleri önünde kocası tarafından bıçaklanması," Ben ölmek istemiyorum " diye haykırışları ve bir kız çocuğunun anne- baba arasında kaldığı çaresiz anları...

Gül yüzlü Zeynep Şenpınar'ın o hayat dolu sevincini yok ettiler. 

Müzik aşkıyla yanan ve hayalleri olan Ceren' i hayatta kopardılar. Ne Şule Çetler, ne Ayşeler, Fatmalar, Cananlar, Semalar erkekler tarafından katledildiler. Hani nerede Selda Başaran, Gül Karadağ, Sevilay Alkaç hepsi vahşice öldürüldü. Sanki bu kadınları onlar yaratmış ve onların hayatına son vermişlerdi. Allah inancı olmayan, Kuran'ı Kerim'i okumayan dan ve Allah' tan korkusu olmayandan ne beklenir ki! Yada Kadınların nasıl değerli birer varlık olduğunu bilirler mi? Erkekler için kadınlar bir cinsel obje... Onların isteklerine cevap verecek, cevap vermediği yerde onları öldürmek.Bu size hak mı? Yazık! İster kadın olsun, ister erkek, veren canı ancak Allah alır. Kimin hadine bir cana kıymak.

Gülüşler hayal oldu

Sevgiler tuzak

Kadına kalkan eller

Bundan sonra

Kadının değil yanında

Gölgesinden olsun uzak.

Ünlü bir edebiyatçının sözleriyle yazıma son vermek istiyorum:

" Hıçkırarak ağlayan bir kadının gözyaşları, ağlatan adamın başına geleceklerinin altına atılacak imzadır."

              ( Charles Bukowski)

      Allah'a emanet olun.